Zarrab Kimleri Korkutuyor? ABD-İran-Türkiye Üçgeni
SEDAT LAÇİNER 01 Ocak 1970
Reza Zarrab, 12 Eylül 1983 Tebriz (İran) doğumlu). Yani 33 yaşında. Zarrab daha 20’sine gelmeden finans sektörüne girmiş ve 20’li yaşlarında Türkiye’nin en zengin adamlarından biri haline gelmiş.
Zarrab’ın ortaklarından (bazı kaynaklarda patronu olarak geçiyor) Babek Zencani de İran’lı. Zencani 1974 Tahran doğumlu. Zencani de tıpkı Zarrab gibi daha 20’sine basmadan ticarete girmiş, sanki sihirli bir elin omuzlarına dokunmasıyla kısa sürede sayılı zenginler arasına girivermiş.
Zencani ve Zarrab’ı kısa sürede zengin eden temel neden İran’a uygulanan ambargo. ABD’bin başı çektiği uluslararası toplum İran’a uyguladığı müeyyideleri arttırdıkça Zarrab ve Zencani gibiler kazanmış.
Özellikle Ahmedinejad döneminde İran ambargo altında büyük zorluklar yaşamaya başlayınca Zencani ve Zarrab’ın işleri açılmış da açılmış. Bu ikili ve diğer benzeri ‘tüccarlar’ İran’ın parasını hatırı sayılır komisyonlar karşılığında Türkiye ve Dubai başta olmak üzere uluslararası piyasalara çıkarmış, karşılığında İran’ın alışveriş yapmasını kolaylaştırmışlar.
Ortaya saçılan belgelere göre bu aracılar İran’dan sadece komisyon almamışlar, İran’ı ve arada bazı kişi ve kurumları da ‘dolandırmışlar’. İşte, Zencani İran’da tam da bu nedenle yargılandı ve dünyanın en zengin adamlarından biri iken idam cezasına çarptırıldı. Zencani yargılanması esnasında yalnız olmadığını, bu işleri ortaklarıyla yaptığını itiraf etti. Bu ortaklardan birinin de aynı zamanda şarkıcı Ebru Gündeş’in eşi ve pek çok Türk siyasetçinin de arkadaşı olan Reza Zarrab olduğu belirtiliyor.
İran devleti, Babek Zencani’ye şimdiden 2 milyar euro’nun üzerinde borç çıkardı. Ayrıca bilinmeyen paralar da söz konusu. İran kaynaklarına göre Zencani paralarını yakalanmadan önce yurt dışına çıkarmış. İran, şimdi bu paraların peşinde.
Zencani ve ortakları İran’ın paralarını uluslararası piyasalarda çevirirken hesapları farklı göstermiş. Ayrıca İran petrollerini farklı isimler altında uluslararası şirketlere satmış, ancak bu petrolün parasını da tam olarak İran’a geri vermemiş, bir kısmını cebine atmış. İran, Zencani’yi yolsuzlukla ve sahtekârlıkla suçluyor.
ZENCANİ-ZARRAB HATTI
Zencani ile Zarrab arasındaki bağlantı hep konuşuldu. 17 Aralık soruşturmasında Zencani, “Zarrab’ın patronu” olarak geçti. Hatırlanacağı üzere Zencani, Zarrab aracılığıyla Gana'dan 1.5 ton altını hiçbir kayıt altına alınmadan Türkiye'ye sokmakla itham edilmişti.
İran’da yürütülen davada da Zarrab’ın adının yakın ortaklardan biri olarak geçtiği söyleniyor. Anlaşılan o ki Zarrab da, tıpkı Zencani gibi, İran’ın paralarını ve ihracatını uluslararası ambargoları delerek dış piyasalara taşımış, para hareketlerini altın ve diğer araçlar kullanarak gizlemiş.
Zarrab’ın bizim için önemli yanı ise İran kaynaklı akışın ağırlıklı olarak Türkiye ayağında rol alması. Altın ve denizcilik işleriyle ön plana çıkan Zarrab’ın bu işleri için Türkiye’de ve diğer ülkelerde bol miktarda rüşvet ve komisyon dağıttığı da iddialar arasında.
2014 yılına kadar bu ikili için hayat tatlıydı. Ancak İran’da yönetim değişince ve Batı ile ilişkiler yumuşamaya başlayınca sorunlar da baş göstermeye başladı. Aynı şekilde 2013 sonunda Türkiye’de patlak veren 17 Aralık skandalı işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi.
Zencani yakalanıp yargılandı ve yakın bir zamanda idama mahkûm edildi. Ancak İran bu işin peşini bırakmayacağını açıkça ilan etti ve Zencani’nin ortaklarının peşine düştü. Bu süreç muhtemelen Reza Zarrab’ı çok korkuttu. Her an bir İran ajanı tarafından yakalanıp İran’a kaçırılma veya ortadan kaldırılma endişesi yaşamış olmalı. Aynı şekilde Türkiye’de hükümetin değişmesi halinde Zerrab’ın kendisini hapiste bulması da söz konusuydu.
Başka bir deyişle, Reza Zarrab son 2 yılı oldukça stresli geçirmiş olmalı.
Zarrab için en korkutucu olan ise Tahran ile Ankara’nın anlaşması olabilirdi. Davutoğlu Hükümeti İran’ın baskılarına dayanamaz ve kendisini İran’a teslim ederse bu durum onun sonu olurdu. Nitekim Zarrab’ın Türkiye’den ayrılması ya da kaçışı Başbakan Davutoğlu’nun İran ziyareti sonrasına denk geldi. Ankara kulislerini yakından takip edenler diyor ki Davutoğlu, Zarrab’ı teslim etmekte zarar değil, yarar görüyordu. Bu akla uzak bir olasılık değil. Türkiye, olaya bakanları ve diğer üst düzey yöneticileri bulaştırmamak kaydıyla, İran’la anlaşmış olabilir. Davutoğlu böylece bir taşla iki kuş vurmuş olurdu. Hem İranlılar memnun edilirdi hem de 17 Aralık suçlamalarının üstü daha iyi bir şekilde örtülürdü.
TÜRKİYE’DEKİ SUÇLARI
Zarrab’ın Türk yasalarına göre suçları İran’dakilerden bile fazla. İddialar doğru ise Zarrab dolandırıcılık, kara para aklama, rüşvet, yolsuzluk, Türk devletini dolandırmak ve daha pek çok suçtan yargılanabilir.
İddia edilen suçlar devletin zirvesindeki kişilerle birlikte işlenmişse bile bu durum Zarrab’ı kurtarmaz. Tam aksine, Zarrab’ın bir dönemin yöneticileriyle suça karışmış olması muhalefeti ona karşı daha fazla harekete geçirirdi ve ilk iktidar değişiminde Zarrab’ın özgürlüğü tehlikeye düşerdi.
DENKLEME AMERİKA GİRİYOR
Kimi kaynaklara göre ABD Zarrab ve Zencani’yi 6 yıldır izliyordu ve Zarrab dosyası da en az 6 yıllık. Ancak 17 Aralık 2013’den sonra Amerika’nın Zarrab’a ilgisinin daha da arttığı açık.
Bugün ortaya çıkan bilgilerden anlıyoruz ki ABD Adalet Bakanlığı, FBI ve CIA konuyla yakından ilgilenmiş ve tüm delilleri özenle toplamış. Hatta 2015 yılında FBI görevlileri Reza Zarrab’la da görüşmüşler.
Zerrab’ın Amerika yasalarına göre suçları bir hayli ağır: Amerika’yı dolandırmak, kara para aklamak, sahtekârlık, yasadışı eylemleri örtbas etmek, ABD yasalarını hiçe saymak, İran’a yaptırımları ihlal etmek. Tüm bu suçlar için Zarrab’a biçilen ceza 75 görünüyor. Davanın seyri esnasında yeni deliller çıkarsa suçlar da artabilir.
Zarrab’ın İran ve Türkiye’de artan riskleri düşünerek FBI ile anlaşmaya varmış olması ihtimali çok yüksek. Zarrab eğer itirafçı olur ve şebekenin çökertilmesini sağlarsa cezası azaltılabilir. Bu iddiaya göre Zarrab FBI ile Türkiye’de anlaştı ve mallarının satışını(devrini vs. bu anlaşmadan sonra birkaç ay önce gerçekleştirdi.Zarrab’ın Florida’ya tatile gidiyor gibi yapmasının ve yanına ailesini de almasının sebebi ise İran’ı ve Türkiye’yi ‘uyandırmamak’.
Zarrab şimdi ABD’de… Başka bir deyişle, İran ve Türkiye’deki tehlikelerden uzakta.Zarrab’ın artık 3 devletten korkmasına gerek kalmadı. Tek endişesi ABD, onunla da anlaştığı söyleniyor...
TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?
Zarrab’ın Amerikalıların eline geçmesi Ankara’yı hareketlendirdi. AKP SözcüsüÖmer Çelik Zarrab isminin partisi ile veya Cumhurbaşkanı ile yan yana anılamayacağını söyledi. Aynı şekilde milletvekili Şamil Tayyar “Reza Zarrab’ın Allah belasını versin. Ben niye düşüneceğim, partimin üyesi mi?” dedi. Ancak Ankara’da gözlenen olağan dışı hareketlilik Zarrab’ın Hükümet’te derin endişelere neden olduğunu açıkça kanıtlıyor. Nitekim bugünkü Star gazetesinin manşeti tam sayfa ‘Stratejik Düşmanlık’ idi. Gazeteye göre ABD, Erdoğan’a karşı darbe yaptırmak için çalışıyor. Aynı haberin içinde ise yine kocaman bir Zerrab fotoğrafı vardı.
Hükümete en yakın yayın organlarından Sabah gazetesi ise ilk gün Savcı Bharara’nın cemaate yakın olduğunu göstermeye çalıştı. Gazetenin açıkladığı fotoğrafta Savcı Bharara, Kimse Yok mu Derneği’nden bir plaket alıyordu. Ancak daha sonra anlaşıldı ki bu plaket sahtedir ve Kimse Yok mu Derneği ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Zarrab'ı tutuklatan savcıyı 'paralel' veya Türkiye karşıtı gösterme çabaları her gün artarak devam ediyor. Hükümete yakın gazeteler tek dertleri buymuş gibi yayına başladılar. Bu da bize gösteriyor ki Ankara'da büyük bir endişe var. Bu davanın nerede ve nasıl sonlanacağını kimse bilmiyor, ancak korku çok büyük.
Amerikalı Savcı’yı ‘paralel’ yani cemaat mensubu gösterme çabaları hükümete yakın medyada ümitsizce devam ediyor. Henüz ortada ciddiye alınabilecek bir materyal yok. Ancak bu olağandışı çabadan anlıyoruz ki Zarrab’ın ABD’de olması Ankara’yı çok rahatsız ediyor. Bu da demek oluyor ki Zarrab Ankara’da pek çok kişinin canını yakabilecek bir isim.
İngiltere'nin The Independent gazetesi ise açık açık yazdı, Zarrab'ın konuşması halinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok zor durumda kalacağını söyledi. Uluslararası alanda sadece The Independent değil, pek çok dergi ve gazete Zarrab'ın Türkiye'de yaşanan pek çok yolsuzluk ve rüşvet skandalının başkahramanı olduğunu, onun konuşması halinde Türkiye'nin karışabileceğini yazıyorlar. Hükümete yakın kalemler ise tüm bu iddiaları "Türkiye'ye karşı darbe girişimi" olarak görmeye devam ediyorlar.