« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 May

2016

AKP Kongresi’nden Ennahda Kongresi’ne

MURAT AKSOY 01 Ocak 1970

Geçtiğimiz hafta sonu iki farklı ülkede iki partinin kongresi vardı. Türkiye’de AKP’nin, Tunus’ta Ennahda’nın (Uyanış Hareketi).

İki partinin ideolojik olarak pek çok ortak noktası olsa da; kongre sonuçları açısından birbirlerine 180 derece ters yönde ilerliyorlar.

Arap Uyanışı’nın sonrasında Tunus, Mısır’daki İhvan (Müslüman Kardeşler) partilerine hegemonik lider olmak isteyen AKP, ideolojik olarak muhafazakârlık dozunu arttırıp siyasal İslam’a daha çok savrulurken; Tunus’un AKP’si olarak anılan Ennahda kongresinde tarihi bir karar alarak siyasal İslam’ı terk etme kararı aldı.

Önce AKP kongresine bakalım.

AKP KONGRESİ’NDEN İKİ KARE

AKP olağanüstü kongresinde gördüğümüz bazı kareler “sembolik” olarak sadece partinin savrulduğu yeri göstermesi açısından değil hedeflenen Türkiye’yi işaret etmesi açısından çok şeyi ifade ediyordu.

İlk kare Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı ve yeni kabinede de bakan olan Berat Albayrak ve AKP bazı üst düzey yöneticileri eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu’nun tokalaşmak için elini uzatmasına rağmen karşılık vermemeleri.

Oysa aynı kişilerin yakın zamana kadar gerek Sare Davutoğlu’yla gerekse farklı platformlarda farklı kadınlarla tokalaştıklarına dair görüntüler medyaya yansıdı.

Belli ki, bundan sonrası için AKP’li bakan ve yöneticileri dini yorumları gereği kadın eli sıkmayacaklar ve tokalaşmayacaklar.

Bu tek başına belki muhafazakârlaşmayı göstermiyor ama görünür alanlarda (kamusal alanda) dini hassasiyetlerin belirleyiciliğinin artacağına işaret ediyor. Kamusal alanda dini sembolleri bu kadar görünür kullananların, özel alanlarında dinin vazettiklerini nasıl hiçe saydıkları konusunda yeterince görünür bilgiye sahibiz.

HİTLER ÖZENTİSİ

İkinci kare ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongreye gönderdiği mesaj okuyan divan başkanı Bekir Bozdağ’ın ayağa kalkarak tüm kongre salonunu buna sevk etmesi ve mesajın huşu içinde dinlenmesidir.

Bu görüntünün benzerleri Hitler döneminde yaşandığına, Kuzey Kore’de yaşanmakta olduğuna dair pek çok resim ve görüntü mevcuttur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir ilah olarak konumlandığı bu durum, referans olarak ilahi olsa da seküler bir tapınmanın örneği olarak otoriter bir zihniyetin yansımasını ifade etmektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP için sadece bir kurucu lider değil, bir tapınma makamına dönmesi tarihsel bir ironi, eleştirilen liderlere dönüşme halidir.

Bunu Bozdağ’ın “AK Parti, Tayyib’in partisidir! Ve varoldukça da ‘Tayyib’in Partisi’ olacaktır.” sözleri ile birlikte düşündüğümüzde karşımızdaki tablo daha net hale gelecektir.

Bu iki kare bize, AKP’nin bundan sonraki dönemde referansını İslam’dan aldığı ölçüde ataerkil, yönetim olarak ise de otoriter bir parti olacağını göstermektedir.

Bunu da yönetim tarzıyla otoriter, siyasal meşruiyet arayışı ise ataerkil yani din, dini değerler üzerinden arayacak bir AKP pratiği olarak göreceğiz.

İktidar olduğu 2002’den bu yana Türkiye’nin demokratikleşmesi, sivilleşmesi, AB üyeliği gibi konularda pek çok adım atan ve bu özellikleri ile de; Ortadoğu ülkelerine model olan AKP iktidarı; Arap Uyanışı’ndan sonra bütün bu kazanımları yok edip bir yanda siyasal İslamcı bir yanda otoriter bir parti olarak var olmayı tercih etti.

TUNUS’UN AKP’SİNDEKİ BÜYÜK DEĞİŞİM

AKP’nin bugüne gelmesinde kuşkusuz en büyük kırılma Arap Uyanışı’yla oldu. Bu dönemden sonra AKP hem iç hem de dış politikada büyük bir savrulma yaşamaya başladı. Dış politikada mezhep siyaseti üzerinden bölge liderliği, iç politikada ise AKP’liler dışında herkesin öteki, hain ilan edildiği siyasal tercihle karşı karşıya kaldık.

Arap Baharı’ndan sonra bölge ülkeleri için model olmayı liderliğe tercih eden ve bunu da İhvan kuşağına dayandıran AKP, Mısır, Tunus ve Suriye’de bu hattaki partileri destekledi. Mısır’da 1 yıllık Cumhurbaşkanlığı darbe ile sona eren Mursi dönemi, İhvan’ın toplumsal tahayyülünü ortaya koyması açsından başarısız bir pratik olarak yaşandı.

Arap Baharı’nın başladığı Tunus’ta Mısır benzeri bir yönelime giren Raşid Gannuşi’nin Ennahta Partisi toplumsal muhalefetle karşılaştı ve bugün 180 derece farklı bir politik yönelime girdi.

Haftasonu 10. Kongresini toplayan Ennahda aldığı kararla siyasal İslam’dan vazgeçtiğini yani din-devlet ilişkilerinin ayrılması gerektiği yönünde bir karar aldı.

Parti adına Raşid Gannuşi Fransa’nın Le Monde Gazetesi’ne yaptığı açıklamada; “Bu siyasetçiler için hayırlıdır çünkü bu sayede dini siyasi amaçlar için manipüle etmekle suçlanamazlar. Din için de iyidir çünkü siyasete rehin düşmekten kurtulur. …Bizler artık siyasal İslam’ı temsil etme iddiasında olmayan Müslüman Demokratlarız.” dedi.

ENNEHDA BUGÜNE NASIL GELDİ?

Tunus’ta Aralık 2010 sonunda bir işportacının kendini yakmasıyla başlayan komşu ülkelere de sıçrayan süreç, Arap Baharı olarak adlandırıldı. Tunus’ta başlayan olaylar, Ocak 2011’de 23 yıllık diktatör Zeynel Abidin bin Ali Riyad’a kaçmasıyla başka bir evreye geçti.

Ekim 2011’de yapılan ilk demokratik seçimde Ennahda yüzde 39.7 ile birinci parti oldu ve iktidar oldu. Ennahda kısa sürede tüm siyasal referansını dinden almaya başladı. Dini siyasetin aracı haline getirdi. Şiddeti araç olarak gören ‘Devrimi Koruma Birliği’ kuruldu.

2013’te ülkenin en önemli iki seküler siyasetçisi Şükrü Belayid ve Muhammed Brahmi öldürülmesi; Ensar el Şeriat turistik tesisleri vurulması; Ennahda yapılması düşünülen yeni anayasa için; “Şeriat’ın yasaların temel kaynağı olması, dine hakaret yasası, ifade özgürlüğünün dinle sınırlandırılması; Ramazan’da yemek yemenin suç kılınması; idam cezası, çocuk evlat edinmenin yasaklanması; kadınların erkeğin “bütünleyicisi” diye tanımlanması, evlilik yaşının 14’e indirilmesi” gibi önerilerine karşı Tunus’un geniş bir kesimi direndi.

Özellikle sendika ve STK’ların direnişi karşısında Ennahda “ulusal uzlaşma hükümetine” gitti ve Ocak 2014’te uzlaşmayla, ‘hukukun üstünüğüne dayalı sivil cumhuriyet’ vurgusuyla ‘inanç, vicdan ve dini ibadet özgürlüğünü koruyan’ laik anayasa onaylandı.

Bu başarıda 1956’da Fransa’dan bağımsızlığı sağlamış Tunus’un babası lakaplı kurucu lider Habib Burgiba’nın siyasi geleneği kadar, seküler modernleşme deneyimi, eğitimli orta sınıf, güçlü sendikal yapı ve sivil toplumun direnişinin etkisi de olduğu da açıktır.

Bu süreç, Ennahda’nın ilk siyasi yenilgisi oldu. Ardından Ekim 2014’te yapılan seçimde Ennahda oyu yüzde 39’dan 31’e düşerek ikinci parti oldu. Seçimi Cumhurbaşkanı Beci Caid Essebsi’nin seküler Nida Tunus (Tunus’un Çağrısı) bloğu yüzde 39’la kazandı.

İlginçtir Ennahda, bu seçim kampanyasında AKP’nin reklamlarını kopyaladı. Örneğin bir filmde, tıpkı AKP reklamındaki gibi, Tunus bayrağı karanlık bir el tarafından indiriliyor, bunu gören Tunus halkı koşuyor ve bir insan kulesi tarafından bayrak yeniden göndere çekiliyordu.

SİYASAL İSLAM'IN SONU

Ennahda Başkanı Raşid Gannuşi Ocak 2014’de laik anayasa kabul edildiğinde; “Konsensüs oluşmamıştı, bu yüzden gündem dışı bıraktık” diye açıklama yapmıştı. Geçen hafta ise siyasal İslam’dan vazgeçme noktasına geldiler.

Gannuşi Le Monde verdiği söyleşide; “Siyasi İslam, El Kaide ve IŞİD tarafından sakatlandı. Biz cihatçı İslam aşırılığı ile Müslüman demokrasi arasına farkı koymak zorundayız! ...

Bu, siyasetçiler için iyi olacak çünkü artık çıkarları için dini manipüle etmekle suçlanmayacaklar. Din için de iyi olacak çünkü artık din siyasetin rehinesi olmayacak.” dedi.

Bu politik tavır değişikliğinin ne kadar samimi ve inandırıcı olduğunu Ennahda’nın yeniden iktidar olduğunda test etme imkanı bulacağız.

Ancak şu da bir gerçek ki, 5 yıl içinde siyasal İslamcı çizgiden seküler bir partiye evrilen Tunus’un AKP’si Ennahda’yı; AKP ile kıyasladığımızda birbirine 180 derece ters yönde giden iki parti ve iki ülkeden bahsettiğimiz de bir gerçektir.

AKP kongresi ataerkillik ile otoriterliği eklemleştiren bir kişi partisine dönerken; Ennahda dini siyasetin dışına çıkaran, siyasal İslamcılığı reddeden bir kitle partisine dönüşüyor. Bu aynı zamanda dinin siyasallaşmasının maliyetini ödemiş bir partinin özeleştirisidir de.

Arap Uyanışı sonrasında AKP, Türkiye’nin demokratik-laik özelliklerini törpülerken; Tunus, Arap Baharı’nın başarısı olarak demokratik-laik özellikleri ile yükselen bir ülke oluyor.

AKP Türkiye’yi içe kapatıp dünyadan kopardıkça; Tunus daha çok dünyaya açılıyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 116329

ulkucudunya@ulkucudunya.com