« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 May

2016

AKSaray’ın oyun planı: HDP ve Cemaat

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Selahattin Demirtaş ile İMÇ televizyonunda bir programa katıldım. “HDP=PKK” denklemini ona sordum. Hemen itiraz etti. İngiltere örneğini verdi. “Mesela, Sinn Fein, önce siyasi alanda mücadele etti; sonra sonuç alınamayınca İRA'yı kurdu. Bizim, PKK ile öyle bir irtibatımız yok. Belki, aramızda Sinn Fein-İRA ilişkisi mevcut olsa, PKK'ya tesir edip, yönlendirebilirdik” dedi.

HDP'yi PKK gibi görenler ve HDP'ye oy verenlerin de terörü desteklediğini varsayanlar, Türkiye'de büyük bir yekûn tutuyor. Bu sonuca varılmasında Erdoğan'ın gayretleri ve her gün kalkan şehit cenazelerinin önemli bir rolü var. Oysa, PKK ile aynı kitleye dayanmakla birlikte, HDP, teröre karşı alternatif sunduğu için, ülkemiz açısından bir şans. Seçilmiş kişilere terörist muamelesi yapmak, siyasetin önünü tıkar ve şiddeti meşrulaştırır. Ama maalesef Tayyip Erdoğan, egemenliği altına aldığı medya kuruluşlarıyla birlikte, bunun tam tersi bir söylemi pompalıyor.

Bu konuda Selahattin Demirtaş, barış masasının kurulmasını sürekli talep ettiklerini de hatırlattı. Hatta, “Bizim ısrarımız sonucunda, PKK, ateşkese rıza gösterdi; fakat siyasi iktidar buna yanaşmadı” dedi.

Türkiye'de yeniden barış rüzgârları eser mi? Bu çok uzak bir ihtimal. Zira, taraflar artık nasıl birbirine güvenecek? Süreç devam ederken bile, PKK ile AK Parti arasında sorunlar çıkıyordu. Demirtaş, PKK'nın ilçelere silah ve mühimmat yığmasını bu güvensizliğe bağladı. Kendilerinin Kürt halkının siyasi temsilcisi sıfatıyla, İmralı görüşmelerinin sona ermemesine gayret ettiğini, zaman zaman kopma noktasına gelindiğini, HDP'li milletvekillerinin İmralı-Kandil ve Ankara arasında mekik dokuyarak, ilişkileri onardıklarını söyledi.

***

Türkiye'nin istikbalini şekillendirmek üzere, AKSaray tarafından kurgulanan bir oyun planı var:

HDP=PKK… At çöpe gitsin. HDP, baraj altına düşsün. Başkanlığa giden yolda böylece mesafe kazanılsın. Gülen Cemaati=Terör örgütü… Onu da, sahip oldukları medya kuruluşlarıyla birlikte at çöpe gitsin. Böylece, hem başkalarına gözdağı verilmiş olur, hem iktidara itiraz edebilen bir camia susturulur hem de kim Saray'ın iradesi dışına çıkarsa bir anda kendisini terör örgütü üyesi, yardımcısı ya da darbeci olarak bulur.
Bu plan çok da etkili oluyor. CHP bile, HDP ile yan yana görünmekten çekinir hale geldi. Cemaat şeytanlaştırıldı. Hoşa gitmeyen herkes, “Cemaatçi” diye yaftalandı. Bu suretle, kişiler “itibarsızlaştırılırken”, görüşlerinin kamuoyu nezdindeki ağırlığı azaltıldı.
Türkiye kamplara bölündü. Tayyip Erdoğan, AK Parti sempatizanlarını birbirine o kadar kenetledi ki, karşı mahalleden hiç kimsenin uyarılarını dinlemez oldular. Bu da planın bir parçası. Farklı fikirleri şeytanlaştırmak, ötekileştirmek, düşman ilan etmek ve etkisini kırmak. AKTrol uygulaması da bunun bir aracı. Küfür et, hakaret et, iftira at, gözünü korkut ve sindir…

Vakit geçirmeden, Tayyip Erdoğan'ın bu kutuplaştırıcı siyasetine karşı, bütün muhalif güçler, demokratik hak ve özgürlükler etrafında iş birliği yapmalı. Şimdilik, böyle bir tablo göremiyorum. HDP, parlamentoda yalnız bırakılıyor. MHP'nin Kongre yarışında, adaylardan biri diğerini “Cemaatçi” diye suçlayabiliyor. Herkes birbirini yerken, Başkanlığa giden yolda kilometre taşları döşeniyor.

Yargıya güvensizlik ve HSYK

MHP Kongresi için Ankara Valiliği'ni uyaran 25. İcra Müdürlüğü'nün kararı, Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesi engeline takılmıştı. Hemen hâkim Burhan Yaz'ın paralel olabileceğine dair iddialar ortaya atıldı. HSYK, iddiaları ciddiye alıp inceleme başlatmış. HSYK 2. Dairesi Başkanı Mehmet Yılmaz, “Yargıya hiç güven kalmadı” diye yakınıyor. Kalmamasının ana sebeplerinden biri, HSYK'nın tutum ve davranışı. Hâkimler, iktidarın istediği istikamette bir karar almayınca, “Paralel örgütün mensubu” damgasını yiyor: Böylece diğerlerine gözdağı verilmiş oluyor.

Asıl, Tosya ve Gemerek Sulh Hukuk Mahkemeleri, Ankara 12. Sulh Hukuk mahkemesi üzerinde bir temyiz merciiymiş gibi davrandı; Yargıtay'ın yetkisini gasp etti. Ama, bu mahkemelerin hâkimleri hakkında inceleme yapılmıyor. Adalet meleğinin gözü kapalı, terazinin ayarı şaşmış. Bunun baş müsebbibi HSYK.

TOGEM-DER ve ayıplı himmet paraları

“Himmet parası oraya harcandı, buraya harcandı” diye sürekli yayın yapıyorlar; hayırsever insanlar gözaltına alınıyor; okullara, iş yerlerine kayyım atanıyor. Tam bir felaket tablosu. Haksızlık, adaletsizlik diz boyu.

Öte yandan, ABD'de tutuklu Rıza Sarraf'ın Emine Erdoğan'ın kurucusu olduğu TOGEM-DER'e milyonlarca dolar bağış yaptığı ortaya çıktı. Zira, Sarraf, kefaletle tahliyesini talep ederken, ne kadar hayırsever olduğunu göstermek için, Türkiye'de yaptığı bağışların listesini mahkemeye sundu. Para verilen dernekler arasında birçok yerde TOGEM-DER'in adı geçiyor. Sarraf, 17 Aralık 2013'ten sonra tutuklandı. Hapiste bulunduğu 100 gün zarfında, TOGEM-DER'e, 12 banka havalesiyle 1.5 milyon lira bağışlamış. 28 Şubat 2014'te tahliye oluyor. 3 Mart 2014'te, bu defa 7 banka havalesiyle toplam 2 milyon lira aynı derneğe para yardımında bulunuyor. Bu yardımlar, 2015 yılının 7‘nci ayına kadar devam ediyor ve 10 milyon liraya ulaşıyor. İşin tuhaf tarafı, TOGEM-DER'in “Hayırseverler” listesinde yer alan 200 ismi arasında Sarraf'ın adına rastlanmıyor. Demek TOGEM-DER, Sarraf kaynaklı himmet paralarını gizlemek ihtiyacını duymuş.

Allah rızası için verilen bağışların hesabını soracağınıza ve bu yüzden insanlara zulmedeceğinize, “kara para akladığı” iddiasıyla tutuklanan Sarraf'tan 10 milyon lira nasıl alındı ve niçin TOGEM-DER'in internet sitesindeki “Hayırsever” listesinde Sarraf ismi görünmüyor? Bence bunu açıklayın. Üstelik, Rıza Sarraf bu bağışları yaparken, bakanlara rüşvet verdiği de biliniyordu. Çok ayıp!

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 15420

ulkucudunya@ulkucudunya.com