Diren Rıza, kazanacaksın!..
Emin Çölaşan 01 Ocak 1970
Adamın ismini bile doğru dürüst bilmiyoruz! Ortalığı mahvetmiş, kendi adına en büyük paralı işleri çevirmiş, hep gündemde olmuş ama ismi ne?..
Bazen Rıza Sarraf diyoruz bazen Reza Zarrab. Doğrusunu kimse bilmiyor.
Neyse, önemli olan ismi değil marifetleri ve iş bilirliği!
Meğer yıllardan beri içimizde yaşarmış, milyarlarca dolarla oynarmış ama kendisini tanımazdık ki!
İyi ki 17-25 Aralık operasyonları yapıldı da beyefendiyi tanıma onuruna kavuştuk!..
Şaşırdık ve dedik ki “Böyle bir uyanık bir daha gelmez.”
Polis kendisini aylarca izlemiş, özellikle rüşvet ağını ve belgelerini ele geçirmişti.
Enselendikten sonra yargı önüne çıkarıldı ve derhal tutuklandı.
Kendi kendimize “Bunca belgeden sonra artık kolay kolay tahliye edilmez” diyorduk.
Meğer ne kadar safmışız!
Esen rüzgarlar iktidar tarafından bir anda tersine döndürüldü ve yaklaşık iki ay yattıktan sonra tahliye edilmeyi başardı.
Rıza'yı izleyen, belgeler toplayan polisler kovuldu.
Savcılar ve hakimler hükümet tarafından görevden alındı.
İşin ilginç yanı, bazıları tutuklandı!
Hükümet Rıza'nın avukatlığına soyunmuştu.
* * *
Adam ne idüğü belirsiz işlerle milyarlarca dolar para kazanmış, bu kazancın bir bölümünü “Hayır işleri” için harcamıştı.
Tutuklandığı için Recep Tayyip üzülmüş, kendisini “Hayırsever bir işadamıdır” diye tanımlamıştı.
Sonra ortaya çıktı ki bu hayır işlerine hem verdiği rüşvetler, hem de Eminanım'ın kurduğu vakıflara yaptığı bağışlar falan dahildir!
* * *
İranlı Rıza ilginç adamdı… Havuz medyasının ekranlarına Türk Bayrağı önünde çıkıp “Türkiye'nin cari açığının yüzde 15'ini ben kapattım” diyebiliyordu.
Ne Recep Tayyip, ne de başka bir hükümet üyesi kendisine soramıyordu:
“Oğlum gel bakalım buraya, sen kimsin? Sen ne iş yaptın da Türkiye'nin cari açığının yüzde 15'ini kapattın?.. Bizim bakanlara verdiğin rüşvetler ne oldu, şunları bir anlat önce…”
Rıza'nın bir de Zencani isimli İranlı ortağı vardı. Bazı işleri birlikte bitirmişlerdi.
Zencani günün birinde İran'da enselendi, yargılandı. Bütün pislikleri belgelenmiş ve ortaya dökülmüştü.
İdam cezası aldı.
Ortağı İran'da yargılanırken bizim Rıza Türkiye'de aslanlar gibi rahatça dolaşıyordu zira Türk Hükümeti'nin desteği arkasındaydı!
Dokunulmazlığı vardı.
* * *
Gerçek nedenini şimdi bile bilmiyoruz, günün birinde karısı şarkıcı Ebru Gündeş'le birlikte ABD'ye gitti…
Ve orada tutuklandı.
Şimdi hapis yatıyor ve başı ciddi olarak dertte.
Türk yargısının iktidar baskısıyla salıverdiği adam şimdi ABD hapishanelerinde dört duvar arasında yatmakta.
Deniz Feneri olayında da benzerini yaşamıştık!
Suçlular Türkiye'de yine iktidar baskısıyla tahliye edilmiş, hapis cezalarını Alman mahkemesi vermişti.
Şu tablo Türkiye'deki “Adalet (!)” adına utanç vericidir:
Deniz Feneri'ni Almanya yargılıyor, Rıza'nın ortağı Zencani'yi İran, Rıza'yı ise ABD!
Türk yargısı salıveriyor, Almanya hapis cezası veriyor, İran idam. ABD yargısının kararını bekliyoruz.
* * *
ABD savcısı Bharara'nın iddianamesinde yer alan bilgi ve belgeler yenilir yutulur gibi değil.
Tonlarca altın kaçırmış, İran'a uygulanan uluslararası ambargoları delmiş, Türkiye'nin en zengin işadamlarından biri olmuş.
Serveti saymakla bitmez ama vergi listelerinde ismini ara da bul!
Hükümetin bakanlarına su gibi rüşvet dağıtmış…
Muammer Güler, Egemen Bağış, Zafer Çağlayan…
Hepsi belgeli, hepsi kayıtlı.
Bunları defalarca yazdık…
Hiçbirinden açıklama gelmedi!..
“Hayır, ben Rıza'dan avanta ve rüşvet almadım. Bu yazdıklarınız yalan ve iftiradır!..”
Bu üç kişiyle birlikte bol kepçe rüşvet alan ve o sırada Halkbank Genel Müdürü olan Süleyman Aslan'ı da içtenlikle kutlamak gerek!
Hiçbir şey olmamış gibi aramızda dolaşıyorlar, normal yaşamlarını sürdürüyorlar. Ama gelin görün ki yabancı bir ülkenin savcısı tarafından hazırlanan belgelerde her birinin isimleri rüşvetçi olarak geçiyor, üstelik Rıza ile AKP iktidarı arasındaki parasal ilişkiler, Eminamın vakıflarına yaptığı bağışlar vurgulanıyor.
İşin içinde trilyonlar dönüyor.
* * *
Rıza Sarraf Türkiye'ye rüzgar gibi geldi, rüzgar gibi geçti. Hiç kuşkum yok, bir süre sonra ABD yargısı tarafından salıverildiği takdirde yine Türkiye'ye gelecek, Boğaz'daki yalısına çökecek ve hayırsever yardımlarını aynen sürdürecektir.
Zira bu iktidar gitmediği sürece herhangi bir sorun yaşamayacağını bilmektedir.
Ne acıdır ki Türk yargısının soramadığı hesapları Deniz Feneri olayında olduğu gibi Alman yargısı, Rıza olayında olduğu gibi ABD yargısı sormaktadır.
Niye derseniz, onların yargısı bağımsız…
Siyasi iktidarlar onların yargısına emir ve talimat veremiyor.
AKP iktidarı bunları görsün de biraz utansın…
Eğer utanma duygusunu tümüyle yitirmediyse!