Sorulamayan sorular...
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
Herşey normal, ülke güllük gülistanlık da, biz mi göremiyoruz?
İsterseniz son bir haftaya damga vuran olaylara bakıp, bu soruya birlikte cevap arayalım...
***
23 milyon seçmenin oyunu alarak bir rekora imza atan Ahmet Davutoğlu, başbakanlık görevinden ‘zaruret' gerekçesiyle istifa ettiğini açıkladı.
Kimse soramıyor; İstifa ettiren zaruret ne? İstifa ettiren kim?
***
Bir iktidar milletvekili çıkıyor, ‘'Daha düşük profilli bir isim başbakan atanacak'' diyor.
Kimse bu hakareti kaldırmaz derken, ‘düşük profil' adayların Meclis'ten Köşk'e kuyruk oluşturduğunu görüyoruz.
Kimse çıkıp da, ‘'Anayasamıza göre en yetkili ve güçlü kişi başbakandır, kimse keyfi yetki devri ya da yetki gaspı yapamaz'' diyemiyor.
***
Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül, ‘'MİT TIR'ları ile İŞİD'e silah taşındı'' haberini yayımladıkları için devlete ait gizli belgeleri yayımlamaktan toplam 10 yıl hapse mahkûm edildiler.
Hedef gösterildiler. Dündar, ‘yüksek güvenlikli' mahkeme önünde silahlı saldırıya uğradı.
Kimse sorgulayamıyor; Madem haber doğru, silahları ‘yasa dışı' sevk edenler neden yargılanmıyor? Silahlı saldırganı azmettiren kim?
***
Türkiye'den silah yüklü TIR'ların gittiği, mahkemece kabul edilen IŞİD, Kilis'e roket yağdırıyor.
20'nin üzerinde sivil vatandaşımız saldırılarda hayatını kaybediyor.Kilis halkı ilan vererek devletten ‘korunma' talep ediyor.
Kimse soramıyor; Vatandaşın can güvenliğini ve devletin sınırlarını korumakla yükümlü hükümet nerede, bu ihmaller zincirinin sorumlusu kim?
***
Ülke adeta yanıyor. Başbakan devriliyor. Şehit sayısı 550'yi aşıyor. Sınırlar delik deşik. Ekonomi alarm veriyor. Ancak iktidarın tek derdi var; ‘PARALEL'...
Her sabah 3-5 ilde yeni operasyon ile güne başlanıyor. Her gün 5-10 masum insan daha haksız yere tutuklanıyor.
Hayırseverler, kurban bağışlayanlar, zekat ve sadaka verenler birer ‘cani' gibi gözaltına alınıyor, zindanlara atılıyor.
Üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gibi, efsunlanmış gibi, boş gözlerle bakıyor bir yığın insan...
Kimse çıkıp da, ‘'Terör örgütü ile İmralı'da masa kurdunuz, Kandil'e kurye gönderip özel uçak tahsis ettiniz, şimdi hangi akla hizmetle karıncayı ezmekten sakınan masum insanlara ‘terörist' muamelesi yapıyorsunuz?'' diye soramıyor.
***
İsterseniz en baştaki sorumuza şimdi cevap verelim: Hayır! Türkiye güllük gülistanlık değil.
Devlet ve kurumları anayasal görevlerini yerine getiremiyor. Adalet mekanizması işlemiyor.
Bir kesimin mutlu olması, çoğunluğun ‘gayrimemnun' olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Çoğunluğun sessizliği, mağduriyetlerin olmamasından değil, korku ve endişeden, baskının bütün şiddetiyle sürmesinden kaynaklanıyor.
Bir ülkede sorulamayan sorular ne kadar çoksa, rejim demokrasiden o kadar çok uzaklaşmış demektir...