Biz saldık, ABD tutukladı
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Belçika'da, havaalanındaki patlamada ölen canlı bomba İbrahim El Bakrau için, Tayyip Erdoğan “Biz yakaladık, sınır dışı ettik; onlar serbest bıraktı” demiş.
Rıza Sarraf'ta da tersi oldu. Biz serbest bıraktık; ABD yakaladı. Biz “hayırsever” dedik; onlar “kara para aklayıcı” ve “dolandırıcı.”
Bence bu durum, çok vahim. Belçika yetkilileri açıkladı: “Türkiye'nin sınır dışı ettiği saldırganın, o tarihte terör bağlantısı bilinmiyordu; buna dair bir delil mevcut değildi.”
Belçika bir hukuk devleti; zan üzerine işlem yapılamıyor. Ya da, bizdeki gibi, insanları yaftalayıp, yargı önüne çıkarsanız bile, hâkim mutlaka delil görmek istiyor.
Bence önemli olan, Rıza Sarraf meselesi… Biz serbest bıraktık, ABD yakaladı. Üstelik biz onu, Belçikalı canlı bomba gibi, delil yetersizliğinden dolayı salıvermedik. Rüşvet kutularını, ses kayıtlarını, bakanlara ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'a ödenen paraların hesabının tutulduğu Excel dosyasını yok farz ettik.
Türkiye, ABD ve dünya karşısında “defolu” duruma düştü. Zaten AK Parti'nin uygulamalarıyla, uluslararası camiada itibar sıralamamız her gün biraz daha aşağılara iniyor. Rıza Sarraf'ın yargılanması sürecinde, daha büyük darbeler yiyeceğiz. Zira biz Rıza'yı delil yokluğundan değil, aksine delil çokluğundan serbest bıraktık.
Cezaevinden dışarıya haber salmıştı: “Tahliye edilmezsem, konuşurum” demişti. Konuşmasın diye, yol verdik.
Ama ne oldu! Şimdi yandaş ya da paralel diyemeyeceğiniz tarafsız bir mahkemenin önüne çıkıyor. İşe bulaşan Türk siyasi yetkilileri açısından söylüyorum… Felâketi ertelediniz ama, ortadan kaldıramadınız.
YAKUB SAYGILI'DAN AÇIKLAMALAR
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüttüğü için yaklaşık 2 yıldır cezaevinde bulunan İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, Rıza Sarraf'ın ABD'de tutuklanmasından sonra, Twitter hesabından bazı açıklamalar yaptı. Ona göre, Sarraf, ABD ile anlaştı.
Bu bir… İkinci söylediği delillerle ilgili. Bu deliller kaybolmadı, polislere karşı açılan davanın dosyasına girdi. Eğer bu davalar açılmasaydı, takipsizlik kararıyla sonuçlanan bir soruşturmanın dosyasını imha etmek mümkün olabilirdi. Siyasi iktidarın nefret duygusu galebe çaldı. Soruşturmayı kapatmakla yetinmediler, polisleri cezalandırmak istediler; böylece kendi kuyularını da kazmış oldular.
Yakup Saygılı diyor ki: “Görüyorsunuz işte olmuyor. Dövüyorsunuz olmuyor. Gömüyorsunuz olmuyor. Üstüne beton döküyorsunuz olmuyor. Gerçekler çıkıyor ortaya.”
Saygılı'nın üzerinde durduğu üçüncü nokta, “bağlantılar”: “ABD'deki soruşturmanın Muammer Güler ile Zafer Çağlayan'ın oğullarıyla ilişkisi var.”
TÜRGEV'e yapılan bağışların ya da AK Parti seçim anketinin finansmanın da takibe alınacağının işaretlerini veriyor: “O KARA PARALARIN BİR KISMI TÜRGEV'E GİDEN MİLYON DOLARLAR OLMASIN!!! Seçim anketi finansmanı olmasın… Bu paralar, SARRAF'IN paralarının AK kısmından mı, KARA kısmından mı? Hani şu Çırağan'da ve TÜRGEV'in ofisinde teslim edilen paralardan söz ediyorum.”
Yakub Saygılı'nın bahsettiği bu iki bağlantının da görüntülü delilleri, 17 Aralık dosyasının içindeydi. Sarraf'ı TÜRGEV'e bağış yapması için Zafer Çağlayan yönlendiriyor. Bilal Erdoğan'a da haber veriyorlar. Sarraf, TÜRGEV Vakfı'nın yöneticilerinden Salih Koç'a ulaşıyor. İşte bu konuşma teknik takibe takılıyor. Sarraf, parayı takdim etmek için, Salih Koç'tan randevu alıyor. Salih Koç ilk başta ne olduğunu anlamıyor. Sarraf, ona, “Bilal beyle görüşseniz… Bilal beyin bilgisi var” cevabını veriyor. Bağışta bulunacağını belirtince, Salih Koç hatırlıyor: “Tamam tamam, Bilal bey bana söylemişti” diye konuşuyor. Tespit edilen günde, TÜRGEV Genel Müdürlüğü'ne parayı teslim eden kişiAhmet Mesut Öziş. Kocaman bir siyah valizle içeriye giriyor. Dışarıya çıktığında, elinde sadece TÜRGEV'in kataloğu var.
Yakup Saygılı işte bunu soruyor. “Acaba bu para ak mı, yoksa kara mı” diye…
AK Parti anketi için, Ekonomi Bakan Zafer Çağlayan'ın danışmanı Mehmet Sarı'ya teslim edilen 352 bin liraya gelince… Onun da, mesajlaşmaları ve görüntüleri 17 Aralık'ın delilleri arasında mevcut.
28 Haziran 2013'te, Sarraf'ın özel kuryesi Halil İbrahim Akkaya, 34 AG 1053 plakalı motosiklet ile para dolu çantayı, Mehmet Sarı'ya götürüyor. Teslimattan sonra, Sarı, Sarraf'a mesajla teşekkür ediyor.
Yakub Saygılı, bir de ikazda bulunuyor: “Gelebilecek bir felâketin habercisi gibi, ABD'deki savcılık ‘Ambargo delindi' demiş. Bu durum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının ihlâli anlamına mı geliyor yoksa? BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİ ve ULUSLARARASI SUÇ SÖZLEŞMESİ mi devreye giriyor yoksa?”
Türkiye açısından Rıza Sarraf'ın ABD'de tutuklanması bir dönem noktası olabilir. Bekleyip, görelim…
17 ARALIK YENİDEN GÜNDEMDE
ABD'deki dosyayla, Türkiye'deki 17 Aralık'ın ilişkisi yok diyenlere şaşıyorum. Neyle suçlanıyor Sarraf? 2010 ile 2015 arasında, İranlı kuruluşlar adına gizli finansal faaliyetler yürüterek, İran'a karşı uluslararası ekonomik yaptırımları ihlâl etmekle…
ABD'nin kara listesinde yer alan İranlı kuruluşlar şunlar: Bank Mellat, İran Ulusal Petrol Şirketi (NİOC), Naftiran İntertrade Company Ldt. (NİCO), Naftiran İntertrade Company Sarl (NİCO Sarl), Hong Kong İntertrade Company (HKİCO) ve İran İnşaat, Enerji Şirketi MAPNA Group.
Bu ağa bağlı Türkiye'deki şirketlerden de iddianamede söz ediliyor: Royal Holding AŞ, Durak Döviz, Al Nafees Exchange, Royal Emerald İnvestments, Asi Kıymetli Madenler Turizm, ECB Kuyumculuk İç ve Dış Sanayi Ticaret Limited Şirketi, Güneş General Trading.
Rıza Sarraf, yurt dışındaki bazı off-shore paravan şirketlerin arkasına sığınarak, Türkiye'deki şirketlerini de kullanarak, para operasyonları ve hayali ihracat yaptı. Sonra da imtiyazlı bir şekilde altın ticareti…
Türkiye'de üs kurdu; rüşvet vermek, TÜRGEV'e bağışta bulunmak, AK Parti anketi için parasal destek sağlamak vs. gibi girişimlerle kendini koruma altına aldı. Süleyman Aslan'a milyonlarca lira para aktararak, Halk Bankası'nı bağladı. İçişleri Bakanı Muammer Güler'in tavassutuyla vatandaşlık hakkı elde etti. Hakkında bir soruşturma olup olmadığını öğrenmek üzere onu devreye soktu.
Zaten bizdeki soruşturma, döviz kaçakçılığı ihbarları üzerine bina edilmişti. Kara para soruşturmasına sonradan, 2013'te, bakan ve bakan çocuklarıyla ilişki ortaya çıkınca, rüşvet de ilave edildi. Kısacası ABD'deki dosyayla, 17 Aralık dosyası arasında çok yakın bir münasebet mevcut.