Terörle yaşamak!
Rahmi Turan 01 Ocak 1970
Son zamanlarda duyduğum en berbat lâf!
“Terörle yaşamaya alışmalıyız!”
Bunu söyleyenlere hakaret etmek geliyor içimden… Fakat, ağır sözler söylemeye terbiyem müsaade etmiyor!
Bu nasıl kafadır? Nasıl sakat bir zihniyettir?
Terörle yaşamaya alışmalıymışız?
İktidara yaranmak isteyen bir kısım yandaş yalaka söylüyor bunu?
Neden alışmalıyız? Niçin o ahlâksız canilere boyun eğmeliyiz?
Devlet ne güne duruyor? Güvenlik kuvvetlerinin işi ne? Koskoca devlet, vatandaşını korumaktan, insanların güvenliğini sağlamaktan aciz bir hale mi geldi?
“Teröre alışmalıyız” diyenlerin utanmaları da yok. Teröre nasıl alışılır yaa?
* * *
İyi yönetilen bir ülkede terör mikrobu gelişmez, büyümez!
Fakat bizim ülkemiz, bırakın kötü yönetmeyi, hiç yönetilmiyor neredeyse!
İktidarın iç ve dış politikada yaptığı fahiş hatalar, sonunda terör olarak dönüp bizi vurdu. Fakat bu böyle devam edemez!
Görevini yapamayanlar gider, yapacak olanlar gelir!
Bir millet, terörle yaşamaya ve ölmeye alıştırılmak istenirse, orada devlet yok demektir.
Millet patlayan bombalarla ölecek, o başarısız yönetici takımı, yanlarında koruma ordularıyla dolaşıp kendi güvenliklerini sağlayacak ve iktidarın nimetlerinden faydalanmaya devam edecek, öyle mi?
Yok öyle yağma!
Uyku faslı bitiyor! Millet artık gerçekleri görmeye başladı.
Güvenlik skandalı!
Bu ülke nasıl yönetiliyor Allah aşkına?
Böylesine bir beceriksizlik düşünemiyorum.
Boğaziçi Köprüsü’ne bir araç bırakılıyor ve İstanbul trafiği felç oluyor!
Köprüde trafik iki yanlı kapatılıyor ve yüzlerce araç saatlerce bekliyor.
Tam bir panik havası! Tüm dünya bunu televizyonlardan izliyor.
Peki be kardeşim? Bu köprünün güvenliği yok mu?
Köprüde kameralar çalışmıyor mu?
Böyle şüpheli bir aracın oraya bırakıldığı görülüp hemen müdahale edilmesi ve bırakan şahsın daha köprüden çıkmadan yakalanması gerekmez miydi?
Oysa adam (kasıtlı ya da kasıtsız) arabasını, benzin bitti diye köprüde bırakıyor, başka bir araca binerek çekip gidiyor?
Eğer bunu kasten yaptıysa, yarattığı panikle amacına ulaşmış oldu!
Demek ki, köprüdeki çok sayıda kamera izlenmiyor! Bu yüzden de güvenlik konusunda bir işe yaramıyor!
Bu kameralar sadece kayıt yapıyor, daha sonra o kayıta göre ceza kesiliyor demek ki… Amaç sadece ceza kesmek mi, yoksa güvenliği sağlamak mı?
İki kilometrelik bir köprüyü kontrol edemeyenler, koca İstanbul’u nasıl kontrol edecek?
60 polis, 40 kamera!
Boğaziçi Köprüsü’ndeki rezalet hakkında, bu işin uzmanı olan Yurt Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Kalkanoğlu bilgi vererek dedi ki:
“Türkiye artık dip yapmış durumda… Bir otomobil duruyor Boğaziçi Köprüsü’nde… Sözde benzini bitmiş, sürücüsü bırakıp gitmiş! Bir panik, bir panik!
Bırakınız köprüyü, tüm İstanbul felç oldu.
Benim bildiğim, Boğaziçi Köprüsü’nde ‘Köprü Koruma Müdürlüğü’ diye bir güvenlik birimi var. Bu birimde 60 polis bulunuyor. Gişeler tarafındaki Köprü Müdürlüğü binasında bir gözetim odası var ve burada 30 ekrandan, dönüşümlü olarak köprü kontrol ediliyor.
Köprüde değişik noktalarda 40 kadar kamera bulunuyor ve ekranların başında da onlarca polis olması gerekiyor (!).
Eski yıllarda biz bir defa denedik. Köprüden geçerken sağ şeritte durup, dörtlü flaşörlerimizi yaktık. İki-üç dakika içinde yanımıza polisler gelmişti. Bu polislerin, yaya kaldırımında çalışan küçük polis otoları vardı.
Ne oldu da bunlar bugün ortadan kalktı?
Otomobilini bırakan adam suçludur ama asıl suçlu, ona bu imkânı veren devlettir!”