“Ver Bilal’i, al iktidarı” sözü, “Koltuğumu koru al başkanlığı”na döndü
Ergun Babahan 01 Ocak 1970
7 Haziran sonrası çıkan parçalı Meclis yapısında MHP lideri Devlet Bahçeli, AKP ile koalisyon ortaklığı dahil, tüm hükümet modellerine kapıyı kapadı ve AKP'nin yeniden tek başına iktidarına yolu açtı. Ne diyordu Bahçeli, AKP ile koalisyon yapmasına isteyenlere:
‘‘AKP ile koalisyon kurmamızı istiyorlar. 17-25 Aralık yolsuzluk olaylarını nereye koyacağız. Meydanlar, hırsızlardan hesap soracağız dedi. Her bir oyun vicdani sorumluluğu var diye halka seslendik. Öteki dünyada hesabı sorulur dedik. Hırsızları nereye koyacağız? Gece yarısı torba kanunlarla kimler zengin edildi, bunlardan hesap sorulmayacak mı? 17-25 yolsuzluk soruşturmasına ilişkin hassasiyetlerimiz belli. Operasyonun üstü örtülmeye çalışılıyor. Bunu göz ardı edemeyiz. Ucu nereye dayanırsa dayansın oraya gider. TÜRGEV'e yapılan bağışları, verilen ayrıcalıkları ne yapacağız? Bilal'in içinde olacağı sıfırlanan paraların hesabını sormayacak mıyız? Bu sürecin bir tarafında Bilal var. Versin Bilal'i alsın iktidarı.''
Bugün bütün bunları unuttu. Koltuğunu korumak adına Saray'ın himayesi altına girdi. Bu yolun sonunun Erdoğan'a başkanlık koltuğunu sunacak bir AKP-MHP koalisyonuna çıkacağı görülüyor. Bilal'den vazgeçti, demokrasiden vazgeçti, hukuktan vazgeçti. Daha başka bir sürü şeyden de vazgeçti elbette.
Bu durumu sadece Bahçeli'nin koltuk hırsıyla açıklamak mümkün mü, kuşkuluyum. MHP'nin, karar mercii, partinin yetkili organlarından ziyade Genelkurmay karargâhı olageldi. Bugün takındığı tavırda da askerle yakın koltuk temasının izleri görülüyor.
Hürriyet, Zarrab davasına bakan yargıcın birkaç yıl önce Cemaat'in düzenlediği bir hukuk konferansı çerçevesinde İstanbul'a gelmesini etik sorunu yapabiliyor ama bir Genelkurmay Başkanı'nın Silahlı Kuvvetlere silah satan bir iş adamının düğününe gidip şahitlik yapmasını gündeme getiremiyor.
Tıpkı, aynı Genelkurmay'ın PKK tarafından düşürüldüğü ortaya çıkan helikopterin teknik arıza sonucu düştüğü gibi gerçeğe aykırı bir açıklamasını sorun yapmaması gibi.
Kürt korkusunun sakatlayıp hızla çürüttüğü bir toplumsal yapı ortaya çıkıyor. Kürt Siyasi Hareketi'nin yolunu kesmek için her yol mübah sayılıyor. Bunun için MHP'nin kongresine iktidar marifetiyle müdahale ediliyor, her gün onlarca can kaybı yaşanıyor ve her şey bir yalan üzerine inşa ediliyor.
Erdoğan'ın bitmek tükenmek bilmeyen hırsı sınır tanımıyor. Herkes bu güce teslim olup nemalanma yarışı içine girmiş durumda. Geziciler, Kürtler, Cemaat diye başlayan ‘düşman' kavramı kapsamına şimdi Bahçeli'yi devirip partiyi merkez sağın kalesi haline getirmeye çalışan MHP'liler ve özellikle de Meral Akşener konulmuş durumda.
Saray'a ve AKP'ye biat etmeyen herkesin susturulup ezilmeye çalışıldığı bu Yeni Türkiye'nin adaletsizliğinden nasibini alma sırası belli ki, Ülkücülere geldi.
İktidar kavgasının burada durmayacağı, sağ muhalefetin MHP'de veya yeni bir partide organize olabileceği anlaşılıyor. Gidişat, Bahçeli'nin yakında AKP ile koalisyon yapacak bir parti grubu olamayabileceğini gösteriyor.