Ermeni Sorunu'ndaki derinliğimiz (!)
SEDAT LAÇİNER 01 Ocak 1970
Almanya’nın Ermeni soykırım iddialarını kabulü Ermeniler için neredeyse 100 yıllık bir mücadelenin sonucu...
Arşivlerde çalıştılar, kütüphanelerde sabahladılar…
Almanca kitaplar, makaleler yazdılar…
Alman kamuoyunu hedef alan sergiler, konferanslar, sanat performansları düzenlediler…
Yılmadılar, sabrettiler, çalıştılar ve emeklerinin karşılığını en sonunda aldılar...
Haklı veya haksız olmalarının ötesinde alınan bu karar herşeyden önce Ermenilerin disiplinli ve kararlı çalışmalarının ürünüdür.
Ermenilerin bu başarısı, aynı zamanda, 3 milyon Türkün yaşadığı ve Türkiye’nin en önemli iktisadi ve siyasi ortaklarından biri olan Almanya’da Türkiye’ye vurulmuş büyük bir darbedir...
Türkiye ile ilişkilerini devam ettirmekte büyük çıkarları olan Almanya, Türkiye'yi gücendirmek pahasına ticaretinde neredeyse yok mertebesinde olan, dünyanın en küçük devletlerinden birinin, yani Ermenistan’ın isteğini yerine getirmiştir…
Bu sonuçta hiç şüphesiz Türkiye’nin meseleyi önemsememesinin, bilgiye dayalı bir çalışma yapmıyor olmasının rolü büyüktür.
Türk Hükümeti’nin bu konuya neredeyse hiç önem vermediğini söyleyesek yanlış olmaz. Bakmayın siz saman alevi gibi bağırıp çağırmalarına, Alman siyasetinde, bilim dünyasında ve kamuoyunda Türkiye kayda değer bir çalışma yapmış değildir. Birkaç kişinin bireysel gayretlerini ve anlık bir iki olayı saymazsanız Ermeniler Almanya’da adeta boş sahada kampanya yürütmüşlerdir.
Oysa aynı Türkiye başkanlık sistemini Almanya'daki Türklere anlatmak için bile daha fazla çalışma yapmıştı. Bunun için camilerde konferanslar bile düzenlenmişti...
***
Doğrusunu isterseniz, bundan sonrası için de ümitli değilim...
Maalesef Türk devleti Ermeni Sorunu’nu önemsememeye devam ediyor...
Karar sonrasında gösterilen tepkilere bakıyorum da, bundan sonra neler olabileceğini, daha doğrusu nelerin olamayacağını daha iyi görüyorum.
Karardan hemen sonra Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Anayasa Profesörü Prof. Dr. Burhan Kuzu, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yapıyor:
“Alman Gâvuru yine yapacağını yaptı. Her zaman söyledim; Almanya bize hiç bir zaman samimi dost olmadı. Osmanlı da bunların yüzünden dağıldı.”
Bu sözlerin yorum gerektirdiğini sanmıyorum aslında. Yorumu sizlere bırakıyorum...
Demek ki Cumhurbaşkanı Erdoğan başdanışmanını çağırsa ve Almanya Parlamentosu’nun karar hakkında Kuzu’dan akıl istese alacağı cevap şu olacak: “Efendim bunlar gâvur. Dolayısıyla bunlardan her şey beklenir.”
İkinci örnek yine bir AK Parti milletvekili olan Şamil Tayyar’dan. Tayyar da Almanya’nın kararına çok kızmış ve sosyal medya hesabından şu açıklamayı yapmış:
“Madem; ABD, PKK ve Paraleli sahiplendi. Almanya, soykırım yalanına sarıldı. Dostluk rafa kaldırıldı. Sıra bizde; Ayasofya ibadete açılmalı.” (Yeni Akit, 3 Haziran 2016)
Yok olmadı, hemen iki Alman bulup Taksim Meydanı'nda sallandıralım...
Önerilere bakar mısınız?
Tespit ve analizlere bakar mısınız?
Bu tespit ve öneriler ışığında Türkiye hangi konuda ne kadar yol alabilir?
Son örnek Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'dan. Sayın Bozdağ, Almanya'nın kararına destek veren Türkiye kökenli vekillerle ilgili olarak bakın nasıl bir analiz ortaya koyuyor:
"Bu tür sütü bozuklar, kanı bozuklar Türkiye’yi de Türk milletini de temsil edemezler."
Demek ki neymiş, Almanya Türk diasporasında Türkiye'den farklı düşünenlerin böyle düşünmelerinin sebebi sütlerindeki veya kanlarındaki bozuklukmuş...
Eğer Bozdağ, Kuzu ve Tayyar’ın tepkilerinin kişisel olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz...
Ne yazık ki Ankara’da bu konuyu aklıselim ele alabilecek olanlar karar alma mekanizmalarının çok uzağındalar.
Akademik dünya ise ifade özgürlüğüne sahip olamadığından bu tür konularda katkı verebilecek çalışmaları yapabilmekten çok ama çok uzak.
Kısacası birikim yok, analiz yok, sağduyulu değerlendirme yok, emek yok, vizyon yok, düşünce ve ifade özgürlüğü yok... Bu yoklardan neyin çıkmasını bekliyoruz ki?
Sonuç olarak Ermeniler çalışmaya devam ediyorlar. Şimdiki hedefleri İngiltere ve ABD. Belki bu yıl, belki önümüzdeki yıl hedeflerine ulaşamayacaklar ama çalışan kazanır. Siz sorunu bile anlamazken, karşınızdaki var gücüyle emek veriyorsa hikâyenin sonunu tahmin etmek zor değildir.