Kalın sağlıcakla
Tarık Toros 01 Ocak 1970
Bugün gelin farklı bir şey yapalım ve üç mühim konunun altını farklı laflarla çizelim.
Başlıyoruz:
BİRİNCİ BÖLÜM:
Erdoğan'ın yüksek yargı başkanları ile fotoğraf vermesi tartışılmalı, eleştirilmelidir. Savunulması güç bir manzaradır.
Hukuk ve demokrasinin tahrip olduğu ortamda, zihni berrak ve mütebessim toplumdan söz edemeyiz.
Yeni hükümetin bir numaralı meselesi, toplumdaki gerilimi azaltmak olmalı.
Düşük tansiyon demek, daha fazla demokrasi, hukuk, özgürlük ve çoğulculuktan daha az endişe etmek demektir.
Dünyayla ilişkilerde bir türlü senkron tutturulamadı.
Ortadoğu'dan Avrupa Birliği'ne kadar yaşanan her şey dönüp içeride stres olarak dolaşıyor.
Başkanlık ve benzeri model arayışları için normalleşmeye ihtiyaç var.
İKİNCİ BÖLÜM:
“Eğer başkanlık olsaydı terör başımıza gelmezdi” diye beyanatlar veren bakanların sözleri hâlâ kulaklarımızda. İşte şimdi fiili bir başkanlık var, terörü hemen bitirmemek için hiçbir mazeretiniz yok.
Bugün toplumda yeni bir belirsizlik dalgası yaşanıyor. Yargıda AKP'nin kendi eliyle tasfiye ettiği “Eski Türkiye” uygulamalarının geri dönüşünü çağrıştıran görüntüler var. Bunca acıdan sonra eski günlere döneceksek vay halimize.
Birileri çıkıp siyasi muarızlarını ya da kendisinden farklı düşünenleri, hiçbir ahlaki ve vicdani kural tanımadan onlara karşı bir itibar suikastı yapıyorsa burada çok derin bir ahlaki sorun var demektir.
“Dini faaliyetin siyasi faaliyetten tamamen bağımsız olmasını istiyoruz” diyen Gannuşi gibi vizyoner bir siyasi lidere her İslam ülkesinin ihtiyacı var.
ÜÇÜNCÜ VE SON BÖLÜM:
Bizim bürokratlarımız, bazı siyasetçilerimiz, Reza Zarrab'la resmi işlerin yürütülmesi için gerekli olanın dışında bir ilişkiye girdiler mi?
Para alış-verişi yaptılar mı?
İddialar kıyamet gibi. Ve tatminkâr bir cevap çıkmadı.
***
Dikkatle okudunuz değil mi?
Bir şey itiraf edeyim, bu cümleler benim kelimelerim değil.
Yıllardır benzer şeyleri dile getirince yemediğimiz zılgıt kalmadı.
Bugün, biraz da başkaları konuşsun istedim.
Son üç dört günde çıkan bazı yazıları derledim sadece.
İlk bölümü, Mustafa Karaalioğlu kaleme aldı.
İkinci bölüm, Mehmet Ocaktan'dan…
Son bölüm ise Yusuf Ziya Cömert'in satırları.
Şimdi, kalın sağlıcakla…