Irak plânı
Mahir KAYNAK 16 Ocak 2007
2003 yılında yayınlanan bir röportaj kitabımda ‘Irak operasyonu neden yapıldı’ sorusuna ‘Biz 11 Eylül’den sonraki analizlerimizde istikametin Ortadoğu olduğunu söyledik biliyorsunuz. Bu analizlerimizde şöyle bir tablo çizmiştik. ABD iki denizi kontrol edecektir. Biri Fars Körfezi, diğeri Kızıl Deniz. Ve 11 Eylül’den sonra ilk etap olarak da Irak’ın olacağını öngörmüştük’ cevabını veriyorum.
Bugün ABD’nin hazırlayacağı herhangi bir plan, bir strateji değişikliğinden çok taktik belirleme olarak kabul edilebilir ve ABD’nin ana hedeflerinde bir değişiklik olduğunu gösteren herhangi bir ipucu yoktur. Bu nedenle Kızıl Deniz’in Batı sahillerindeki gelişmeler bu ana hedeflerin bir parçası sayılmalıdır.
Irak’ı tek başına analiz etmek ve oradaki gelişmelere bakarak sonuçlar çıkarmak bizi yanlış bir yola sürükler. Yeni Bush planı da bu genel planın bir parçası olarak değerlendirilmelidir. ABD bölgede enerji açısından tek başına hareket edecek ve dengeleri değiştirecek bir ülkenin kalmasını istememektedir. Bu amaca ulaşmanın en emin yolu, petrol zengini bölgelerin kolay kontrol edilebilecek parçalara ayrılmasıdır. Böylece küçük birimlerin davranışları tüketici konumunda olan ve yeni bir güç odağı olabilecek ülkelerin, yani Avrupa ve Çin’in ihtiyacını karşılayamayacak ve kontrol ABD’nin elinde olacaktır.
Bu çerçevede Irak planı başarıyla sonuçlanmak üzeredir ve bu ülke ikiye bölünecektir. Bazıları bunu üç parça olarak öngörmekte olsalar bile ben Kürtler’le Sünniler’in, Şiiler’e karşı ortak bir cephede birleştirileceklerini düşünüyorum.
Irak mezhep farklılıkları nedeniyle bölünürken bu model İran için Şiilik temelinde bir bütünleşme yaratır. Bölgedeki operasyonun ikinci aşamasında bu modelin terk edilmesi ve ırk temeline dayalı bir ayrışma politikasının benimsenmesi beklenir. Bu operasyonun hedefi İran olabilir.
Türkiye çatışmanın ırk temeline dayandırılacağı aşamada ciddi sorunlarla karşılaşabilir. Eğer genel olarak yaratılacak olan ortamdan etkilenir ve genel akıma kapılırsa iç ve dış sorunları büyük boyutlara ulaşır. Türkiye’nin yeni dış politika stratejisi ideolojik olmayan, ırk ve din temeline dayalı çatışmaların dışında ve üstünde belirlenmelidir.
Bush’un yeni Irak planı aslında bölgesel stratejisinin ipuçlarını içermekte ve yeni hedefin İran olacağına işaret etmektedir. Kızıl Deniz’in Batı yakasının da yeni bir harekat alanı olması sürpriz sayılmamalıdır. Türkiye sadece kendi çıkarlarını kollayan, bölgedeki gelişmeleri bu açıdan değerlendiren bir tavır sergilerse bu amacına da ulaşamaz. Söylemlerimizde ırk ve dine dayalı bir amacımız olmadığını, bölgedeki dengeleri gözeten bir yaklaşım içinde olduğumuzu söylemeli ve özellikle bölge halkları düzeyinde düşmanlık yaratacak bir tavır sergilememeliyiz. Türkiye tarihi bir sınavdan geçmekte ancak onu başarıyla sonuçlandıracak imkanlara sahiptir.