Üçlü strateji
YAVUZ BAYDAR 01 Ocak 1970
Resim artık gayet berrak.
CHP'nin geleneksel şaşkınlığı, MHP'nin kargaşa bulanıklığı, HDP'nin şeytanlaştırılması ve toplumu paketlemiş kutuplaşma üzerinden adım adım hedefe ilerliyor, AKP ile onu yöneten 'üst akıl'.
İktidarı kendisine tamamen perçinleyip 2023 ve mutlak, sorgulanması teklif dahi edilemeyecek bir yetkiyle ötesine erişmek, ve çoğunlukçu bir rejimle ülkeye hükmetmek için uygulaması derinleştirilen stratejinin üç ayağı var.
· Radikalleşme: Güneydoğu'da şimdi de Hakkari'ye genişletilen operasyonlara kalıcılık kazandırılırken, bir yandan Kürt Siyasi Hareketi AKP iktidarının pekişmesine yarayacak daha yoğun bir radikalleşmeye zorlanıyor, diğer yandan da HDP'lilerin fezlekeleri üzerinden dokunulmazlıklar bir bir kaldırılarak hem AKP tabanı bütünlük içinde tutuluyor, hem de MHP ve BBP tabanları takviye güçler olarak AKP zeminine davet ediliyor. Davet başarılı; MHP eriyor, eridikçe sadece AKP parti olarak Türk-İslam sentezinin odak noktasına dönüşmüyor, aynı zamanda mutlak yetkilerle donatılacak bir başkanlık sisteminin son taşları döşeniyor. Bu tercihle Türkiye'nin tam bir kumara yönlendirildiği aşikar: Radikalleşme tırmandıkça asayiş altüst olabilir, ve hiç kuşkusuz tek güzergahın parçalı veya bütünlüklü bir iç savaş olduğu da kolayca tahmin edilebilir. Türkiye'ye reva görülecek en büyük kötülük budur, ama bisikletten düşmeme derdinde olan AKP yönetici güruhunun bu olasılık umrunda değildir.
· İkinci ayak, muhalefetin silkinmesi ve bir şekilde ortak cephede buluşmasına, ayrıca AKP menşeli yeni bir hareketin filizlenmesine mani olmaktır. AKP, CHP'den gayet memnun. Parti tabanı zaten bir ideolojik hipnoz haliyle, siyasi şizofreni durumundan muzdarip; gelen çelişik sinyaller, atılan yarım adımlar, eksik cümleli söylemler bunu yeterince anlatıyor. Kaldı ki, Baykal eksenli devletçi/elitist dinamik, her kritik zamanda olduğu gibi yine harekete geçmiş durumda. Statükocularla değişimcilerin kısır döngüsü, şu anda Türkiye siyasetinde AKP değirmeninin en verimli su kaynağı.
· İkinci ayakta kalalım: Oy çöküşü yaşayan MHP'de ise biraz daha 'hakiki' bir çalkalanma var. Bahçeli-Akşener ayrışması, eğer sonuç ikincisinin lehine gelişirse, AKP'nin en azından başkanlık planlarını altüst edebilir. Kısa vadede bu sağlandığı takdirde, mevcut 'fiili anayasa askısı' hali sürdürülebilir olmadığı için, AKP'nin iktidardaki ömrü aniden kısalmaya, elbise çekmeye başlayabilir. AKP'nin üçlü stratejisini olumsuz etkileyecek bu olasılığın elbette ki 'üst akıl' farkında; son haftalarda MHP teşkilatlarında yaşanan görevden alma, kapatma, kadfro tasfiyesi dalgaları, içinde AKP unsurlarıının aktif biçimde yer aldığı bir 'MHP'yi ertime veya ölümü gösterip sıtmaya razı etme' mühendisliğini işaret ediyor. MHP AKP'lileşirse Türkiye tek parti nizamının kapısından içeri girmiş olacaktır. Akşener çizgisi hakim olursa MHP yeniden yüzde 15'lerin üzerine çıkabilir. Kamuoyu yoklamaları böyle bir dinamiği ima ediyor.
· İkinci ayağın üçüncü boyutunda, AKP içindeki 'Gül dinamiği' ve Arınç faktörü var. Yine seçmen nabzına bakılırsa, eğilimler, Gül öncülüğünde bir ayrımın AKP'den en az yüzde 25 koparabileceğini gösteriyor. Zaman grubu ile Cihan Haber Ajansı'na el koyma hamleleri sürerken, Boydak ve Nakipoğlu şirketlerine yönelik operasyonlar maalesef (tabii yandaş ve uşak medyanın da bilinçli tavrı nedeniyle) gölgede kaldı, rutin haber muamelesi gördü. Oysa, İpek olayı ardından ardı arkası gelmeyeceği, hatta hız kazanacağı anlaşılan 'Anadolu kaplanlarını pısırık kedilere çevirme' uygulaması, hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, İslami hareket içinde halen var olan demokrat dinamiklerin ivme kazanmasını ve Gül üzerinden yeni bir oluşumu engellemeye, geri püskürtmeye yöneliktir. Şunu da ekleyelim: Hükümetin saçmasapan bölgesel ve ötesindeki dış politikalar nedeniyle dünya kadar alan ve para kaybedip zayıflayan Anadolu sermayesinin bu şekilde manipüle edilmesi, Türkiye'nin önüne tepsiyle gelen 'demokratik İslam' projesini tabuta atıp, bir daha çıkmamak üzere mezara gömecektir.
· Üçüncü ayakta medyanın tamamen iktidara bağlanması var. Şu ana kadar gayet başarıyla giden, para delisi patronların de açık desteği sayesinde medyanın yüzde 90'a yakınını AKP hizmetkarı haline getiren bu operasyonlar silsilesi, siyasi ayrım tanımadan, tam bir rek körü halinde, laik renkli Cumhuriyet'miş, Kürt renkli IMC TV'ymiş, MHP renkli Bengü'ymüş, Cemaat renkli Bugün'müş, Zaman'mış, tek tek ya susturdu, ya pıstırdı ya da kararttı. Bunların sonu gelecek gibi görünmüyor. Özgür Düşünce, CanErzincanTV, ve halen halka doğru haber sunmaya çalışan haber siteleri de sırada diye düşünmek, gerçekçiliktir. Sıranın her an kendisine geleceği dehşetini yaşayan Doğan grubu da şu anda kendi içinde tasfiyeler ve editoryal değişikliklerle bunu önlemeye çalışıyor. Bunu sürdürdüğü oranda, AKP'nin stratejisi de kolaylaşıyor. Üçüncü ayağın önemi, birinci ve ikinci ayakları kapsama gücündedir: Bir yandan Kürt-Türk kutuplaşmasıyla AKP'nin daha da sivrilmesine AK/devlet yanlısı bültencilikle hizmet edilirken, AKP'ye zarar verebilecek diğer konularda da hakikatlerin önüne çarpıtılımış haber ve dördüncü sınıf yorumcularla buzlu cam veya hayal perdesi çekilecek, toplum hipnoza sevkedilecektir. Bu çerçevede, yurt sathında olağanüstü geniş bir profesyonal muhabir ağı olan Cihan Haber Ajansı'nın tasfiyesi de, bundan sonraki seçimlerde , bağımsız gözlem ve denetim imkanlarını tamamen ortadan kaldıracaktır.
AKP ve onu güdümleyen 'üst akıl' adım adım bu üçlü stratejiyi derinleştiriyor. Kimileri Davutoğlu etrafından bazı umutları kovalıyor ama nafile. Başbakan sadece siyasi ikbal düşünmektedir ve muhtemelen de arkasına yaralı Anadolu sermayesini ve yeni bir ufuk tasarımı bekleyen sessiz dindar kitleleri çekemedikçe sadece akıntıya kapılıp gideceğini, bundan başka çaresi olmadığını, işinin Allah'a kaldığını da biliyor.
Genel resim budur, ve berraktır.
Bu mercekten bakarsanız, Türkiye'nin nereye nasıl sürüklendiğini daha rahat okuyabilirsiniz.