« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 May

2016

Zarrab sessizliği

Mustafa Edib Yılmaz 01 Ocak 1970

Reza Zarrab’ın Amerikan hapishanelerindeki 72’nci günü bugün. 19 Mart’ta geldiği Miami’de tutuklandıktan bu yana parmaklıklar arkasında İran asıllı işadamı. İddia olunan “ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını ihlal etmek, kara para aklamak ve bankacılık sahtekarlığı” suçlarından hüküm giymesi durumunda bir daha gün ışığı göremeyebileceği de herkesin ortak kanaati.
Zarrab hakkındaki soruşturmayı yürüten ve bu göreve Başkan Barack Obama tarafından 2009’da atanan New York Güney Bölge Savcısı Preet Bharara’nın hiç şakası yok gibi. Şüphelinin tutuksuz yargılanması için teklif edilen 50 milyon dolarlık kefaleti dahi reddetti. Bunu gerekçelendirirken ortaya koyduğu kapsamlı mütalaada da soruşturmanın ileride çok daha genişleyerek Türkiye’de üst düzey isimlere ulaşabileceğinin işaretini verdi. Zarrab’ın eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’a verdiği daha önce Türkiye’de de 17 Aralık soruşturmasıyla yargının konusu olan devasa rüşvetler, Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEM-DER’e yaptığını belgelediği ancak dernek tarafından gizlenen milyonluk bağışlar ve nihayet bizzat Tayyip Erdoğan’la olduğundan bahsedilen “yakın bağları”… Hepsi o mütalaada açık açık yazılmış.
Bu iddialar sonrasında herkesin dikkat kesildiği Saray ve çevresinde ise hayli tuhaf bir sessizlik var o gün bugündür. Açıkça görülüyor ki bu tepkisizlik, iktidar odaklarının ABD’ye ses çıkaramamalarından kaynaklanmıyor. Neden mi? Bakın Amerikan özel birliklerinin Suriye’de kollarında YPG arması ile görüntülenmeleri sonrasında verilen fevkalade sert tepkiye. Son olarak dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Diyarbakır’dan “Bize dost olanlar, bizimle NATO’da beraber olanlar kalkıp da kendi askerini YPG’nin işaretleriyle Suriye’ye göndermemeli, gönderemez. Kınıyorum.” sözleriyle katıldığı tepki yağmuru bardaktan boşanırcasına yağdı Washington’un üzerine. Erdoğan yanlısı gazeteler fırtınalar kopardı tabiri caizse. Kayyımın Zaman’ı “PKK’yı Amerika büyütüyor” diye manşet attı, Erdoğan’a “ilahi bir aşkla” bağlandığını söyleyen Ethem Sancak’ın Akşam’ı da “Hem ikiyüzlü hem pişkin” diye. Takvim’den Akit’e, Yeni Şafak’tan Star’a hepsinde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “DAEŞ arması da takın” sözleri vardı birinci sayfa başlıklarında. Demek ki iktidar, hem de baştan ayağa tüm uzuvlarıyla tepki gösterebiliyor ABD’ye de.
Zarrab, Bharara’nın dosyasına koyduğu suçlardan Türkiye’de gözaltına alınarak tutuklanmış ancak hapisteki 74’üncü gününde tartışmalı bir şekilde salıverilmişti 28 Şubat 2014’te. O gün başbakan olan Erdoğan da tahliye kararını, “Bir kısım paralel yargı maalesef çok haksız, mesnedi olmayan adımlar attılar. Er geç hak yerini bulacaktır diye bir temennim vardı ve hak yerini buldu.” sözleriyle değerlendirmişti. Sonrası malum. Binlerce polis, hakim ve savcıya sürgünden hapse kadar değişen şiddetlerde cezalandırmalar, emniyet ve yargı bürokrasisinden başlayarak devletin tüm kademelerine hatta nihayet ev hanımı ve öğretmenlere kadar uzanan bir cadı avı.
ABD aynı ABD, Zarrab aynı Zarrab. Şimdi bu suskunluk niye?

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 114196

ulkucudunya@ulkucudunya.com