Türkiye'de Tutuklu Gazeteci Var mı?
SEDAT LAÇİNER 01 Ocak 1970
Avrupa insan hakları ve basın kuruluşlarına göre Avrupa kıtasında en çok gazeteci hapseden ülkeler Türkiye, Azerbaycan ve Rusya. Daha doğrusu Avrupa kıtasında, bu üç ülke dışında hapishanelerinde gazeteci olan başka bir ülke yok.
Aynı şekilde uluslararası insan hakları ve basın kuruluşları da Türkiye’yi yeryüzünde en çok gazeteci hapseden ülkelerden biri olarak gösteriyor. Türkiye, listenin zirvesinde Çin, İran ve Mısır’la birlikte yer alıyor.
Aynı şekilde Türkiye’de basın kuruluşları ve muhalif çevreler hapishanelerde 50'den fazla gazetecinin olduğunu belirtiyorlar.
Ancak gerek Başbakan Davutoğlu, gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğanhapishanelerde gazetecilik faaliyeti nedeniyle hiç kimsenin tutuklu veya hükümlü olmadığını, hapsedilenlerin tamamının gazetecilik dışı bir suçla yargılandıklarını ısrarla söylüyorlar.
Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart 2016’da CNN’e verdiği demeçte kendilerinin basın özgürlüğünü engelleyecek hiçbir şey yapmadığını, tam aksine basının kendisine ve hükümete saldırdığını iddia etti:
“Türkiye’de ne şahsım, ne hükümetimiz daha bugüne kadar basın özgürlüğünü engelleyici bir şey yapmamıştır, tam aksine basın şahsıma yönelik, Hükümetimize yönelik çok ciddi saldırılarda bulunduğu halde biz bunlara her zaman sabırla karşılık vermişizdir, bu Başbakanlığımda da böyleydi, şimdi de böyle.”
Buradan hareketle AK Parti çevreleri, içeride gazeteci olsa dahi bunların gazetecilik faaliyetlerinden değil, diğer suçlardan hapiste olduklarını ısrarla savunuyorlar.
İyi de hangi ülkede hapsettikleri gazetecinin suç hanesine “gazetecilikten suçludur” yazıyorlar ki?
Mısır mı tutukladığı gazetecinin gazetecilikten tutuklandığını yazıyor?
Yoksa Çin'de "suçlu, çünkü gazetecidir" diye mi yazıyorlar?
Elbette hiçbir ülke hapsettiği gazeteci 'gazetecilik'ten dolayı hapse attığını söylemiyor!
Dünyanın en baskıcı rejimlerinde bile gazeteciler suçlanıp hapsedilirken, asla suç hanesine “gazetecilik suçu” diye yazılmaz. 'Münasip' bir suç adeta üretilir. Bu suç bazen “vatana ihanet olur” bazense “terörist” olmaktır. Ama bakın Allah'ın işine ki hapse konan tüm gazeteciler muhaliftir, rejimi rahatsız eden haberler yazan, yorumlar yapan kişilerdir...
Örneğin Sisi’nin Mısır’ında pek çok yazar, çizer ve akademisyen 'terörist' oldukları iddiasıyla veya 'ülkelerine ihanet ettikleri' gerekçesiyle hapislerde çürüyorlar.
Çin’de ve İran’da da vaziyet böyle… Hükümet politikalarını biraz fazla eleştirirseniz size münasip bir suç hemen bulunuveriyor...
Bu ülkelerde rejime, hükümete veya bir lidere muhalif olmak ‘hain’ ilan edilmeniz için yetiyor.
Başka bir deyişle, “bizim ülkemizde hapishanede gazeteci yok, içeridekiler gazetecilik suçundan değil başka suçlardan dolayı yatıyorlar” demek ikna edicilikten çok uzak bir bahaneye dönüyor.
Nitekim dünya, bu tür savunmalara prim vermiyor ve Türkiye’yi ifade ve basın özgürlüğünün en çok kısıtlandığı ülkeler arasında saymaya devam ediyorlar.
Bana göreyse, ülkemizde görüşleri nedeniyle işini kaybeden, itibarsızlaştırılan, yargılanan ve hapsedilen pek çok insan var. Yani içinden geçtiğimiz sürecin tek kurbanı gazeteciler değil. Akademisyenler ve eli kalem tutan, iki çift söz eden pek çok kişinin başı derde girdi...
Sırf gazetecilik yaptığı için hapsedilmiş gazetecileri sorarsanız Mehmet Baransu,Can Dündar, Erdem Gül, Hidayet Karaca ve benzeri birçok ismi bir çırpıda sayabilirim. Örneğin Mehmet Baransu hangi suçtan hapse atıldı? Baransu sadece haber yaptı ve kendisini hapishanede buldu. Aynı şekilde Can Dündar ve arkadaşları da gazetecilik refleksleriyle işlerini yaptılar.
Sonuç olarak Türkiye, ifade ve basın özgürlüğünde, her zaman olduğu gibi kötü bir sınav veriyor…