Faşistin damadı
Özgür Mumcu 01 Ocak 1970
Ona Il Duce derlerdi. Yani şef, reis. Adı Benito Mussolini’ydi. Ecdadıyla çok gurur duyuyordu. Faşizmi, Roma İmparatorluğu’nun simgeleri üzerine kurmuştu. İtalya’nın tek hâkimiydi.
Vakti gelince biraz düşünüp taşındı. İtalya’yı tekrar ecdadına yakışır bir konuma getirmek için İkinci Dünya Savaşı’na Nazi Almanyası’nın yanında giriverdi. Pek mutluydu. Taa Stalingrad’ın oralarda bile 10 tümen askeri vardı. Roma’nın gidemediği yerlerde bile İtalyan askerleri boy gösteriyordu.
Sonra işler ters gitti. Doğu Afrika’daki topraklar, Libya, Tunus, Sicilya teker teker elden çıktı. Nihayetinde Roma bile bombalandı.
Mussolini işini sıkı tutan biriydi. Ülke yönetimini öyle bilip bilmediği, güvenemeyeceği insanlara bırakması düşünülemezdi. Bu sebeple, savaşta en önemli makamlardan birine, Dışişleri Bakanlığı’na damadı Galeazzo Ciano’yu getirmişti.
Gelgelelim, Ciano azıcık içten pazarlıklı biriydi. Aslında ordunun savaşa girmeye hazırlıklı olmadığını düşünüyordu. Ancak bunu açıktan söyleyemediği için günlüğüne yazmakla yetinmişti. Fakat kayınpederin egosu altında ezilmekten de memnun sayılmazdı. Günü geldiğinde hıncını alacağı belliydi.
Günü şöyle geldi.
Sicilya da elden gidince Mussolini, tamamen hâkim olduğu partisinin büyük konseyini topladı. Tam 4 senedir fikri sorulmamış partinin yönetim organı, Mussolini’nin azledilmesine ve yönetimi Kral 3. Emmanuel’in üstlenmesine karar verdi. Damat, oyunu kayınpederi aleyhine kullanmıştı.
Il Duce, o büyük reis, İtalyan anayasasıyla az oynamamıştı. Gelgelelim İtalya kâğıt üzerinde olsa da krallıktı ve anayasanın beşinci maddesi krala yürütme yetkileri veriyordu.
Mussolini partisine, ülkesine o kadar hâkimdi ve kralla o denli uyumluydu ki. Ya da öyle zannediyordu.
Ertesi gün krala gitti. Bu küçük anlaşmazlığı çözeceğine emindi. Kral, Mussolini’yi görevden aldı ve tutuklattı.
Sonra Almanlar, Mussolini’yi kurtardı. Almanya’ya kaçmış olan damadını da İtalya’nın kuzeyinde ufak bir bölgeye sığınmış kayınpederine verdi. Il Duce de eli mahkûm ne yapsın, damadını kurşuna dizdirdi. Seneler sonra torunu, dedem babamı nasıl öldürdü diye bir kitap yazdı.
Neyse efendim, işin sonu malum. Zavallı Mussolini’nin akıbeti fena oldu. Son günlerinde artık yılmıştı. “Bir aktör değil, herhangi bir seyirciyim” diye yakınıyordu.
İşin özü şu: Şayet okurlar arasında Mussolini olmak isteyenler varsa, onlara tavsiyemdir. Damadınıza bile güvenmeyin. Parti nasıl olsa benim diye işleri boşlamayın. Fiilen memleketi ben yönetiyorum diye anayasayı görmezden gelmeyin, bütün yetkileri üzerinize alın, ne zaman ne olacağı belli olmaz.
Bir de kaybedeceğiniz savaşa girmeyin.
Hadi rastgele.