« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Haz

2016

Demokrasi ve hukuk ekmektir, aştır!

Bülent Keneş 01 Ocak 1970

Daha önce bu köşede demokrasilerin şeffaflık rejimleri olduğunu yazmıştım. Bu önermenin doğal mevhum-u muhalifi kapalı rejimlerin yolsuzluklar düzeni olduğudur. Gerçek muhalefete hayat hakkı tanınmayan, eleştiri kültürünü boğan, özgür medyayı ve bağımsız yargıyı yok eden rejimler için bu farazi bir önerme değildir. Bir örnekle açıklamaya çalışayım.

Yıllar önce, sahip olduğu zengin enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara ulaştırılması sonrası oluk oluk döviz akan kısmen kapalı bir rejimin hakim olduğu bir ülkedeydik. Türk işadamları, o ülkede de çoğu devletin kontrolünde olan sektörlerde iş yapmaktaydı. O ülkede inşaat işleri yapan bir işadamından gelen davete bir arkadaşımla icabet etmiştik. Yemek boyunca son dönemde aldığı orta ölçekli ihalenin hikayesini dinlemiştik.
Bir otoban projesi belirli parçalara bölünerek ihaleye çıkılmış. Bizim işadamının nasibine de 93 km’lik bir kısmı düşmüş. Verdiği 97 milyon birimlik teklifle ihaleyi almış. Asıl hikâye de bundan sonra başlamış.

Enerji zengini ülkeye göz kamaştırıcı miktarda döviz girmesine rağmen bu otobanın finansmanı Körfez ülkelerinden alınacak krediyle yapılacakmış. İhale sonrası ilgili bakanlıktan bir yetkili, işadamını ziyaret etmiş. Yolun 97 milyon birimle ihalesi yapılan kısmı için 170 milyon birimlik kredi alınacağını söylemiş. İtiraz etmesi durumda ihalenin iptal edileceğini de söylemiş.

İşadamı doğrudan kendisini etkilemediği için bu tuhaf teklifi kabul etmiş. Ama yetkilinin talebi bununla bitmemiş. En düşük teklif olduğu halde ciddi bir kâr marjı olduğunu doğal olarak bakanlık yetkilileri de biliyormuş. Kârın yüzde 25’inin kendilerine verilmesini istemiş. Aksi halde malum tehdidini yinelemiş. İşadamı, hâlâ çok ciddi kâr bırakacağını bildiği için bu teklife de hayır diyememiş.

İşadamı hikayenin artık burada biteceğini sanıyormuş ama yanılmış. İnşaat epey ilerledikten sonra bakanlık yetkilisi bir daha ziyaret etmiş. “Bizim payımız az oldu gibi. Şunu yüzde 50 yapalım.” demiş. Bu durumda dahi hâlâ para kazanabilen işadamı, çeşitli duygular içerisinde, kabul etmek zorunda kalmış.

Göstermelik muhalefetle seçimler yapılsa da hep aynı kişinin iktidar olduğu o ülkede yaşanan binlerce benzerinden sadece biri olan bu hikâye bize ne anlatıyor? Hanedan rejimi ve işbirlikçileri milyarlarca dolarlık enerji gelirini diledikleri gibi çalmakla kalmıyor. Kamu yatırımlarının maliyeti şişirilerek yabancı ülkelerden krediler alınıyor ve bu yolla sadece mevcut nesiller değil, gelecek nesiller de soyuluyor.

Bu sayede ülkenin zenginliklerini 400-500 bin civarındaki rejim bileşenleri yiyor. Bu kliğin oluşturduğu kapalı ekonomiden faydalanan 1 milyon kadar insan da nispeten müreffeh. Ama geriye kalan milyonlar fakr-u zaruret içinde yaşıyor. Oysa, nüfus ve enerji kaynaklarının büyüklüğü açısından o ülkeye benzetebileceğimiz Norveç, demokrasi ve şeffaflık sayesinde dünyanın en müreffeh ülkeleri arasında.

“Bundan bize ne? Bizim ne petrolümüz ne de doğalgazımız var.” diyebilirsiniz. Altın kıymetindeki her karış toprağı ranta çevrilen İstanbul’da olup bitenler farklı mı sanıyorsunuz? Ya da çocuklarınızın, torunlarınızın omuzlarını çökertecek devlet garantileriyle piyasa koşullarının çok üzerinde fiyatlarla alım güvenceleri verilen enerji santralleri, olabileceğinden çok yüksek yolcu güvenceleri verilen mega havaalanları, mümkün olmayan sayıda hasta garantileri verilen şehir hastahanelerindeki durum anlattığımız kepazelikten farklı mı? Fizıbl olmadığı için yabancı ve özel bankalardan kredi bulamayan bu projelerin kamu bankalarından finanse edilmesi boşuna mı sanıyorsunuz?
“Demokrasi ve hukuk ekmektir, aştır” diyenler, boşuna mı diyor?

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 49026

ulkucudunya@ulkucudunya.com