Medyanın son demleri
Yavuz Baydar 01 Ocak 1970
Anlaşıldı.
Bu cadı kazanı kaynamaya devam edecek.
Ülkede haber kovalayan; gerçekleri su yüzüne çıkarmaya, farklı görüşlere mikrofon uzatmaya devam eden tek bir gazeteci, tek bir medya kuruluşu kalmayıncaya kadar.
Dün de Hamza Aktan gözaltına alındı.
Kimdir Hamza Aktan?
IMC TV'nin Haber Müdürü.
Hani geçenlerde Türksat uydusundan fişi çekilen kanal var ya, işte orada çalışan bir meslektaşımız.
Sebep?
Aktan, geçen sene eleştiri içeren birkaç tweet atmış.
Sebep bu.
Normal.
Birkaç tweet yüzünden gazeteci Bülent Keneş'in 2 yıl 7 ay hapse mahkum edilmesine bir ses çıkmadığına göre, bu da olağan gelişme sayılır.
***
Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin dünkü ortak açıklaması şöyleydi:
"Hamza Aktan yıllardır gazetecilik, 4 yıldır da İMC TV'de haber müdürlüğü yapan, çeşitli yayın organlarında yazıları yayınlanan tanınmış bir gazetecidir. Attığı tweet nedeniyle gözaltına alınmasını ifade özgürlüğüne yeni bir saldırı olarak görüyor ve meslektaşımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.''
Faydası olacak mı?
Biz, o orada bu burada haber yaptı, sosyal medyada şu veya bu görüşü dile getirdi diye habire içeri alınan meslaktaşlarımız için işi gücü bırakıp Allah'ın her günü en temel demokratik hakları hatırlartmak zorunda mıyız?
Hangi medya veya ifade özgürlüğü sıralamasına bakarsak bakalım neredeyse en dibe vurmuşuz, ama 'acaba ülkenin itibarını daha yerin dibine nasıl geçirebiliriz?' diye hummalı bir 'vatan hizmeti' vermeye devam ediliyor.
Kulak asmayın, faydası filan olacağı yok.
***
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, bir kaç gün önce, aralarında İMC TV, Can Erzincan ve Özgür Gün TV gibi kanalların da olduğu altı kanalın yayın lisanslarının iptal edileceğini, Fox ve Halk TV gibi bazı kanalların da kaldırılamaz ağırlıkta para cezalarıyla 'ezileceğini' anlatıyordu.
RTÜK'ten buna, içinde 'terörle mücadele' geçen, yalanlama olduğu son derece tartışmalı bir cevap geldi.
***
Aslında görüntü gayet net:
'Medyanın suyunu kesme' operasyonu tıkır tıkır işliyor.
MGK'ya da kabul ettirilen bir 'konsept' üzerinden, gazetecilik ile 'terörist faaliyet' arasında bir denklem kurulmuş bulunuyor.
'Devlet'te benimsenmiş bulunan bu 'konsept'e göre toplumun AKP iktidarında rahatsızlık yaratan farklı kesimlerine yönelik hak ihlalleri, görev suiistimalleri konusunda herhangi bir medya organında çıkacak haber ve yorumlar, 'çaya çorbaya limon' misali bu 'terörizm' sepetine doldurulacak ve en sonunda gazeteciliğin çanına ot tıkanacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünkü konuşmasında, her zamanki gibi yargıya asla müdahale etmeden, bu 'konsept'in bir boyutunu sarih bir dille anlatmaktaydı:
''Paralel ihanet şebekesinin ülkemize verdiği zarar gayet büyüktür. Ülkemizin en parlak beyinleri şahsiyetsiz, kişiliksiz, riyakar robotlar haline dönüşmüştür. Hâlâ bu yapının içinde kalmakta ısrar edenler, hiç kusura bakmasınlar başlarına gelecekleri kabul ediyor demektir. Terör örgütü içinde bulunana terörist denir. Şimdi yeni bir şeye gidiyoruz. 'İllegal terör yapılanması' veya 'illegal terör örgütü' diyerek üzerlerine gideceğiz.''
''Yeni bir şey'' diye sözü edilen, işte bu anlattığım.
Gayet kolay.
Mesela 'nebatiler' diye bir isim bulacaksınız, bu isim altında bir torba açacaksınız, ve hoşunuza gitmeyen söylem ve fiillere -istedikleri kadar kamusal alanda ve demokratik çerçevede kalmaya riayet etsinler- devam edenlerin hepsini o torbaya dolduracaksınız.
***
Pek 'yeni' de değil aslında.
Kaç senedir bildiğimiz şeyler.
Korkutmayla, kötekle semiren bir iktidar modeli...
Hem 'söz' hem de 'haber' pek yakında 'suç', tercihan da 'organize suç' kategorisindedir.
Bilginiz olsun.
Sonra 'Aaa, ışıklar niye söndü? Ortalığı niye ölüm sessizliği kapladı?' demeyin.