Çöken Darbe Davaları ve Sorumluluk...
İRFAN SÖNMEZ 01 Ocak 1970
Balyoz, Kafes gibi darbe davalarından sonra Ergenekon davası da fiyasko ile sonuçlandı. Yargıtay'ın verdiği karar, şimdiye kadar yapılan yargılamaların toptan reddi ve hukuk dışı ilan edilmesi anlamına geliyor.
Bu noktaya durup dururken gelinmedi. Bir ülkede yargı konjonktüre bağlanırsa birbiriyle çelişen kararların çıkması kaçınılmaz olur.
İktidar, cemaatle mücadeleye karar verince işe cemaatin yargıdaki gücünü kırmakla başladı. Bunu yapabilmek için toplumu ikna edecek bir gerekçeye ihtiyaç vardı. Yalçın Akdoğan'ın milli orduya kumpas kurdular sözü ile süreç başlatıldı.
Amaç toplumun hassasiyetlerine dokunan konularda bir tepki yaratıp ardından tasfiyelere başlamaktı. Ergenekon, Balyoz, Kafes, Sarıkız gibi davalar bunun için biçilmiş bir kaftandı.
Hem cemaatin yargıdaki gücü kırılacak hem de hapishane kapıları açılarak içeride tutulanların arkasındaki toplumsal destek kazanılmış olacaktı.
Arka arkaya bütün darbe davaları beratla neticelendi. Yoğun ve tek taraflı medya bombardımanı karşısında çok değil 2-3 yıl önce söylenenler unutuldu.
A.Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde yaşanan krizler, açılan kapatma davası, medyaya düşen tehditler, Hilmi Özkök'ün yaşadıkları birer hikaye olarak çöp tenekesine atıldı, netice olarak her şey tersine döndü.
Çok sanıklı büyük davalarda kimi hataların yapılması olağandır. Yargıtay zaten bunun için vardır: Yerel mahkemelerin aldığı kararları denetleyerek yapılan hataları bertaraf etmek ve ülke genelinde -yargı kararlarında birliği- sağlamaktır.
Önemli olan bu hataların kasıtla, art niyetle yapılmış olmamasıdır. İnsani zaaflardan, yoğunluk ve yorgunluktan kaynaklanan hatalar ayrıdır, bunlar tolare edilebilir. Ama bilinçli olarak yapılanlar tolare de edilemez, müsamaha ile de karşılanamaz.
Darbe davalarında belki de en büyük hata kapsamın çok geniş tutulmasıydı. Askerliğin mantığı bellidir, yargılama yapılırken bu mantığın ıskalanması halinde bir darbe davasında bütün bir orduyu muhatap almak mümkündür.
Ordu'da esas olan emir komutadır. Bir astın, katılsın katılmasın üstünün emrini tartışmak, yerine getirmemek gibi bir yetkisi yoktur.
Önemli olan yargılama yapılırken -emre uymak zorunda olan pasif unsurlarla- emir veren ve sorumluluk taşıyan unsurları birbirinden ayırmaktı. Belki darbe yargılamaları ile ilgili yapılabilecek en ciddi eleştirilerden biri budur.
İktidar bu davaları kadük hale getirmekle bütün sorumluluğu cemaate yıkarak kurtulacağını sanıyor. Yargıtay kararından sonra gazete başlıkları tam tersini söylüyordu, söz gelimi Sözcü'nün başlığı,"Hepiniz Paralelsiniz,"di.
Kimse paralel iddialarıyla bu sorumluluğun bir gruba yıkılması gerektiğini düşünmüyor. Siyasi irade olmadan hiç bir klik, grup veya yapılanma bu tip operasyonları yürütemez. Bu davaların siyasi ve hukuki sorumluluğu tamamen iktidara aittir.
Bilinçli olarak yapılmış hatalar varsa fert fert bu hataları yapanlar da sorumlu olacaktır. Darbe davaları çöktükçe dibe batan, yeni sorumluluklar altına giren iktidardır.
Ayrıca, artık herkes Erdoğan'ın dün Ergenekon diyerek, bugün Paralel diyerek yol temizliği yaptığını görüyor. Ergenekon diyerek sola ve ulusalcılara vurdu, paralel diyerek sağa vuruyor.
O vuruyor, yumruğu yiyenler ise birbiriyle dövüşüyor...