Terör mesajdır: Kime, kimden, neden ve biz
ESER KARAKAŞ 01 Ocak 1970
Her terör eylemi bir mesajdır, bir taleptir.
Mesajın veriliş biçimi şiddete, teröre dayalı olduğu için de mesaj ne yasaldır, ne de meşrudur.
Ancak, mesajın, talebin yasal ve meşru olmaması önemini de azaltmaz.
Seri cinayetler işleyen katiller de mesaj bırakırlar, polis de bu mesajı çözebildiği ölçüde sonuca yaklaşır.
Mesajın yasallık, meşruiyet dışı olması başka şeydir, önemi başka şeydir.
Meşruiyet içermeyen mesajların dikkate alınmaması büyük hatadır.
Terör mesajlarında çözümlenmesi gereken üç temel mesele var muhtemelen.
Mesaj, talep kimden geliyor, kime yönelik veriliyor ve mesajın, talebin içeriği.
Bu üç konunun; terörle ulaşan mesajın göndericisi, alıcısı ve içeriği iyi analiz edilmeli.
Zira, çok karmaşık bir ilişkiler bütünü içinde ilk bakışta gördüğünüz büyük ölçüde yanıltıcı olabilir.
Sadece bu nedenle bile, devletlerin çok nitelikli istihbarat analiz birimlerine büyük ihtiyaçları var.
Ankara faciasından beri ortada bir istihbarat açığının olup olmadığı tartışılıyor.
Genel kanı istihbarat düzeyinde bir sorunun büyük ölçüde olmadığı ama önleyicilikte zafiyet yaşandığı.
Ama kimse istihbaratın nasıl analiz edildiğini, ham bilgiden, istihbarattan sağlam bir analizle, doğruya yakın sonuçlara ulaşılıp ulaşılmadığını sorgulamıyor.
Muradım, yukarıda belirttiğim üç temel soruya, “kim, kime ve ne” mesaj iletildiği sorusuna doğru yanıtın verilip verilmediği.
Aşil’in topuğu da muhtemelen burası.
Sahadaki güvenlik güçlerinin işlerini yeterince nitelikli bir biçimde yapıp yapmadıkları kanımca temel mesele değil, zaten de muhtemelen yapıyorlar.
İstihbarat haber kelimesinden türemiş bir kelime.
Ülkelerin gizli servisleri bu istihbaratı topluyorlar ve büyük ölçüde ham biçimde, bazen de sübjektif bir ayıklama yaparak, siyasete sunuyorlar.
Siyaset de bu ham bilgiden bir eylem biçimi oluşturuyor.
Arada bir kademenin eksik kaldığı kanısındayım.
Bu da çok farklı bakışlara açık bir istihbarat (haberler) temelli analiz.
Türkiye’de temel problemin akan ham bilgiden, istihbarat da diyebilirsiniz, gerekli sonuçların nasıl çıkarıldığı meselesi olduğu kanısındayım.
Ham bilgiden istihbarat yorumu, analizi yapması gereken kadroların nitelikleri bu iş için yeterli kalifikasyonlarda olmayabilir.
Muhtemelen de değildir.
Devlet bu istihbarat analizi işini çok kapalı bir devre içinde yapıyor.
Kapalı devre analizlerde ise olumsuzluklar, analiz hataları kendilerini yeniden üretebiliyorlar.
Daha da vahimi, istihbarat analiz birimlerinin yaptıkları yorum ve analizlerde kendilerini çok da özgür hissetmemeleri.
Türkiye bugün çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor.
Bu sürecin daha başlarında miktar olarak büyük sıkıntısı olmayan istihbaratın, çoğu da açık istihbaratın nasıl kötü çözümlemelere konu olabildiğini, ya da hiçbir çözümlemeye gerek kalmadan kullanıldığını gördük.
Başbakanların, cumhurbaşkanların, bakanların kimi açıklamalarının arkasında ciddi bir analizin eksikliği hiç mi bugüne dek gözünüze çarpmadı?
2016 Türkiye’sine bir de çok büyük bir uluslararası siyaset krizi damgasını vuruyor.
Bu krizin kökeninde bile analiz eksikliği yatıyor.
Daha başlangıç aşamalarında, arap baharının, Suriye krizinin nedenlerinin ve muhtemel sonuçlarının Ankara’da nitelikli bir analize konu olduğu söylenebilir mi?
Devlet mesajı, istihbaratı almalı, iyi analiz etmeli, doğru sonuçlar çıkarmalı; yapılması gerekenin ne olduğu ve yapılıp yapılmayacağı ise siyasetin işi ama siyaset de bu manevra marjını çok dikkatli kullanmalı.
Devlet ağzı “Çin füzesi alacağız” derken, çok merak ediyorum, bu sözün arkasında bir analiz yatıyor mu idi?
Yoksa başımızı belaya sokacak banal bir batı karşıtlığı mı idi söz konusu olan?
Gelinen noktada, terörün azdığı bu aşamada, küresel dengelerin yaklaşık hiçbir analize konu edilmediği anlaşılıyor.
Teröre karşı bu kadar hassas bir bölge ve ülkede bir devletin Rusya ile, ABD ile, AB ile kavgalı olması ne demektir
Irak’la, Suriye ile, İsrail ile, yaşanan sorunları saymıyorum bile.
Birleşik Krallık ve Almanya’yı zaten, nedendir bilinmez, pek izlemiyoruz bile.
Ben ifade edebilirim, bu vahim küresel ilişkiler cehalet, öngörüsüzlük ve saçma bir kibir demektir.
Böyle bir uluslararası ilişkiler ağı teröre karşı sizin gardınızın tamamen düşmesi de demektir.
Böyle bir uluslararası ilişkiler ağı, bir de olmayan istihbarat analizi ile birleşince ortaya bir felaket manzarası çıkmaktadır.
Türkiye’nin istihbarat, küresel ilişkiler, güvenlik, istihbarat analiz kadrolarının düzeyi ciddi bir milli güvenlik meselesidir.
Birileri Cumhurbaşkanına hem Rusya hem de ABD ile kavgalı iseniz teröre açık bir ülke haline gelirsiniz demiyor mu acaba?
Danışman demek itiraz eden adam, istihbarat elemanı ise haber toplamaktan öte analiz eden, analiz sonuçlarını ama nitelikli analiz sonuçlarını sunan adam demek olmalı.
Bu niteliklere sahip adamlar var mı Ankara’da?
Çok ama çok kuşkuluyum.
Bağırıp çağırmak bir işe yaramıyor.
Yarasa idi, mesela Braga’ya elenmez idik.