« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Nis

2016

Rıza Zarrab: Türkiye Yargılayamadı, ABD Yargılıyor

SEDAT LAÇİNER 01 Ocak 1970

İran asıllı gizemli altın tüccarı Rıza Zarrab(Rıza Sarraf), geçtiğimiz hafta ABD’de yakalandı ve tutuklandı. Şu anda bir hapishanede kaderine teslim olmuş, kendisini bekleyen sonu bekliyor.

FBI’ın ve Savcının yönelttiği suçlamalar ile 17 Aralık’ta Türk polisinin ve Türk savcılarının yönelttiği suçlamalar arasında büyük benzerlik var…

Amerikalılar da Zarrab’ın kara para akladığını, bankacılık sahtekârlığı ve usulsüzlüğü yaptığını, uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini iddia ediyorlar.

Savcılık ayrıca Zarrab’ın ‘yasadışı eylemlerini örtbas etmeye yönelik çabalarla ABD yasalarını hiçe saydığı’nı, Amerika’yı dolandırdığını iddia ediyor…

Tüm bu suçlamaların karşılığı ise 75 yıl hapis olarak belirtiliyor.

Zarrab’la birlikte Kamelya Cemşidi ve Hüseyin Necefzade adlı iki İran vatandaşının da aynı suçlamalarla tutuklanmış…

Davaya, büyük davaları takip etmesiyle bilinen Başsavcı Preet Bhahara bakıyor. Bu da gösteriyor ki suçlamalar hafife alınır türden değil.

FBI Bölge Direktör Yardımcısı Diego Rodriguez ise Zarrab ve yakalanan iki İranlı’nın davanın tamamı olmadığını, Zarrab’ın gerçek ve ortaklarının olduğunu söylüyor.

Rodriguez diyor ki, “Bugün ilan edilen suçlamalar, bu kişilerin gerçek ortaklarını gizlemeye çalışanlara bir mesaj göndermeli.”

Başka bir deyişle FBI, Reza Zarrab’ın sahtekârlığın sadece görünen yüzü olduğunu, buzdağının geri kalanının çok daha büyük olduğunu düşünüyor…

YARGIYA DARBE

Reza Zarrab ve bakan çocukları adeta ‘suçüstü’ tutuklandığında hepsinin hapisten çıkarılıp, bir de üzerine kendilerinden özür dileneceğini hiç düşünmemiştim…

Evet, Türkiye’de adalet sistemi hiçbir zaman mükemmel olmamıştı. Ancak 17/25 Aralık’tan sonra yaşananlar da hiçbir zaman yaşanmamıştı.

4 bakan, çocukları, Reza Zarrab ve Halk Bankası Genel Müdürü adeta yargıdan kaçırıldılar. Zarrab, Türk adaleti ile yüzleşmek yerine Hükümetten övgü gördü, el üstünde tutuldu…

Onlar mahkeme edileceğine, onları yakalayan polisler ve savcılar tutuklandı ve hapishanelere gönderildi…

Bu vaka Türk adalet ve siyaset tarihinin yüz karasıdır denebilir…

Ayakkabı kutularında tonlarca para yakalandı; ancak bu paraların kaynağı sorgulanacağına, paralar sahiplerine iade edildi, bir de üstüne faizi kendilerine ödendi…

Rüşvetin delili olduğu belirtilen birçok fotoğraf ve ses kaydı ortaya çıktı, ancak onlara “da “montajdır, montaj” denilerek dosyalar halkın nazarından kaçırıldı.

Zarrab’ın Zafer Çağlayan’a neredeyse 1 milyon liralık saat ‘hediye ettiği’ bizzat kendi sözleri ile sabit olduğu halde herkes pişkin pişkin yoluna devam etti…

Bu olaylar zincirine ‘darbe girişimi’ denmesi ise tam bir komedidir. Kaldı ki darbe girişimi olsaydı dahi mahkemenin kurulması, hakikatin aranması gerekirdi.

Ne bu davadaki belge ve bilgilerin, ne de sonrasında ortaya çıkan telefon görüşmelerinin sahte veya montaj olduğunu düşünmedim. Şahsi kanaatim Türkiye tarihinin en önemli olaylarının üstünün örtüldüğü, bir türlü adalet karşısına çıkarılmadığıdır.

Doğrudur, karanlığın aydınlığa kavuşmasında Hükümet-Cemaat kapışmasının büyük rolü oldu. Bu konuda Cemaate sempati duyan devlet görevlilerini eleştirebilirsiniz de. Ancak sırf bu nedenle, ortaya atılan yolsuzluk, rüşvet ve diğer suçlamaların hiçbirini örtemezsiniz. Yaşananları ‘darbe girişimi’ diyerek kapatamazsınız… Ayrıca iddiaların yargılanmasını isteyenleri ‘paralel’ , ‘hain’ gibi etiketlerle yaftalayarak da bu konuyu kapatamazsınız.

Siyaset, konuyu yargıya taşımak yerine yargıyı hapsetmeyi tercih etti. Seçim meydanlarındaysa seçmen, istikrarsızlık ve anarşi ile korkutuldu ve asrın en büyük yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlük davaları Cemaat paketi ile sarıp sarmalanıp unutturulmak istendi.

Böylece tarihimizin en büyük cadı avı başlatılmış oldu. Hükümeti kim eleştirirse önce ‘paralel’ yani ‘cemaatçi’ etiketi sırtına yapıştırıldı, ardından işini ve itibarını kaybettirme süreci başlatıldı. O da yetmedi, pek çok insan hapislere tıkıldı. Yani bir Reza Zarrab yargılanamadı diye yüzlerce, binlerce insan tutuklandı veya başka türlü zarar gördü.

Devletin zirvesi, Zarrab’a ‘hayırsever işadamı’ dedi… İran kökenli altın tüccarı, Türk bayrağının önüne oturtulup büyük bir kahraman gibi lanse edildi…

Kendisini muhafazakâr ve dindar olarak lanseden pek çok yazar-çizer, tıpkı bir bakan gibi Zarrab’ın önüne paspas oldu, onu çiğnetmedi. Bu yazıları ve konuşmaları utanarak okudum, utanarak dinledim.

Benim Zarrab’ta göremediğim, ama bu kadar kelli felli kişinin gördüğü neydi acaba?

AMERİKAN ADALETİ

Reza Zarrab, Türk adaletinin karşısına çıkarılamadı. Suçlu mu, suçsuz mu testine bile sokulmak istenmedi… Tıpkı onun gibi, 4 bakan da siyaset yoluyla Türk adaletinden adeta kaçırıldı. Ancak gerçekler öylesine büyük ve saklanamaz ki, herşeyin yeniden ortaya saçılmasının 5 yılı bile bulmayacağı belliydi.

Reza Zarrab’ın ABD’nin Florida eyaletinde tutuklanması skandalların arkasını çorap söküğü gibi getirebilir. Çünkü Zarrab, bir dizi olayın kilit ismi. O’nu takip ettiğinizde ummadığınız sayıda kişiye ulaşabilirsiniz.

Kısacası, Türk adaletinin önüne çıkarılamayan Zarrab ABD adaletinin karşısına çıkıyor. Gönül isterdi ki Ankara’da yargılanabilsin, Türk yargıçları da bu şekilde rüştünü ispat edebilsin. Ama olmadı. Türk yargı sistemi gururlanacağımız bir karara imza atamadı. Türkiye’de göstermelik bir dava bile yapılamadı. Şimdi adalet bekleyenler gözlerini Amerikan mahkemelerine dikmiş durumda.

ANLAŞMIŞ OLABİLİR Mİ?

Zarrab’ın hiçbir tehlike yokmuş gibi kızı ve eşi ile birlikte Disneyland’a (Florida) gitmesi ve orada kolayca tutuklanması herkesi şaşırttı. Çünkü AmerikalılarınZarrab hakkında ciddi soruşturmalar yaptığını herkes biliyordu. Buna rağmenZarrab ABD’ye gitti. Bu nedenle herkes haklı olarak soruyor, “Zarrab Amerikalılarla daha düşük bir ceza için anlaştı mı”, “Zarrab itirafçı mı oluyor?”

Bu soruların cevabını şimdiden verebilmek zor. Bu kadar kolay tutuklanmasının şüphe uyandırdığı açık. Ancak Zarrab kendisini öylesine güçlü hissediyordu ki böylesine bir hoyratlığı yapmış da olabilir.

Diğer taraftan ABD ve İran’ın eninde sonunda kendisine ulaşacağı, Türkiye’deki siyasi iktidarın ise kendisini koruyamayacağı endişesi onu Amerikalılarla bir anlaşmaya zorlamış olabilir.

Anlaşma kısmını çok önemsemiyorum, önemli olan adaletin bir şekilde sağlanması, yani Zarrab ve ardındaki ağların bir şekilde ortaya çıkması, Türkiye’de rayından çıkan hayatın yeniden rayına oturması.

Ziyaret -> Toplam : 125,65 M - Bugn : 86222

ulkucudunya@ulkucudunya.com