Suriyeli mültecilerin AKP’lileşme süreci
MURAT AKSOY 01 Ocak 1970
Suriye’deki iç savaşın kuşkusuz en büyük dramlarından birisi mülteciler. Çoğunluğunun Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığındığı mülteci sayısı 5 milyonu geçmiş durumda. Bunların yarısı (2.4 milyonu) Türkiye’de.
Türkiye’ye sığınan mülteciler, kendilerini güvende hissetmiyor olmalılar ki, daha iyi bir hayat kurmak için Avrupa ülkelerine ulaşmak için hayatlarını riske atıyorlar.
Gün geçmiyor ki, Ege’de deniz açılan botlardan ölüm haberi gelmesin. Bu kazlarda ölenlerin çoğunluğunun çocuk ve kadın olduğunu da unutmayalım.
Türkiye, ülkemize sığınan mülteciler için bugüne kadar özellikle maddi olmak üzere büyük fedakarlıklar yaptı ve yapmaya devam ediyor. Ancak hemen ifade edelim ki, bu mülteci dramının siyaseten sorumlu ülkelerinden birisi de Türkiye.
İflas eden Suriye politikasını sürdürmeye karalı olan Erdoğan/AKP iktidar blokunun bu tercihi, mülteci sayısının her gün artmasından başka bir sonuç doğurmuyor.
PARAYA FEDA EDİLEN DEĞERLER
Erdoğan/AKP iktidar bloku, mültecilere ev sahipliği ve Suriye’deki pozisyonunu “değerli yalnızlık” olarak sundu. Bu kavramla muradı, insanlığa yani mültecilere verilen değeri ve Suriye’de insanlık onurunu önceleyen bir siyaseti tercih ettiklerini anlatmaktı.
Oysa gerçek, “hamaset”ten başka bir şey değildi. Nitekim, Erdoğan/AKP iktidar bloku, geçtiğimiz yılın ortasında Almanya Başbakanı Angele Merkel ile yapılan görüşmede; övündüğü “değerli yalnızlığa” gerçek değerini biçti: 3 milyar Euro.
Bu bedelin karşılığı ise ülkeye sığınan mültecilerin Avrupa’ya gidişini önlemekti. Erdoğan/AKP iktidar bloku, 3 milyar Euro karşılığında Avrupa’nın ileri uç karakolluğuna soyundu.
Geçtiğimiz yıl 3 Milyar Euro ile açtıkları karakolluk ücretini, geçtiğimiz hafta Brüksel’de gerçekleşen AB-Türkiye Zirvesi’nde 6 milyar Euro’ya çıkardılar. Yanında Türkiye’den AB’ye gideceklere uygulanacak vizelerin Haziran sonunda kaldırılması, AB müzakerelerinde Fransa ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti tarafından bloke edilen bazı fasılların da açılmasını talep ettiler.
SİYASETE FEDA EDİLEN DEĞERLER
Türkiye’nin bu taleplerinin ne kadar kabul edildiğini tam olarak 18 Mart’ta yapılacak liderler zirvesinde göreceğiz.
Ancak, geçen hafta yapılan zirvede ortaya çıkan tablo; AB’nin Türkiye’yi ileri uç karakolu olmaya ikna için kendini dayandırdığı ahlaki ve siyasi değerleri, siyasete feda etmeye meyilli olduğudur.
Türkiye’nin sayısı her gün artan Suriyeli sığınmacıyı ülkede tutmak için AB, Türkiye’nin sunduğu şartların bir kısmını kabul ederek kendini bu insanlık trajedisinde dışında tutmaya çalışacak görünüyor. AB’nin bu tavrı, birliğin kendi değerlerini de inkar etmesi anlamına geliyor.
Erdoğan/AKP iktidar blokunu, AB’den alacağı rakamı 6 milyar Euro’ya çıkarmasını, vize muafiyetinin haziran sonunda sağlanmasını içerde büyük başarı olarak sunuyor. Bunun AKP tabanının da, AB’yi dize getirdik olarak algılanması içten bile değil.
Eğer AB’nin bu politikası Türkiye’yi AB’den izole etmek ise anlaşılabilir ama değilse bu süreç orta vadede AB’yi de etkileyecektir.
BU TÜRKİYE AB’YE ÜYE OLABİLİR Mİ?
Türkiye’nin ileri sürdüğü pazarlık unsurlarından biri olan yeni fasılların açılması. Üyelik müzakereleri sürecinde bazıları Fransa ve Kıbrıs Rum yönetimi tarafından bloke edilmiş başlıklardan olan Enerji (15. fasıl), Yargı ve Temel Haklar (23. fasıl), Adalet, Özgürlük ve Güvenlik (24. fasıl), Eğitim ve Kültür (26. fasıl) ve Dış, Güvenlik ve Savunma Politikaları (31. fasıl) açılması sığınmacı krizinden bağımsız olarak ne kadar mümkündür?
Suriyeli mültecileri bir şantaj unsuru olarak AB karşısına sürmek Türkiye’deki anti-demokratik gidişi yok eder mi?
Son yıllarda demokrasi alanındaki tüm kazanımların yok edildiği bir Türkiye AB üyesi olabilir mi?
Son dönemde düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukuk alanındaki ihlaller bu kadar artmış bir Türkiye AB üyesi olabilir mi?
Olamayacağı çok açık.
Açık ki, bu gerçekler, geçen haftaki zirvede başta İtalya olmak üzere Fransa ve başka ülkeler tarafından dile getirilmiş ve Türkiye ile yapılacak mülteci anlaşmasının veto edilmesi gündeme gelmiştir. Son karar 18 Mart’ta verilecek.
Son not olarak şunu eyleyelim.
Kendi ülkesinin vatandaşlarına demokrat olmayan bir yönetimin Suriyeli vatandaşlara demokrat olması mümkün değildir.
Bunun olabilirliğinin yolu, Suriyeli sığınmacıların birer AKP’li olmasından geçiyor. Böylece Suriyeli sığınmacılar, sığınmacılıktan AKP’nin makbul vatandaşına dönüşüp AKP’lilerin yararlandıkları tüm haklardan yararlanabilirler.
Öyle görünüyor ki, AB’den alınması hedeflenen 6 Milyar Euro mültecilerin AKP’leşmesi için kullanılacak.