27 Mayıs
Mahir KAYNAK 27 Mayıs 2008
Darbenin yanında ya da karşısında olanlar bir terazinin iki kefesindeki ağırlıkları temsil ettiklerinin farkında olmadan gerekçelerini sıralıyorlar. Ben hangi tarafın ağır bastığını değil teraziyi kimin kullandığını merak ediyorum.
Yıllar sonra her iki tarafta bulunanları haklı görenlerin bulunması ve olayın ne ölçüde yanlış ya da doğru olduğunu tartışılması ama gerçekte neyin olduğunun merak edilmemesi bugün içinde bulunduğumuz durumda da olaylara seyirci kalacağımızı gösteriyor. Yani neyin olup bittiğinin farkına varmadan ve süreci etkileyemeden sadece sonuçları tartışacağız. Daha doğrusu iyi mi kötü mü oldu diye dedikodu yapmakla yetineceğiz.
Bugün ABD Ordusu ülkesinde bir darbe yapsa yönetimin aleyhine söyleyecek o kadar çok şey bulur ki 27 Mayısta devrilen DP iktidarı onların yanında melek gibi kalır. Karşı olanlar ise, biz de olduğu gibi, demokrasi üzerine çeşitlemeler yaparak olayı kınarlar. Yani darbeyi destekleyenlerle onu yanlış bulanların söylemlerinin hiçbir anlamı yoktur. Her iki tarafı savunanlar toplumda muteber kişiler olmaya devam ederler. Süreç içinde hayatını ya da konumunu kaybedenlerin dışında kalanlar, taraf tutarak, başka türlü elde edemeyecekleri maddi ve manevi kazançlara ulaşırlar. Eğer terazi tartmaya devam edecekse her iki kefede de ağırlıkların bulunması gerekir.
Geçmişi anlatırken hangi tarafın haksız olduğunu, ne gibi kötülükler yapıldığını anlatmak serbesttir ve bunları söyleyenler, hangi tarafta olduklarına bakılmaksızın, ödüllendirilir. Ama terazinin başında kimin bulunduğunu ve neyi tartmakta olduğunu söyleyenler dışlanır.
27 Mayısta ne olduğunu anlatmak kolay değil. Bu konuda taraf olmadan analiz yapmak, bugünkü gelişmeleri de farklı yorumlamaya sebep olabileceği için, hoş karşılanmaz. Öyleyse neyin olmadığını söylemekle yetineceğim.
O tarihte Türkiye NATO üyesiydi ve SSCB'nin ülkemizde bir operasyon yapması ne iç ne de dünya şartları açısından mümkün değildi. Silahlı Kuvvetlerimiz neredeyse tüm ihtiyaçlarını NATO'dan sağlıyordu. Ona rağmen bir eylem yapması, gücünü büyük ölçüde kaybetmesine neden olabilirdi. Öyleyse darbe ya tamamen iç dinamiklerin sonucuydu ve NATO darbeye karşı olmasına rağmen bunun sonuçlarına katlanmak istememiş ve demokrasiden fedakarlığa razı olmuştu ya da zaten böyle bir eylemi bizzat kendisi istemişti.
Ama bir ihtimal hiç tartışılmadı: Batı bloğu içinde farklı görüşler var mıydı? Bunlar, Türkiye üzerinde kontrol sağlamak için, birbiriyle rekabet ediyor muydu? O günlerde Dünya üzerinde askeri ve ekonomik güç açısından en önde gelen ABD'nin operasyonel gücüyle yarışacak başka bir Batılı güç var mıydı?
Bir anı kitabından alıntıyla sözlerimi bitiriyorum. 27 Mayıstan sonra Madanoğlu Türkeş'i kurşuna dizmeye karar verir. İdam mangası bile hazırdır. Türkiye'deki CIA istasyon şefi Gürsel'e gider, bunun ABD tarafından hoş karşılanmayacağını söyler ve Türkeş'i kurtarır. Tarafların kim olduğunu, niçin idam kararı verildiğini ne neden önlendiğini merak ediyorum.