« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

09 May

2016

MHP, yargı ve Kamalak'ın değerlendirmesi

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'la konuştum. Kamalak'a, 2010 yılındaki Saadet Partisi Olağanüstü Kongresi'ni sordum. 2008'de Genel Başkan olan Numan Kurtulmuş, Erbakan'a yakın kişileri yönetimden tasfiye amacıyla, 2010'da Olağanüstü Kongre toplamaya karar veriyor. Erbakan'la Genel İdare Kurulu (GİK) listesi üzerinde uzlaşma sağlıyorlar. Erbakan 60 isim öneriyor. 15 GİK üyesinin seçimini de Numan Kurtulmuş'a bırakıyor. Olağanüstü Kongre günü, Kurtulmuş, Erbakan'ın listesine karşı kendi listesini çıkarıyor. Bunun üzerine Kongre karışıyor. Birçok kişi toplantıyı bırakıp gidiyor ve 1200 üyeli Kongre'yi Numan Kurtulmuş 310 oyla kazanıyor. İşte o noktada,“Kongre'de hile döndüğü” gerekçesiyle muhalifler Sulh Hukuk Mahkemesi'ne müracaat ediyor. Sulh Hukuk, tekrar bir Olağanüstü Kongre yapılmasına karar veriyor. Numan Kurtulmuş, Yargıtay'a müracaat ediyor. Ama, Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından Çağrı Heyeti olarak görevlendirilen Mustafa Kamalak, Hasan Bitmez, Şerafettin Kılıç, Yargıtay kararını beklemeden kongreyi topluyor. Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi'nden istifa ediyor.

Gelelim günümüze… Aynı Saadet Partisi gibi MHP'li muhalifler de mahkemeden karar aldılar; Çağrı Heyeti belirlendi. Kongre'nin 15 Mayıs'ta toplanması kararlaştırıldı. 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin elinde Saadet'e ilişkin emsal hüküm var. Bu yüzden, hiç tereddüt etmeden hemen karar verebildi.

Kamalak'a bundan sonra olayın nasıl gelişebileceğini soruyorum. Kamalak, Anayasa'nın 125'inci maddesi ile Hukuk Usulü Kanunu'nun 390'ıncı ve sonraki maddelerine atıfta bulunuyor:

“Yargıtay'ın tedbir kararı verebilmesi için 2 şart gerekiyor: 1) 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararının hukuka açıkça aykırılık arz etmesi. Oysa muhalifler yasanın öngördüğü delege imzasından daha fazlasını toplamış. 2) Bu karar uygulandığı zaman, davacının telafisi imkânsız bir zarara uğraması lazım. Kurultaya gidilirse, telâfisi imkânsız bir zarar doğabileceğini sanmıyorum. Diyelim ki, Olağanüstü Kongre'de, yeni bir heyet seçildi. Sonuç itibariyle onlar, delege iradesiyle, demokratik oylama sonucu o makama gelmiş olacaklar. Farzımuhal Yargıtay, yargılamanın neticesinde 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararını bozdu. O takdirde, seçilen yeni heyet düşer. Telafisi imkânsız bir işlemden her halükârda söz edilemez.”

Hem hukuku iyi bilen hem de bu konuda tecrübesi olan Kamalak'a, Tosya ve Gemerek mahkemelerinin yetkili olup olmadığını da sordum. Kamalak, bir partinin iç işlerine karışmak istemediğini söyledi. “Ancak genel prensipler üzerinden konuşabilirim” dedi:“Kararı Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi aldı. Kanuna göre tek temyiz mercii Yargıtay'dır. Herhangi bir vilayetteki mahkemenin yetkili olabilmesi için, davalının ikamet adresine bakılır. Çağrı heyetindekilerin ikamet adreslerine göre o mahkeme yetkilidir, ya da değildir. Ama her şeyden önemlisi, hiçbir yerel mahkeme, bir başka mahkemenin temyiz mercii gibi görev yapamaz. Burada, tedbir kararı almak, sadece Yargıtay'ın uhdesindedir.”

*Yargıtay, tedbir kararı alır mı?

*Benim şahsi kanaatim, almaması gerekir. Ortada Saadet Partisi'nin bir emsal kararı var. Ayrıca hukuka aykırılık söz konusu değil. Telafisi imkânsız bir durum da doğacak denilemez.


Kamalak, yargının bağımsız hareket ettiği bir ülkede, Yargıtay'dan nasıl bir karar çıkacağını söylüyor. Ama ‘günümüz Türkiyesi'nde, zaman zaman ecinniler devreye giriyor; adalet yolunu şaşırıyor. Bu yüzden, sonuçtan emin olamayız.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 50975

ulkucudunya@ulkucudunya.com