Terör burada, MGK ve Ala nerede?
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Terör Ramazan’a aldırmadan kanlı yüzünü gösterdi. Önceki gün İstanbul, dün Mardin. Tablo çok ağır. Bilançoyu şehit ve yaralılarla sınırlamak anlamsız. Rakamlar kifayetsiz. Toplumda oluşturduğu travma çok derin. Bir süredir terör Türkiye’nin kalbine kalbine vuruyor. Bazen PKK, bazen IŞİD kılığında. Hasar büyük. Bütün ülke yaralı.
İstanbul’daki o korkunç manzara, yanmış, yakılmış araçların görüntüsü kelimelere sığar mı? Bir enkaz yığınına dönüşen Mardin, Midyat’taki Emniyet binası cümlelerle anlatılabilir mi? Savaştan çıkmış gibi. Terörün adresi yok. Doğu batı fark etmiyor. Bombalar birer gün arayla İstanbul-Mardin hattında patladı. Ülkenin en karanlık günleri.
Sürpriz mi? Ne yazık ki değil. Türkiye, bir süredir terör dalgasının hedefi durumunda. Son bir yıl içinde yaşanan terör saldırılarını saymak zor. Ankara’dan İstanbul’a, Mardin’den Şanlıurfa’ya terör şehir şehir dolaşmakta. Adeta hayatın bir parçası oldu. Doğuda, batıda ölüm kol gezmekte.
Ne zaman bitecek? Akan kan ne zaman duracak? Bir umut yok maalesef. AKP iktidarı aciz. Çözüm sürecini yüzüne gözüne bulaştırdı. Terörün şehre inmesini seyretti. Acısı şimdi çıkıyor. Hükümetten her saldırı sonrasında aşinası olduğumuz beylik sözler, güvenlik zirveleri ve olağanüstü önlemler. Şimdi bunlara beddua da eklendi.
Şehir merkezlerinde her yer polis. Giriş çıkışlar kontrol altında. Ama çare mi? Değil, sonuçları ortada. Binali Yıldırım’ın ilk vaadiydi terör. Daha koltuğa oturmadan sesini yükselterek ‘Terörü ülke gündeminden çıkaracağım.’ dedi. Terör, gündemi esir almış durumda. Ülkenin her noktasında terör tek konuşulan konu. Siyasetin zirveleri de sokaktaki insan da umutsuzca sormakta: ‘Türkiye nereye?’ Cevap yok.
Terör, bu toprakları çok örseledi. Ülke yorgun. Devlet onca tecrübeye rağmen her terör saldırısına, sanki ilk kez karşılaşıyor gibi şaşkınlıkla tepki vermekte. Oysa bugüne kadar yaşananlardan yığınla ders ve ibret alınmış olmalıydı. Devletin tek görevi taziye ziyareti, şehit cenazelerini kaldırmak değil. Tekrarlanmasını önlemek. Kanı durdurmak. Konuşmayı, kınamayı, cenazeye katılımı vatandaş da yapar.
Ülkenin güvenliğinden sorumlu bakan kim? Efkan Ala. İçişleri Bakanı. Asayişin temini tek işi. Başarabildi mi? Hayır. Peki bir bedel ödedi mi? Hayır. Aksine koltuğu daha da sağlamlaştı. Bir yıl içinde birkaç kez kabine değişti. Her defasında koltuğunda kalmayı başardı. Sadece saldırıları kınarken göründü. Sonra kayıplara karıştı.
Bunca ağır ve kanlı terör dalgasına rağmen İçişleri Bakanı koltuğunu sağlamlaştırıyorsa orada ciddi sorun var demektir. O ülkenin adı ne olursa olsun.
10 gün önce MGK toplandı. Devletin zirvesi masanın etrafında bir araya geldi. Ülkenin güvenlik ve asayişini konuştu. Devleti yöneten siyasi ve askeri erkân oradaydı, saatlerce müzakere etti. İç tehditlerden dış tehlikelere kadar. En ufak riskler bile değerlendirildi.
Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından öğrendik ki MGK’da en çok Cemaat konuşulmuş, ‘silahlı terör örgütü’ ilan edilmiş ve sonucun Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiş. Son MGK’dan medyaya yansıyan ve hafızalarda kalan tek sonuç bu. Oysa ortada, ne silah var, ne terör ne de örgüt.
Silah da, terör de, örgüt de başka yerde. MGK Cemaat’i konuşurken gerçek silahlı terör örgütü büyük eylem hazırlığı içindeymiş. İstanbul’u ve Mardin’i kana bulamak için harekete geçmiş. Devletin ve AKP iktidarının dikkatiyse başka yerde. Cemaat’ten silahlı terör çıkarma peşinde. Eğer gerçek teröre, gerçek teröriste odaklansaydı belki bu patlamalar olmayacaktı.
Gerçek terör, bütün vahşeti ve kanlı yüzüyle İstanbul’da, Mardin’de. MGK ve Efkan Ala nerede?