Fos çıkması muhtemel bir muhalefet analizi!
Ahmet Turan Alkan 01 Ocak 1970
Üç tane dişe dokunur muhalefet partisi var. Sırayla duruma göz atalım.
An itibariyle CHP tam bir ‘hem ağlarım hem giderim’ partisi. Saray merkezli siyasetin en öfkeli muhalefeti durumunda; ne var ki ekonomideki ‘orta gelir kapanı’nı andırır şekilde ne büyüme ne de küçülme eğilimi göstermeden yerinde sayıyor. CHP, amblemi altında ezilen bir kuruluş. Altı ok, tarihi bir markadır ve her dört kişiden biri için aziz bir tarihi hatıranın timsâlidir. CHP, devlet kuran parti olarak ‘Devlet genetiği’nin etkisinden hiç sıyrılamadı. Solcu, halkçı, ara-sıra sosyalist tezlere yakınlaşsa da, Ergenekon çizgisiyle kesişen ulusalcı damarı hâlâ dipdiri. Saray odaklı siyaset, CHP’yi dokunulmazlık meselesinde tongaya düşürdü. “PKK’lılarla aynı safa düşmemek” endişesiyle ucuz bir yiğitlik histerisine kapılıp, ‘Ben de varım; getirin teklifi destekleyelim.’ çıkışıyla tuzağa düştü. Sırf Baykal üzerinden yürütülen kaset operasyonu, CHP’nin asla kendi haline bırakılmayacak kadar önemli bir devlet uzvu olduğunu gösterir.
Hâkimler ağır baskı altında
MHP’de şaşırtıcı şeyler oldu ve parti geleneğine aykırı şekilde taban hareketlenerek dörtlü aday dayanışması hareketi ortaya çıktı. İyimserler, Bahçeli’nin şahsına yönelen bu hareketi, ülkücü iradenin iyiniyetli ve samimi bir yansıması olduğunu düşünüyor ve neticede MHP’yi bir hamlede yüzde 25’in üzerine çıkararak iktidar alternatifi haline geleceğini varsayıyorlar. İnsanı tedirgin edecek kadar pembe bir tablo! MHP tabanının, parti yönetimine büyük öfke duyduğu ve artık partisini iktidar adayı olarak görmek istediği kesin. Beni bir gözlemci olarak ihtiyatlı davranmaya sevk eden sebep, noterden vekâletname yaptırmak kadar rutin ve mâkul bir kurultay talebinin, yargı tarafından engellenerek belirsiz bir mecrâya sürüklenmesidir. Kaldı ki adaylardan biri daha şimdiden, şansı daha yüksek bir aday hakkında ‘Paralel midir nedir; tam bilmiyorum ama öyle deniliyor.’ kıvamında şeyler söyleyerek dörtlü aday denkleminin ne kadar kırılgan bir dengede durduğunu hatırlattı. ‘Diğer adayların, küçük siyasi ayak oyunları ve astarsız dedikodularla elimine edilmesi hiç güç olmaz.’ şeklinde tahminimi bir köşeye yazınız.(Fakat favorim dörtlü içinde Özdağ’dır.) Türkiye’de bine yakın ilçe ve binlerce mahkeme mevcut ve hâkimler tek parti devrinde bile görülmemiş ağır baskı altında tutuluyor. MHP’li muhaliflerin ‘Yeni bir parti kurar, merkez sağdaki küskünleri de bir araya getirerek iktidara yürüyen bir sinerji oluştururuz.’ hesabını pek gerçekçi bulmuyorum. Bu ihtimâl, kısa vadede sadece MHP’nin baraj altında ufalanan bir kaç bölüğe ayrılması anlamına gelir.
HDP, PKK ile arasına mesafe koyamadı
HDP, 7 Haziran sonrasında, ‘aniden tansiyonu artırılan terör’ travmasının şokundan kurtulamadı ve kendini Türk seçmeninin ‘milliyetçi korkuları’nı realize eden bir düşman profiline uysalca itaat etti. CHP’yi dokunulmazlık konusunda saçma-sapan bir pozisyona iten, ‘Ne yani HDP’li teröristleri mi destekliyorsun?’ suçlamasından duyduğu yılgınlıktır. Bu partiyi bir türlü yüzleşemedikleri PKK destekçiliği olgusu günah keçisi durumuna düşürdü. Varoluşlarıyla ilgili ciddi bağlantılar yüzünden PKK terörü ile araya mesafe koyup demokrat çizgide bir Türkiye partisi gömleği giymeye bir türlü cesaret edemediler ve şu andaki siyasi çizgileri itibariyle seçmene, AKP, MHP ve CHP’ye ‘Allah razı olsun, iyi ki varsınız.’ dedirtecek bir vücut dilinde inat ediyorlar.
Anlamamız gereken, muhalefetin kolay kolay iflâh olmaz derecede tasarlanmış olduğudur! Kısa vadede çıkış görünmüyor; bunun baş sebebi, bir başka yazı konusu teşkil eden ‘yüzer gezer milliyetçi oylar’dır ve bu olgu başlı başına milliyetçi dilin siyasette niçin kullanılmaması gerektiğini hatırlatır.
Evet, bu karamsar bir tahmin tablosu fakat yüreğinizi ferahlatacak küçük bir ayrıntıyı hatırlatmak isterim. Yazarınızın siyasi tahminleri genellikle yanlış çıkıyor!