« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 May

2016

Bharara’nın dosyasında herkes var

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Rıza Sarraf'ın Amerika'daki dosyası giderek ilginç bir hal alıyor. Savcı Preet Bharara, Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı'nın yürüttüğü 17 Aralık soruşturmasını da, kendi dosyasına dahil etti. Böylece, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler'in kara para aklayan Rıza Sarraf ile ilişkileri, ABD yargısının kapsamına girmiş oldu. Elbette Bağış, Güler ya da Çağlayan rüşvetten yargılanmayacak ama, kara para trafiğine destek oldukları iddiasıyla, ABD'deki mahkemeden her an bir tutuklama kararı çıkabilir.

Preet Bharara, iddianamesinin sonuna, Ahmet Davutoğlu'nun görevden alınmasıyla ilgili bir haberi de eklemiş. Sıradan bir söylenti gibi değerlendirseydi, herhalde, o habere iddianamesinde yer vermezdi. Deniliyor ki: Davutoğlu'nun Başbakanlığı kaybetmesinin en önemli sebeplerinden biri, İran'ın, Sarraf'tan talep ettiği 2.7 milyar doların, Türkiye tarafından ödenmesine karşı çıkması.

Sarraf'ı, Türk hapishanelerinden kurtardığımız, onu “hayırsever iş adamı” diye takdim ettiğimiz yetmedi, bir de, İran'a olan borcunu mu kapatacaktık? Davutoğlu konuyu aydınlatmalı. Gerçekten, Tayyip Erdoğan, kendisinden böyle bir ödeme yapmasını istedi mi, istemedi mi? Artık Preet Bharara'nın hazırladığı iddianamede bu husus bulunduğuna göre, “sıradan bir tezvirat” deyip geçemezsiniz. Davutoğlu'nun, bu konuda hiçbir şey söylememesi de, “Sükût ikrardan gelir” düşüncesini pekiştirecektir.

Vay neymişsin sen Rıza Sarraf!!! Uğruna yargı ve emniyet altüst edildi… Adamlar cezaevine gönderildi… O yetmedi, bir Başbakan devrildi…

Bharara'nın, Sarraf'ı, kefaletle de olsa bırakmayacağını umuyorum. Çünkü, himaye göreceği, Türkiye'ye kaçma tehlikesi var. Cezaevinden çıktığında, bir suikasta kurban da gidebilir. Sadece ABD için değil, Türkiye açısından da önemli bir isim. İyi korunup kollanmalı.

Türkiye'deki çürümüşlük, Amerika'daki yargılama dolayısıyla bütün dünyaya yansımış oldu. Zaten genel çizgileriyle biliniyordu ama, şimdi teferruatı da öğrendiler. Bir yolsuzluk hikâyesinin nasıl “darbe” diye yutturulduğuna yakından şahit oldular. Preet Bharara'nın pek beğenip, iddianamesini desteklemek üzere aldığı 17 Aralık dosyasının savcısı Celal Kara, Başsavcı vekili Zekeriya Öz cezaevine gireceklerini anlayınca yurt dışına gitmişti. Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı ve yardımcısı Yasin Topçu Silivri'de. Yargı ve Emniyet mensupları ödüllendirilecekleri yerde, itildiler, kakıldılar.

Aynı şeyi medyada da gördük. “Bu bir yolsuzluk değil, düpedüz darbedir” diyen Abdülkadir Selvi, şu anda Hürriyet gazetesinde yazıyor. Oysa, polisleri darbeci diye suçlayıp, yolsuzluğun üzerini örttüğü için ödüllendirilmesi değil, kınanması gereken bir medya mensubuydu.

Türkiye ar damarının çatladığı bir dönemden geçiyor. Artık yolsuzluk baştacı; takipsizlik kararı veren savcı ya da 17-25 Aralık'a “darbe” diyen medya mensubu revaçta. Dürüst insanların ekmeğiyle ve özgürlükleriyle oynanıyor.

Sarraf dosyası bana umut verdi. Ve hakikatin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü(!) bir huyu olduğuna bir kere daha inandım.


Peçeteden belge

Preet Bharara, şu anda cezaevinde yatan eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı'nın hazırladığı dosyayı önemli gördü ve kendi iddianamesine ekledi. Acaba, Bharara, Rıza Sarraf'ın “Saatin bedelini aldım” diye yazdığı bu kâğıt parçasını, hukuki belge olarak kabul eder miydi? Bizimkiler etti… Türk yargısı, Excel dosyasındaki rüşvet bilgilerine, çikolata kutusu içindeki dolarlara, para sayma makineleri görüntülerine rağmen, bütün sanıklar hakkında takipsizlik kararı verdi. Üstelik, TBMM de, AK Parti'nin engellemesi sebebiyle, şüphelileri, Anayasa Mahkemesi'ne gönderemedi. Ama bunun hesabının sorulacağı zaman mutlaka gelecek.

MHP değişirse, siyaset değişir

Devlet Bahçeli, MHP'nin Seçimli Olağanüstü Kongresi'nin tarihini verdi: 10 Temmuz 2016. Tüzüğe göre, “Seçimli Kongre” yapılamıyor. Önce tüzük değiştirilmeli. Bahçeli, 10 Temmuz'da tüzüğün değiştirileceğini, ardından, kendisi de dahil diğer adayların MHP'nin Genel Başkanlığı için yarışabileceğini söylüyor.

Eğer ilk başta direnmese ve yeterli imza karşısında Olağanüstü Kongre'yi ilan etseydi, ne parti mahkemeye düşer ne de kendisi itibar kaybederdi. 10 Temmuz'daki Olağanüstü Kongre çağrısı, belli ki, başka çaresi kalmadığı için atılmış bir adım.

Tartışma sona ermedi… Zira ortada 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararı var. Ona göre, bir Çağrı Heyeti teşkil edildi. Tüzük değişikliği için Olağanüstü Kongre'yi davet etme yetkisi bu heyete ait. Bahçeli 10 Temmuz diye ısrar ediyor; muhalifler mahkeme kararının uygulanmasını istiyor. Muhaliflerin dediği olursa, kongre daha erken toplanır; önce tüzük değişir, sonra da Genel Başkanlık seçimi için karar alınır.

Ne kadar erken, o kadar iyi. Zira güven o kadar sarsıldı ki, Genel Başkan adayları yeni bir ayak oyunundan çekinir hale geldiler.

Bahçeli taraftarları ise, Yargıtay kararının siyasi olduğuna, Bahçeli'nin, Başkanlık için AK Parti'yi desteklemeyeceği açıklamasından sonra geldiğine işaret ediyorlar. Bu izahat, beraberinde bir itirafı da getiriyor. O zaman, Yargıtay'ın kararını geciktirmesi de, Bahçeli'nin iktidara yakın durmasının bir karşılığıydı. Gerçekten de öyleydi. Havuz medyası ve iktidar milletvekilleri, MHP yönetiminden yana tavır aldılar. Fakat Bahçeli'nin AK Parti saflarında hareket etmesi, MHP tabanında öyle büyük bir tepki gördü ki, geri adım atmak zorunda kaldılar. Hemen ardından, oy birliğiyle Yargıtay, 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararını onadı.

MHP'deki değişim, Tayyip Erdoğan'ın elinden erken seçim silahını alır ve Başkanlık hayalini de gerçekleştirmesini engeller. AK Parti, anayasa değişikliği için 330 oyu bulamaz. Bulamadığı takdirde erken seçime gidebilecekti. MHP, genel başkanını değiştirirse artık buna cesaret edemez. Çünkü parlamentoda azınlığa düşer.

***

Farkında mısınız… Güzel günlerin habercisi pembe bir ışık düştü ufkumuza: Bir yandan, Amerika'dan gelen Rıza Sarraf haberi… Diğer yandan, MHP'nin yeni bir genel başkanla yola devam etme ihtimali… Biri 17 Aralık'taki operasyonun “darbe” değil, gerçek bir yolsuzluk olduğunu, kitlelerin biraz daha iyi anlamasına yol açacak. MHP'deki değişim ise, AK Parti'ye kerhen oy verenler için alternatif yaratacak. Nereye gitti Türkiye'deki merkez sağ oylar? Bu seçmen kitlesinin hiç değilse bir bölümü, MHP'ye yönelebilir. Bu gelişmeler, değişmez gibi görünen siyasi tabloyu etkileyip, AK Parti'nin tek başına iktidarını sonlandırabilir.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 112977

ulkucudunya@ulkucudunya.com