Kızılay Saldırısı Korkuları Arttırdı
SEDAT LAÇİNER 01 Ocak 1970
Ankara Kızılay Saldırısı, başkentte ‘paranoya’yı daha da arttırdı.
Saray ve çevresindekiler, Erdoğan’a karşı uluslararası bir komplodan daha fazla eminler artık…
Onlara göre Amerika da bu işin içinde, Rusya da.
Etrafta çelişkilerle, tuhaflıklarla dolu senaryolar dolaşıyor.
Bir darbe girişiminden bahsediyorlar örneğin… Bunun içinde Rusya, ABD ve hatta İsrail de varmış… İçeride ise CHP, HDP (PKK) ve Gülen grubu hükümeti devirmek için ittifak yapıyormuş…
Eğer bunları söyleyenler aklını yitirmediyse, eğer rol yapmıyorlarsa geriye sadece tek seçenek kalıyor, o da paranoyaya yakın bir korku hali…
Denebilir ki Ankara, karşılaştığı tehlikeleri birbirinden ayırt edemiyor; ona göre PKK, Esad, PYD, MLKP, Rusya, Hizbullah, Gülen, CHP, HDP ve daha niceleri birleşmiş hep birden Türkiye’ye saldırıyor…
Meseleye böyle bakarsanız hata üstüne hata yaparsınız. Düşmanlarınızı azgınlaştırır, dostlarınızı da kendinizden uzaklaştırırsınız. Ve günün sonunda ‘düşman’ ve ‘hain’ ilan etmediğiniz kimse kalmaz, sorunlarınız ise sona ermeyip daha da büyür.
YÖNETİLEMEYEN ÜLKE İZLENİMİ
Dediğim gibi, Kızılay Saldırısı başkentte, hükümet koridorlarında korkuyu daha da arttırdı. Çünkü teröristler neredeyse her ay çok büyük bir saldırıyı, en can alıcı yerde gerçekleştirebiliyorlar.
Dün yayımlanan bir habere göre Ankara, bu tür patlamalarda en çok can kaybı veren şehirler listesinde Bağdat’tan sonra ikinci sırada gelmiş.
Bunun anlamı şu; Türkiye her geçen gün yönetilemeyen ülke izlenimi veriyor…
Uluslararası gazeteler bile Türkiye’nin hızla istikrarsızlaştığından (destabilization) ve Ortadoğululaştığından bahsediyor. Üstelik karamsar senaryolara göre bu daha başlangıç.
Bu bağlamda büyük bir komplo ile karşı karşıya olduğunu düşünen Saray, hükümet ve çevresinin bu kötü gidişata bulduğu çare daha büyük ve daha geniş saldırılarda bulunmak. Yani Erdoğan ve çevresi ‘en iyi savunma saldırıdır’ diyor. Bu bağlamda PKK’ya ve diğer terör örgütlerine karşı saldırılar arttırılacak, hatta terörle mücadele, ‘terörle savaş’ haline getirilecek.
Bazıları ‘terörle mücadele’ ve ‘terörle savaşı’ aynı kavramlar sanabilirler. Oysa ki ilkinde terör olayları ‘kriminal’ yani suç olarak görülürken ikincisinde teröristler ‘düşman’ statüsündedir ve yakalanmaları değil, yok edilmeleri gerekir.
Birkaç gün önce Hükümete yakın bir düşünce kuruluşunun temsilcisi, TRT’de “artık terörle savaş stratejisi’ne dönmemiz gerekir diyordu. Belli ki ‘terörle savaş’ kavramı Saray ve Hükümet çevrelerinde konuşulmuş, görüşülmüş.
Gerçi konuşulmasa ne olacak ki, Güneydoğu’da yeni strateji uygulamaya konuldu bile. Türkiye, artık tank, top, kullanarak terörle mücadele ediyor, daha doğrusu savaşıyor.
Teröre karşı ‘savaş yöntem ve araçları’nın kullanılmasına hep karşı oldum. Bu duruma PKK’nın ağırlıklı olarak bir kır örgütü olduğu yıllarda bile itiraz ettim. Şimdi ise örgüt, güçlerini şehirlere indirmiş durumda. Yani Türkiye, kırsalda bile sonuç veremeyen, çok sayıda sakıncası olan bir yöntemi şehirlerde uygulamaya kalkıyor.
Şehirlerde savaş yöntemlerini kullanmak, hatta konvansiyonel ağır silahlarla mücadele etmek tam bir çılgınlık.
ÖRGÜT MEMNUN
Daha önce de söyledim. Bu durumdan PKK çok mutlu. Devlet, tam da onların tuzaklarına düştü çünkü…
Teröristler sivillerin arasından devlete ateş ediyor, devlet de buna karşılık veriyor. Elbette olan sivillere oluyor. Şehirler yerle bir olurken örgüt adım adım amacına doğru yaklaştığını düşünüyor.
Örgüt kaybettiği insanları umursamıyor bile. Giden yüzlerce teröristin yerine binlercesi gelir diye düşünüyor. Devlet ise öldürdüğü teröristleri sayarak terörün belini kıracağını sanıyor.
Geçenler yine TRT’de hükümete yakın bir isim, Güneydoğu’daki operasyonları öve öve bitiremiyordu. Dediğine göre Türk güvenlik güçleri Afganistan’daki Amerikalılardan ve Filistin’deki İsraillilerden daha başarılıymış; güvenlik güçlerimiz bugüne kadar bölgede sivillere bir tek zarar bile vermemiş. Benzetmelere bakar mısınız? Adım adım nereye doğru kaydığımıza dikkat eder misiniz? Diyarbakır Afganistan mı, Filistin mi? Amerikalılar Afganistan’da veya Suriye’de teröre karşı savaş veriyor, bu doğru. Aynı şekilde İsraillilerin Filistin’de yaptığı da ‘savaş’. Ancak dikkat edin bu devletler kendi ülkelerinde değil, başka ülkelerde düşman güçlerine karşı bir savaş yürütüyorlar. Yoksa kendi vatandaşlarına karşı, kendi topraklarında savaş yapıyor değiller.
Başa dönecek olursak, Kızılay Saldırısı, Ankara’da topyekûn seferberlik ve daha güçlü savaş isteyenleri güçlendirdi. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan terörle mücadele yasalarında daha büyük sertleşmenin işaretlerini verdi. Erdoğan’ın dedikleri uygulamaya girerse ‘terör’ kavramı yeniden tanımlanacak ve eline silahı almamış, şiddetle hiç işi olmamış kişiler dahi ‘terör suçu’ kapsamında hapsedilebilecek.
Bundan sonra ne mi olur? Devlet hatalarında ısrar edecek, teröristler ise devletin yaşamsal yanlışını istismara devam edecek. Yeni terör saldırıları muhtemel; doğudaki terör ve çatışma ortamının batıya kayması da uzak ihtimal değil. Kürt Sorunu geçmişte de vardı elbette, ama bu gidişle geçmişe rahmet okutacak büyüklükte bir Kürt Sorunu geliyor.