« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 May

2008

Fırtınayı eken kaybediyor mu?

Ömer Lütfü METE 27 Mayıs 2008

Öncelikle ve özellikle Erdoğan'ı tasfiye etmeye yönelik tasarının, sadece Türkiye'nin sınırları içinde başlayıp biten bir manevradan ibaret olmadığını pek çok defa dile getirdim. Günler ilerledikçe de bu kanaati besleyen pek çok gelişmeye tanık oldum.

O geldi, bu gitti, filanca öyle dedi, feşmekân böyle söyledi; senaryonun dış boyutundaki kutuplar, erbabınca bir şekilde fark edilmeye başladı. Daha ilk günden iyimserliğim ağır basmıştı. Sürecin Erdoğan'ı tasfiye ile sonuçlanma ihtimalini yüzde 49 olarak görüyordum, şimdi daha da düşük bulmaktayım. Hatta zehir zemberek siyaset yapan yargıç bildirilerini bile, sürecin tıkandığına işaret gibi hissettim, Erdoğan'ın tasfiye edilemeyeceğine ilişkin tahminimi güçlenmiş buldum.

İçimizdeki kavganın dışımızdaki kutupları adına, harici ve dâhili medya tetikçileri tarafından üretilen haber ve yorumlar, kanaatimce meraklıların süreci okumasını kolaylaştırdı. Zaman, ne ölçüde isabet kaydettiğimizi gösterecek. Küresel güçlerin karanlık ve derin tetikçilerinden biri olan bilindik Amerikalı 'yeni muhafazakâr' Rubin AB yetkililerine atıp tutuyor:

'Türkiye'nin iç işlerine karışan sömürge valileri gibi davranmayın!' İster istemez, 'Ne iş acaba?' diye mim koyuyorsunuz. Öbür taraftan İngiltere'den bir başka ses yükseliyor, The Economist sanki Edoğan'ın başını ağrıtsın diye haber yapıyor: 'İktidar partisi, kapatma davasına karşı batıdan destek alabilmek için Ermenistan ile ilişkileri geliştirmeye çalışıyor!' Meşhur 'Atlar tepişiyor...' deyişi ile özetlenen durumlardan birinin göbeğinde bulunuyoruz. Türkiye üzerinde nüfuz ve etkinlik kavgası sürdüren küresel oyuncuların manevraları arasında dengemizi yitiriyor, aramızdaki farklılıkların kanırtılmasıyla acılar çekiyoruz.

Küresel oyuncuların, Erdoğan'ın tasfiyesiyle sonuçlanabilecek sürece neden müdahil olmaya çalıştıklarına ilişkin tahminler somut verilere dayanmadığı için fazla ayrıntıya girmek mümkün değil. Fakat mızrak da çuvala sığmıyor. AB ve İngiltere'nin Erdoğan'dan memnun olmadığı açık...

Bu yüzden parti kapatmaya yönelik eleştirici AB söylemleri Erdoğan'ın lehine değil aleyhine oluyor. İngiltere ise daha derin ve sinsi oynuyor; Türkiye'nin içişlerine karışmaya kalkışan bir güç izlenimi vermemeye özen göstererek manevrasını yürütüyor. Londra, 'olmayana ergi' yöntemiyle Erdoğan'a seçenek geliştirme çabalarına katkı yapmaya çalışıyor, onun tasfiye edilmesinden sonra parlatılması gerekenlerin cilalanmasına hizmet veriyor.

Bu süreç boyunca hemen her söylemin içinden bir işaret fişeği fırlatıldığını görmek mümkün! Ve nihayet bomba patlıyor; başımıza 367 badiresini açan -şimdi emekli- yargı adamı birden sanki derin bir çark edişin işaretin fişeğini ateşliyor: 'Erdoğan yasaklansa bile başbakan olabilir...' Bu hikmeti duyunca Mahir Kaynak'ın kulaklarını çınlatıyorsunuz: '367 şartının icat edilmesi, başörtülü eşi olan birinin yolunu kesmek için değil, Abdullah Gül'ün engellemesi için geliştirilmiş bir manevradır.' E, öyleyse? Kafalar mı karıştı? Aman, memleket karışmasın da, kafalar karışsın, razıyız...

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 49669

ulkucudunya@ulkucudunya.com