'Anayasasızlaştırma'
Yavuz Baydar 01 Ocak 1970
Türkiye'de hem haberciliği, hem de 'medya üzerinden serbest kamusal tartışma'yı da bitirmiş olan iktidar - yani hükümet, AKP ve onlara hükmeden 'üst akıl' - yeni anayasa konusunu tartışmamızı da istiyor.
Arzu ettiği, kalecinin de olmadığı tek kale maç.
Ama biz o toplara hiç girmeden konuyu gelmesi gerektiği şekilde gündeme getirelim.
İşte size soru:
''1982 anayasası hala yürürlükte mi?''
Daha farklı bir deyişle, Türkiye'nin sırtını yasladığı bir kanun-u esasi kaldı mı, kalmadı mı?
Prof Kemal Gözler'e ait bu soru.
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi, saygın anayasa hukukçusu Gözler, yeni yazdığı kapsamlı makalesinde, mevcut AKP siyasetini 'anayasasızlaştırma' gibi yeni bir kavramla izah etmiş.
Gözler'i bu bilimsel arayışa iten şey, TBMM Anayasa Mutabakat Komisyonu'nun AKP'li üyesi Ahmet İyimaya'nın 'yeni anayasa az biraz beklese bile, 1982 anayasasını yürürlükten kaldırmalıyız, üç-beş sene anayasasız kalsak da olur' mealindeki açıklamaları olmuş.
Soruya cevap ararken 'mevcut anayasa zaten yürürlükten kalkmış' gibi diyor Gözler, ve anayasanın nasıl hiçe sayıldığını, 10 esaslı örnek üzerinden, her biri çiğnenip paspas edilmiş maddelere dayanarak veriyor.
1. Sokağa çıkma yasakları
2. Mülkiyet hakkı (Madde 35)
3. Tabii hakim ilkesi (Madde 37)
4. Mahkemelerin bağımsızlığı (Madde 138)
5. Hakimlik teminatı (Madde 140)
6. Düşünce ve ifade hürriyeti (Madde 26)
7. Basın hürriyeti (Madde 28)
8. Basımevlerine el konulması (Madde 30)
9. Hükümetin genel siyaseti, bakanların sorumluluğu (Madde 112)
10. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı (Madde 153)
Yerim dar, ayrıntılara girmiyorum.
Makaleyi okumanızı öneririm.
***
Şunu ekliyor Prof Gözler:
''(Bu) örneklerden her biri, izole bir Anayasaya aykırılık örneği olarak kalmıyor, bir dezincirleme etki doğuruyor. Örneğin ifade hürriyetinin olmadığı yerde Anayasamızın (m.2) tanıdığı “demokratik devlet” ilkesinin de bir anlamı kalmaz. Basın hürriyetine yapılan her müdahale, kamuoyunun serbestçe oluşmasına ve seçim hürriyetine de bir müdahaledir. Basının susturulduğu yerde seçmenler nasıl olup da serbestçe siyasî tercihte bulunacaklar? Sıradan bir kanun ihlal edildiğinde hukuk devleti ilkesi de ihlal edilmiş olur. Keza mahkeme kararlarına uyulmayan bir yerde “hukuk devleti” ilkesinden kim söz edebilir? Yargı bağımsızlığı yok ise hukuk devleti ilkesi sözde kalır. Tabiî hâkim, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerinin olmadığı yerde Anayasamızın “yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” diyen 9'uncu maddesinin ne anlamı olabilir? Bu ilkelerin ve bu maddenin çiğnendiği yerde “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin de bir anlamı kalmaz. Kuvvetler ayrılığının olmadığı bir yerde, anayasanın devlet iktidarını sınırlandıran bir belge olduğunu artık kimse söyleyemez.''
***
Peki ne oluyor?
Söz yine Gözler'de:
''Türkiye'de bugünlerde bir “anayasasızlaştırma” sürecinin yaşandığını söyleyebiliriz. Yürürlükte bir “Anayasa” var; ama bu “Anayasa” gerçek anlamda devletin temel organlarını bağlamıyor. Devletin temel organları, işlerine gelmediğinde bu Anayasanın şu ya da bu maddesiyle kendilerini bağlı hissetmiyorlar; maddelerin emrettiği şeyleri yapmıyorlar veya maddelerin yasakladığı şeyleri yapıyorlar ve bu organların bu tür davranışları da bir müeyyideyle karşılaşmıyor. Bu şekilde de Anayasanın ilgili maddesi etkililiğini yitiriyor.''
***
Nasıl oluyor 'anayasasızlaştırma'?
Prof Gözler, 'yöntem'leri de sıralamış:
· Anayasa maddelerinin fiilen değiştirilmesi
· Anayasaya aykırı kanunlar çıkarmak
· Anasaya aykırı idari işlemler yapmak
· Anayasaya aykırı yargı kararları verilmesi
Hepsi var, ve durum vahim.
Prof Gözler, uzun makalesini tek bir çağrıyla noktalıyor:
Anayasamıza uyun!
Daha önce ben de yazdım:
Yeni anayasadan vazgeçtik, 1982 anayasasını daha beter bir hale getirmeyin, uyun, saygı duyun yeter!