Hainlere ‘genel af’
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Tuğrul Türkeş ile Devlet Bahçeli’nin, “dokunulmazlık” oturumunda Meclis’teki fiskosunu resmeden fotoğraf çekilmeden birkaç saat önce MHP’nin tanınmış isimlerinden eski bir dostumla sohbet ediyorduk. “Yakında bütün hainler için genel af çıkar” demiş, “neden?” soruma “başka türlü Bahçeli, koltuğunu koruyamaz” diye karşılık vermişti. Muhakeme doğru çıktı, ancak yine de bir yanlışlık var. Tuğrul Türkeş’ten başlamak doğru mu?
Fotoğrafta kahkaha ile tebessüm arasında kararsız yüz ifadeleri bir “mavra”nın geçtiğini gösteriyor. “Mavra”, Ülkücü jargonda “geyik muhabbeti”nin karşılığı. Kahkahaya ramak kalan mavranın, Türkeş’in AK Parti’ye geçmesiyle kazandığı hainlik statüsünden çıkış sahnesi olması imkânsız, bir öncesi olmalı. Demek Tuğrul Türkeş üzerinden AK Parti ile Bahçeli arasında, bu mavraya çanak olacak temaslar başlamış. Bir espri patlatıldığına göre, buzlar önceden çözülmüş.
Sözlerin ve sözlerin sahiplerinin inandırıcılığını kaybettiği anda fotoğraflar sahici dünyaya dönüş imkânı veriyor. Bugünün Türkiye’sini birkaç fotoğraftan çıkartılacak bir kolaja döksek, Dürümlü mezrasında paramparça olan 13 köylünün tabutunun yer aldığı fotoğrafı en başa koymamız gerekir. Altına “toplam 60 kg” yazısı yeterli. Sonra, önceki gece Meclis’te çekilen iki fotoğraftan, milletvekillerinin sırtını döndüğü Davutoğlu fotoğrafı ile diğerini, yani şu “mavra” fotoğrafını yan yana koymamız şart. Peki altına ortak ne yazılabilir? Benim önerim: “Saray’ın gölgesi”.
Türkiye’de maalesef sorun çözmeye, ülkenin çıkarlarını korumaya ve geliştirmeye yönelik siyaset üretilmiyor, saray entrikaları ile iktidarını sürdüren bir gücün hegemonyası bu son iki fotoğraf karesinin çekildiği Meclis başta olmak üzere, ülke üzerine koyu bir gölge gibi çöküyor. Bunlar düpedüz saray entrikası, siyaset değil. Bu iki fotoğrafın çekildiği toplantının gündemini ele almak yeterli.
Dokunulmazlık gündemi, Güneydoğu’da devam eden PKK şiddetini bir kaldıraç gibi kullanıp, iç siyaseti Saray’ın çıkarlarına uygun şekilde düzenlemeyi amaçlayan bir satranç hamlesinden ibaret. Anayasa’da ve İç Tüzük’te dokunulmazlıkların kaldırılmasını mümkün kılan prosedürü bir kenara itip, toptancılık yapıp anayasa değişikliğine gitmenin ne gerekçesi olabilir? Toplumun önüne “PKK’lı hainler” diye bir düşman figürü çıkartıp, MHP’yi de CHP’yi de köşeye sıkıştırıyorsunuz. Mesele gerçekten terörle mücadele olsa, Çözüm Süreci’nde Güneydoğu’ya yığılan silahlara göz yumanları ve Dolmabahçe Mutabakatı’nın İktidar kanadını yargılamak, HDP’lileri içeri tıkmaktan daha etkili bir yol değil mi? Baksanıza terörle mücadele hâlâ PKK’ya göz yumanların etkili konumuyla sürüyor. Böyle bir çarpıklıktan sonuç çıkar mı? MHP’nin neden böyle bir yola başvurmadığını şu “mavra” fotoğrafı yeteri kadar açıklamıyor mu?
Düşman üreterek muhalefeti taraf olmaya zorlamak Saray’ın elinden hiç düşürmediği bir entrika enstrümanı. HDP’yi düşman ilan edince MHP doğrudan ve CHP tereddütlerle Saray’ın hegemonyasına teslim oluyor. “Paralel” deyince eski “Derin Devlet” sahipleri Ergenekon ve Balyoz davaları üzerinden saldırıya geçiyor. Alevilere karşı Sünnileri seferber ediyor. Müteahhitleri ve finans sektörünü reel sektöre karşı kullanıyor. Fay kırıkları üzerinde akrobatik hareketlerle düşmanlıkları entrikalarla çoğaltan ve siyaseti ülke sorunlarından soyutlayan Saray hegemonyası genişliyor.
Yüzde 99’u muhalefete ait dokunulmazlık dosyası savcıların önüne gidince, HDP’li milletvekilleri Saray’ın emriyle inip kalkan giyotine teslim edilmiş olacak. Olacak da terörle mücadeleye katkısını kim soracak?
Asıl tehlike, bu anayasa değişikliğinin bir referandum konusu yapılmasında saklı. Çoğunluğu imtiyazlı, sayıca az olanları kısıtlanmış bir hukuka mahkûm eden bir referandum kararı, ülkenin birliğine devletin bekasına hizmet edemez.
Kamuoyu araştırmacısı Özer Sancar, Devlet Bahçeli’nin arkasındaki MHP’li desteğinin yüzde 16’lara indiğini söylüyor. “Mavra” fotoğrafını, bu realiteden daha iyi açıklayacak bir bahane bulunmaz. Daha ötesi herkesi herkese düşman eden Saray siyasetinin, işine geldiği zaman kırgınlıkları düzeltip küskünleri nasıl barıştırdığını da anlıyoruz. Baksanıza “yeni hainler” kapının dışında beklerken “eski hainler”e genel af geliyor.