« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 May

2008

Darbe (27 Mayıs 1960) olmasaydı, Menderes Rusya ile işbirliği yapacaktı

27 Mayıs 2008

Rusya'da göreve başlayan Türkiye'nin Moskova yeni Büyükelçisi Halil Akıncı, Türkiye- Rusya ilişkilerinin tarihî panoramasını değerlendirdi.

1975-1978 yıllarında Sovyetler Birliği döneminde, 1989-1994 yıllarında yeni Rusya Federasyonu'nun kuruluş aşamasında Moskova'da diplomat olarak görevde bulunan Akıncı, Türkiye-Rusya ilişkilerinin dönüm noktalarını anlattı.

Akıncı'ya göre 27 Mayıs 1960 darbesi olmasaydı Başbakan Adnan Menderes haziran ayında Moskova'ya gidecekti. 1950'li yıllarda başlayan kalkınma projeleri 1958'li yıllardan itibaren Batı'dan yeterli destek bulamayınca dönemin Başbakanı Menderes, Sovyetler Birliği'ne yöneldi. Hem kredi imkânlarını değerlendirmek hem de sanayi hamlesi için Moskova'nın desteğini almak kolay olacaktı. Türkiye'nin nötr bir ülke olarak kalmasını isteyen Sovyetler Birliği her türlü desteği vermeye hazırdı. Ancak 1960 darbesi Menderes'in Sovyetler Birliği açılımını engelledi.

Türkiye'nin Moskova ile ilişkileri geliştirmek için 1959 yılından bu yana çalıştığına işaret eden Akıncı, darbe nedeni ile 7-8 yıl ara verilen ilişkilere 1967 yılında Süleyman Demirel'in Sovyetler Birliği ziyareti ile tekrar başlandığına işaret etti. Türkiye sanayi hamlesinin temeli olacak birçok kurum bu dönemde alınan Sovyet kredileri ve doğrudan yatırımları ile gerçekleştirildi. Akıncı, Türkiye'nin 1990'lı yıllarda hâlâ fındık, fıstık ve narenciye ihraç gelirleri ile bu borçları ödemeye devam ettiğini hatırlatarak, 'Düşünün kaç yıllık kredi açılmış. Bu şartlarda günümüzde kredi bulmak mümkün değil.' değerlendirmesi yaptı.

Diğer önemli bir tarih ise 'Siyasi Belge' olarak nitelenen anlaşmanın da imzalandığı Başbakan Bülent Ecevit'in 1978 Moskova temasları. Bu belge ile iki ülke arasında Karadeniz ekonomik alanın paylaşımı da dâhil olmak üzere birçok siyasi sorun çözüme kavuştu. 1984 yılında imzalanan enerji anlaşması ise şu an Rusya'da faaliyette bulunan Türk şirketlerinin bu ülkeye gelişini sağlıyor. Türkiye bu anlaşma ile satın aldığı doğalgazın yüzde 70 bedelini nakit ödemek yerine mal ve hizmetler olarak vermeyi taahhüt etmişti. Böylece Türk firmalarının ilk defa Rusya'da aktif faaliyete başlamalarının yolu açılmış oldu.

'BATILI ÜLKELER TÜRKİYE'NİN SOVYETLERLE İLİŞKİ KURMASINI İSTEMİYORDU'

Soğuk Savaş yıllarında Batılı ülkelerin Türkiye'ye Moskova'dan uzak durmayı tavsiye ettiğini hatırlatan Akıncı, 'Ancak Batılı ülkeler Moskova ile daha sıkı ilişki kurmak için çabalıyorlardı. 1975 yılında imzalanan Helsinki Nihai Senedi önemli bir belge. Bu anlaşma ile bloklar arasında ilişkiler istikrar kazandı. İki blok arası ilişkiler yumuşama sürecine girdi. Bizim de Sovyetler Birliği ile ilişkilerimiz bu dönemde gelişti. Batılı ülkeler ihtiyaçlarına göre standart uygulaması yapabiliyor. Bizim de bu kapasiteyi kazanmamız gerekir.' dedi.

Türkiye'nin sahip olduğu tarihî derinlik ve coğrafyanın tek yönlü dış politika geliştirmesini engellediğine işaret eden Akıncı, 'Batı ülkeleri ile birlikte komşu ülkelerimizle ve Çin-Hindistan-Rusya gibi ülkelerle de ilişki kurmak zorundayız. Doğu ile ilişkilerimiz Batı ile ilişkileri asla etkilemez. Bilakis birbirini tamamlar.' değerlendirmesi yaptı.

'HEDEFİMİZ ÇELİŞEN ÇIKARLARI ORTAK ÇIKAR HALİNE GETİRMEK'

Rusya ve Türkiye ilişkilerinin gelişimi için yeni dönemde iki tarafın da önemli bir siyasi irade ortaya koyduğuna değinen Akıncı, 'Aramızda imzalanan siyasi işbirliği anlaşmaları var. Buraya gelmeden önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edildim. Diğer bakanlıklarla da görüştüm. Hepsinden aldığım talimat ilişkilerin en iyi noktaya ulaştırılması. Çelişen çıkarların ortak çıkar haline getirilmesi de hedefimiz olacak.' ifadelerini kullandı.

'DIŞARIDA BAMBAŞKA BİR RUSYA VAR'

1975 yılı ile 1990'lı yıllardaki Rusya'nın sıkı disiplinden anarşiye doğru büyük bir geçiş süreci yaşadığını, ancak Rusya eski Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2000 yılında iktidara gelmesi ile birlikte ülkede birçok kurumun oturaklaştığını söyledi. 1975 Sovyetler Birliği'nin 1990'lı yıllara göre güven ortamının daha yüksek olduğuna işaret eden Büyükelçi, '1975'te özgürlük yoktu. Siyasi bir olaya karışmadı iseniz güven ortamı vardı. Sovyetler Birliği çökünce bütün sistem çöktü. Bir anda milyonlarca kişi kendilerini maddi olanakları sınırlandırılmış olarak buldu. Kimya profesörü votka alacak parası olmadığı için, evlerde votka üretiyordu. Tam bir kaos yaşandı.' dedi.

1990'lı yıllarda özgürlüğü sadece kendileri için talep eden anarşik bir grup oluştuğuna işaret eden Akıncı, '1992 yılında yeni aldığı arabayı kaldırımlarda süren insanlar vardı. Korna çalarak vatandaşların çekilmesini istiyordu. Çekilmeyenleri dövenler vardı. Parası olduğu için kaldırımda araba sürme hakkının olduğunu savunuyor. Başkasının yürüme hakkına bile saygı duymuyor.' dedi. Bu tür bir özgürlüğün egoist ve anarşik olduğuna değinen Akıncı, 'Şimdi toplum çok daha dengeli. Kurallara uymayanlar görülmüyor. Trafik polisi de yeterince etkili.' açıklaması yaptı.

40 YILDIR DİPLOMAT

Muğla'nın Ula kasabasından hariciyeye giren Akıncı, 1968 yılından bu yana Dışişleri Bakanlığı'nda görev yaptı. 1975 yılında Moskova Büyükelçiliğinde göreve başlayan Akıncı, 1978 yılında Türkiye'ye döndü. 1980 yılından itibaren 9 yıl NATO'da Sovyetler Birliği uzmanı olarak görev yapan Moskova Türkiye Büyükelçisi, 1989 yılında tekrar Moskova'ya atandı. 1994 yılında Türkiye'ye dönen Akıncı önce Slovenya büyükelçiliğine, ardından da 2006 yılında Hindistan büyükelçiliği görevlerine getirildi. 1971 yılında Oya Pekin Akıncı ile evlenen büyükelçinin Şevket (35) ve Ozan (30) isminde iki erkek çocuğu var.

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 48805

ulkucudunya@ulkucudunya.com