İstifa mı? Güldürmeyin…
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
Ankara, 5 ayda üçüncü terör saldırısıyla sarsıldı. Yüreklere kor düştü…
Terör saldırısını önlemek kolay değil. Dünyada da acı örnekleri var.
Ancak Türkiye'de terör dalgasının sıklığı, giderek bizi Suriye ve Irak gibi istikrarsız ve güvenlikten yoksun Ortadoğu ülkelerine yaklaştırıyor.
Terör saldırılarını tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmayabilir ama azaltmak, önleyici istihbarat ile ABD ve Avrupa'da olduğu gibi boşa çıkarmak mümkün.
İkincisi, teröre zemin hazırlayan ve nefreti besleyen faktörleri yok etmek gerekiyor.
Ancak Çözüm Süreci masasının devrilmesi, ardından şehir şehir “temizlik” operasyonları yapılıp, sivillere zarar verilmesi tam aksi yönde etki yapıyor.
***
Çözüm Süreci ve Suriye politikasındaki iflasın sorumluları, istihbarat ve iç güvenliğin tepesinde görev yapıyor.
Kandil'e özel uçak gönderenler, Oslo'da pazarlık yapanlar, İmralı'da masa kuranlar, Dolmabahçe'de “örgüt liderinin” taslağına imza atanlar, silahlı teröristlere operasyon yapılmasına izin vermeyenler, şu an iç güvenliği (!) sağlamaktan sorumlular.
Terör örgütüne sızmakla övünenler, Türkiye'nin kalbinde patlatılan bombalarla verilen mesajlardan ne anlıyorlar acaba?
Türkiye'nin terörle mücadelede tecrübeli güvenlik elemanları tasfiye edilmiş, hapislere tıkılmış durumda.
İstihbarat elemanları, teröristlerin değil de masum sivillerin peşinde “fişleme” için dolandırılıyor.
İstihbaratı “tek elde” toplamaya çalışanlar, ülkeyi terör örgütlerinin açık eylem meydanına dönüştürdüler.
3 büyük saldırının olduğu Ankara'nın 5 aydır Emniyet Müdürü bile yokmuş! Atanamamış!
Bu nasıl bir stratejik miyopluk! Ülkenin masum insanlarına yazık değil mi?
***
Bundan sonra neler olacağını, şimdiye kadar ki yaşananlardan tahmin etmek zor değil.
Önce “yayın yasağı” getirilecek. Sonra soruşturma zaman yayılacak, “gizlilik” kararı verilecek.
Ne olduğunu, daha doğrusu neler olmadığını, hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz…
Devletin zirvesinden “yok edeceğiz”, “sabrımızı test etmesinler” gibi kamuoyunun gazını alacak açıklamalar yapılacak.
Güvenlik zirveleri birbirini izleyecek.
Karşı hamlelerle, medya yayınladığı görüntüler ile suçlanacak.
Sonrasında saldırının bir kez daha seçilmiş iktidarı devirmek için bir “komplo” olduğu dile getirilecek.
Hesap vermesi gereken iktidar yine “mağdur” ilan edilecek.
Güldürmeyin! Sorumluluk mevkiindekiler tabii ki istifa etmeyecek…
Nasıl olsa yarın uyduruk bir gerekçeyle medya baskını ya da “zaman ayarlı” kapsamlı bir yargı operasyonuyla gündem değiştirilir.
Milletimiz nasıl olsa unutur!
Ve tüm bu acılar rejim değişikliği yolunda döşenen birer kaldırım taşına dönüştürülür…