« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Nis

2016

Cumhurbaşkanı, vatana ihanet ve dokunulmazlıklar

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Demokrasi ve hukuk, sadece temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan bir koruma kalkanı değil; aynı zamanda siyasî düzeni akıl-mantık sınırları içinde tutan ortak bir zemin. Bu zemini kaybettiğiniz zaman karşılaştığınız sorunları çözmeniz, tehlikelerle baş etmeniz, çıkarlarınızı korumanız zorlaşıyor. Çünkü hukuk ve demokrasi, tek kişinin ufku ve enerjisi yerine ortak aklınızı, yeteneklerinizi devreye sokuyor. Daha ötesi, tek kişinin çıkarı ve hesabı ile ülkeninki hep çelişiyor; hukuku buharlaştırdığınız için geride işletecek bir sistem de kalmıyor.
KİM VATAN HAİNİ OLABİLİR?
Hukuk düzenimiz bu soruya sağa sola çekilmeyecek kadar açık ve seçik bir cevap veriyor. Bizim ülkemizde vatan haini olma potansiyeli taşıyan yegâne kişi tartışmasız sadece cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanı dışında hiç kimse için vatana ihanet suçlaması söz konusu edilemiyor. Ne Anayasa’da ne de kanunlarda, Cumhurbaşkanı’nın ‘sorumluluk hali’ni düzenleyen Anayasa’nın 105/3 maddesi dışında ‘vatana ihanet’ suçu yer almıyor. Bu vaziyet bizim kendi anayasa geleneğimizin eseri değil, Avrupa anayasalarında (meselâ Fransa, Almanya, İtalya) aynı düzenleme yer alıyor.

Cumhurbaşkanı vatana ihanet edebilir mi? Başka herhangi bir kişi için değil, sadece cumhurbaşkanı için bu suçtan bahsedildiğine göre, hukuk düzeni adına çok kritik bir durum söz konusu olmalı. Anahtar ‘vatana ihanet’ suçlamasının mahiyetinde aranmalı. Bir cumhurbaşkanı ne yaparsa vatana ihanet etmiş olur?

Vatana ihanet suçunun açık tanımını yapan yegâne kaynak, 29 Nisan 1920 tarihli, Büyük Millet Meclisi’nin çıkardığı 2 Numaralı kanun olan Hıyanet-i Vataniye Kanunu. Cumhuriyeti kuran iradenin eseri olan bu kanun, 1991’de yürürlükten kaldırılmasına karşılık, yaptığı tanımlama -başka kaynak olmadığına göre- hâlâ geçerli olmalı. Tanım, Kanun’un birinci maddesinde çok açık bir şekilde yapılıyor: “…Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine isyana mutazammım kavlen ve fiilen veya tahriren muhalefet ve ifsadatta bulunan, hain-i vatan addolunur.”

EGEMENLİK HAKLARINA YÖNELİK BİR SUÇ
Vatana ihanet suçu, demek ki milletin ve devletin ‘egemenlik hakları’na yönelik bir suç. 1920 Meclisi yasama-yürütme ve yargı erklerinin tamamını temsil ettiği için, Meclis’in yetkilerine ve meşruiyetine yönelik ‘fesad’, vatana ihanet sayılıyor. Cumhurbaşkanı -sadece kendisine özgü olan- bu suçu nasıl işleyebilir? Egemenlik hakkını kullanan diğer erklerin yetkilerine ve meşruiyetine tecavüz ederek.

Cumhurbaşkanı Anayasa’nın 8. maddesine göre, hükümetle birlikte yürütme erkinin bir parçası. Parlamenter sistemde başbakan hem yürütmede, hem de çoğunluk partisinin başkanı olarak yasamada söz sahibi. Cumhurbaşkanı ise sadece yürütme erki içinde yer alıyor. Geride yasama ve yargı erkleri kaldığına göre, cumhurbaşkanına özgü vatana ihanet suçu, demek ki yasama ve yargının egemenlik alanına müdahaleyle işleniyor. Cumhurbaşkanı anayasal yetkilerinin sınırlarını aşarak yasama ve yargı erkinin alanına girerse vatana ihanet suçunu işlemiş oluyor. Bu suçun başka bir kimse için değil, sadece cumhurbaşkanı için düzenlenmesi demek ki, milletin egemenlik haklarına yönelik yegâne riskin cumhurbaşkanlığı makamında bulunması olmalı.

DOKUNULMAZLIKLAR
Yasama dokunulmazlığı, milletvekillerini diğer erklerden gelecek yetki tecavüzlerine karşı koruma amacı taşıyan bir egemenlik ayrıcalığı. Kaldırdığınız zaman yasama üyeleri yürütme ve yargı karşısında savunmasız kalıyor.

Dokunulmazlığı olmayan bir milletvekilini polis şefi alıkoyacak, sulh ceza hâkimi tutuklayacak. Sulh ceza hâkimliklerinin kararlarına bakarak dokunulmazlığı olmayan yasama üyelerinin başına neler gelebileceğini kestirebilirsiniz.
Yasama dokunulmazlığının anayasa değişikliği ile toplu şekilde kaldırılması, Meclis’in bir intihar bombacısı gibi kendini patlatarak demokrasiden geriye kalanları havaya uçurması anlamına geliyor. Bu karardan sonra artık kör-topal da olsa kendi işini yapan bir Meclis olmayacak.

Tekrarlayalım: Dokunulmazlıkların kaldırılması, Meclis’in kapısına kilit vurulması demek. Yasama organı, yargıyı HSYK ve sulh ceza hâkimlikleri aracılığıyla kendisine bağlayan yürütme erkinin bir şubesi haline gelecek.

Yargı bağımsızlığı sağlanmadan dokunulmazlıklar kaldırılırsa, yasama organına veda etmemiz gerekecek.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 126,31 M - Bugn : 145313

ulkucudunya@ulkucudunya.com