Zarrab anahtarı
Yavuz Baydar 01 Ocak 1970
Yakınlarında oturduğum için haftada en az bir kez yanından geçiyor, çevredeki komşularından bazılarını tanıdığım için hikâyeyi an be an izliyorum.
Kandilli iskelesinden çıkan yokuşun ortalarında kaç zamandır kalın perdelerle çevrili son derece kıymetli geniş bir arsada yerin dibini oydukça oydular. Komşuların anlattığına göre yerden en az yedi kat aşağı indiler. Sert bakışlı, kabadayı kılıklı adamlar çevreye kimseyi yaklaştırmadı. Kamyonlar çıkan toprağı taşımaya yetmedi.
Reza Zarrab'ın (veya Türkiye'de aldığı adla, Rıza Sarraf'ın), Boğaz yapı mevzuatını ne derece hiçe saydığı (nefesi kesilen medyanın araştırma haberciliğine takatı kalmadığı için) anlaşılamayan Kandilli 'bunker' projesi de, Kanlıca'da yalıya kaçak kat iddialarını gündeme taşıyan, hukuka 'gidin işinize' tarzı meydan okuması da, üzerinde 17-25 damgası olan bir dönemin simgesel yansımalarıydı.
Sistemi 'oyma' işlemi şeklinde tanımlanacak bu 'porojeler', ülkede taş taş üstüne konarak kurulan amansız bir mafya düzeninin nasıl okunması gerektiğine dair sağlam ipuçları da vermişti. Bundan sonra da verecek ve bir karanlık dönemin üzerine keskin ışık tutacak.
Hatırlayacaksınız (unutmak ne mümkün!) şu 17 Aralık dediğimiz, İran ambargosu bağlantılı yolsuzluk dosyası gündeme bomba gibi düştüğünden beri, cin olup adam çarpma meraklısı, akıllı geçinen bir kanaat önderi güruhu da dâhil, kalabalık bir kesim, can havliyle dosyayı mezara gömmeye çalışan 'hökümet'in kayıkçısı olmuş, gaza gelip gaza getirerek, konuyu bir 'darbe girişimi' diye görmemizi teklif ederek zekalara hakaret, hukuksuzluğun yere göğe yayılmasına da suç ortaklığı etmişti.
Yöneten zihniyeti esir alan, aldıran mafya kültürüne böyle ahmakça hizmet ettiler, ahlaksızlığı normalleştirdiler, tabii ki unutulmayacak.
Ama, şekil beşte görüldüğü gibi suç buharlaşmıyor. Dünyanın neresinde hukuk varsa, Türkiye'dekinin aksine (kapatılan yığınla faili meçhul, siyasi suikast dosyasını hatırlayın) yapanın yanına kâr kalmıyor.
Brezilya'da iki savcı üç yargıç çıkıyor, popülermiş, karizmatikmiş, efsaneymiş, gözünün yaşına bakmadan eski cumhurbaşkanı Lula'nın ve yardakçılarının peşine düşüyor.
Dünyayı aptal yerine koymaya kalkarsanız, sırtınızı kime dayarsanız dayayın, orada kapanan dosya, başka tarafta açılır.
Zarrab AKP hükümetinin dört bakanını makamından eden, üstü inanılmaz bir manipülasyon rüzgârıyla kapatılan bir dönemin tam merkezinde, 'kilit kişi' veya 'kara kutu' olarak neden ABD'ye gitti, bunu yakında anlayacağız.
Ama şu net: İki adamıyla beraber dolandırıcılıktan 5, İran yaptırımlarını ihlal etmekten 20, bankacılık sahtekârlığından 30 ve karapara aklamaktan 20 olmak üzere toplam 75'er yıl hapis istemiyle yargılanacak.
ABD Adalet Bakanlığı'nın hemen yaptığı açıklamadaki ifadeye mim koymak gerek:
"Bu operasyonla bu işin arkasındaki gerçek iş ortaklarına böylelikle bir mesaj göndermiş oluyoruz."
Kim bu 'gerçek iş ortakları'?
Zarrab gerçek adaletin eline düştüğüne göre bunu da pek yakında anlarız, hiç merak etmeyin.
Olaya el koyan New York güney bölge savcılığı, 'organize işler'in dibine kadar gidilip çökertilmesinde özel bir beceri, tecrübe ve hafıza sahibi. Dileyen, bir zamanlar New York ve New Jersey'i kasıp kavuran, siyaseti ahtapot gibi sarmış 12 mafya ailesinin 1980'li yıllarda nasıl göçertildiğini okuyabilir. Savcı Bharara'nın 2007 Wall Street yolsuzluklarını çözmedeki rolü de cabası.
Şunu da unutmayın: Hem 17 Aralık hem de 25 Aralık dosyaları, biri İran ambargosu, diğeri El Kaide bağlantıları dolayısıyla FBI menşeli idi, oradan Ankara'ya (MASAK üzerinden) sirayet etmişti.
Bunları utanmadan 'darbe girişimi' diye lanse eden bizim saray soytarıları, avantacılar ve fırsat bezirganları şimdi başka kulplar bulmaya çalışacaklar, emin olabilirsiniz.
Çünkü hukukla, ahlâkla araları hiç iyi olmadı.
Ama nafile.
Hakikat er ya da geç ortaya çıkar; öyle bir huyu var işte.