« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 May

2008

Gidişat...

HASAN ÜNAL 27 Mayıs 2008

AKLINI peynir ekmekle yememiş hiç kimse mevcut siyasi gidişattan memnun olamaz. Yargı kurumlarının devleti ve cumhuriyetin temel esaslarını savunmalarına hükümetten gelen cevaplar gidişatın ne kadar vahim hale geldiğini gayet iyi gösteriyor.

Kendilerini her ne pahasına olursa olsun, AKP hükümetine destek vermek mecburiyetinde hissedenlerin yürütmeye çalıştıkları teorik tartışmaların tümüyle anlamsızlaştığı ortada. AB çevrelerinin AKP'nin kapatılmaması için canhıraş sürdürdükleri ve artık kabak tadı veren kampanyanın ülke içerisinde cemaat mensupları ve liboşlar dışında alıcısı kalmadığı açık. Öyle ki, o çevrelerin hükümeti daha radikal ve daha faşizan olmaya kışkırtmalarına AKP yönetimi dahi paye vermemeye başladı.

Rejim krizine doğru uygun adımlarla...

AKP üst yönetiminde 3 Kasım 2003'den bu yana var olan ama 22 Temmuz seçimlerinden itibaren iyice belirgin hale gelen rejimin temel ilkeleriyle oynama arzusu son hadiselerle iyice ortaya çıkmıştır. AKP'nin demokratik özgürlükleri sadece kendi amaçlarına uygun olduğu sürece talep ettiği açıktır.

Meclis'te bir bağımsız milletvekili AKP'li üyelerce linç edilmek istenirken, 1 Mayıs'ta işçiler coplanırken ve daha da kötüsü telekulak çeteleri ortalıkta terör estirirken hiç sesini çıkarmayan AKP yönetimi ve hükümeti iş kendine gelince demokrasi istiyor. Oysa demokrasiler esaslar bütünlüğü üzerinde işlerler.

Örneğin telekulak çeteleri AKP'nin muhaliflerinin telefonlarını ve mekanlarını dinlerken ve de bunları internet sitelerine servis ederken hükümet neredeydi? Genelkurmay'ın elektronik iletişiminden sorumlu generalin telefonu/mekanı dinlenerek uluslararası bir casusluk yapılırken hükümet neden sessiz kaldı?

Bu soruları daha da artırabiliriz. Ama gerek yoktur. Hiç kimse eski YÖK başkanı, AKP'nin üniversitelerde yapmak istediklerine karşı olduğu için telefonunun veya mekanının dinlenmesini demokratik bir yönetim tarzının gereği olarak anlatamaz. Yorumlayamaz...

Bunlara zamanında müdahale etmeyen AKP hükümeti Osman Paksüt hadisesinin meydana gelmesine de meydan vermiş olmaktadır. Veya bir başka ifadeyle, eğer başından beri bu telefon dinlemelere karşı hükümet gerekli tedbirleri almış olsaydı Osman Paksüt, kendisine karşı böyle bir izleme ve dinleme yapıldığından şüphe etmezdi. Emniyet'in açıklamaları herkes tarafından tam doğru kabul edilir ve zihinlerde hiçbir soru işareti kalmazdı.

Tek seslilik faşizmi...

AKP hükümeti ile birlikte ülke genelinde tam bir tek seslilik oluştu medyada. Daha önceki yıllarda hükümetlerin izlediği AB siyasetlerini televizyonlarda sık sık eleştirme fırsatı bulan bu satırların yazarı AKP döneminde yaygın medyanın ambargosuna maruz kalmıştır.

Ayrıca bu hükümet döneminde yağdanlık diye tabir edilen gazeteciliğe bir de parti medyası ilave edildiğini kim inkar edebilir? Gizli olması gereken istihbari bilgilerin bu parti medyasının sayfalarında çarşaf çarşaf yayınlanması ve telefonları/mekanları dinlenen insanların küçük düşürülmeye çalışılması, muhalifleri bu tür dinleme vs. ile yıldırma girişimleri hangi demokratik kültürün ürünüdür?

İlk defa bir hükümet yakın tarihimizde bütün gazete ve televizyonların aynı telden çalması için bu kadar gayret sarfetmiş ve bütün yazarların AKP övgüsü yapmalarını sağlamak için seferber olmuştur. Bunun neresine demokrasi denilebilir? Ve bütün bunların üstüne gelen Sabah-ATV ihalesini aklı başında kim demokrasinin gelişmesi olarak değerlendirebilir?

Dışarıyla kurulan iltisaklar...

HİÇ kimse Türkiye'nin dışarıya kapanmasını istemez. Hiç kimse Türkiye'nin etrafını duvarlarla çevirmek niyetinde değildir. Ancak hiç kimse de Türkiye'yi Avrupa ve Amerika ile ilişkilerinde basit bir müstemleke haline getirmemelidir. Hükümetin AB ile kurduğu iltisaklar, bu arada Barzani-Talabani ikilisinin AKP'ye duyduğu muhabbetin derinliği, Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan'ın AKP hayranlığının inanılmaz boyutları ortada.

Kapatma davası ile birlikte AB cenahından gelen açıklamalar bugüne kadar her hangi bir müstemlekeye dahi layık görülmemiş derecede onur kırıcı olmaya başladı. Türk yargısı ve devlet kurumları AB yetkilileri tarafından tehdit edilir hale geldi ve bunları önlemekle görevli hükümet tam tersine onlarla işbirliği görüntüsü içerisinde... Bunu kim normal görebilir?

Bir hükümetin attığı her adımı yabancılara onaylatmak istemesi; yapacaklarını içerdeki ilgili kurumlar ve kamuoyundan önce AB yetkilileriyle kotarmaya çalışması AB sürecinin gereği olarak izah edilemez. Ayrıca bir hükümetin Türkiye'nin temel anayasal yapısını ve milli devlet niteliğini tartışmaya açacak girişimlerde ısrar etmesi; Türk kimliğini tartışmaya açması AB sürecinin hiç mi hiç gereği olamaz.

Bugün geldiğimiz nokta açıkça bir rejim krizidir. Sebebi hükümettir. Demokrasi diye diye demokratik rejim ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Hükümet telekulak çetelerini ortaya çıkarmadan, medyadaki tek sesliliğe son vermeden ve parti gazeteciliğini tamamen tasfiye etmeden demokrasi iddiasında bulunamaz.

Ziyaret -> Toplam : 125,16 M - Bugn : 46547

ulkucudunya@ulkucudunya.com