Bu haberler nerede kesişiyor?
Güler KÖMÜRCÜ 27 Mayıs 2008
Yine suya yazılar yazdığım hissine kapıldım... Benim baktığım yerde gördüklerimle, miyop gündemin gör dediği çok farklı. Gündem açma-kapamaya asılı vaziyette, 'mış'lı senaryolar prim yapıyor, gerilim siyaseti suyu bulandırmaya devam ediyor, erken seçim panayırı da kuruldu. Diğer yanda ise ekonomide, Kuzey Irak dosyasında ve de özellikle Kürt sorunu paketinde alarm zilleri çalıyor, söz konusu olan ulusal milli politikalar... Peki biz neyi tartışıyoruz, inisiyatif kimin elinde?!
'Efendilerin' bölgesel yeni planlarına paralel hepimize yeni formatlar atılıyor iken kamuoyu ağır kirli bilgilendirme altında meşgul edilip, konuşulması gereken asıl konulardan hızla uzaklaştırılıyor.
Şimdi... Bu miyop gündemin satır arasından cımbızlayıp seçtiğim 'bence' ilginç birkaç detay bilgiyi siz gören gözlerin dikkatine sunmak istiyorum;
İlk not, odatv.com'dan... Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in Türkiye ziyaretini yorumluyor;
'İngiltere Kraliçesi'nin heyetinde yer alanlardan birisi de Grenville Byford. Bu zat Amerikalı, eşi İsrailli çok önemli bir istihbaratçının ailesinin kızı. Çok güzel Türkçe konuşur. Sayın Gül'e yakın isimlerden birisidir. Majesteleri'nin Güvenlik Teşkilatları'nın da en sevdiği şahıstır. Şimdi benim şaşırdığım husus gayet önemli ve de esrarengiz ilişkileri olan bu ismin de Kraliçe'nin heyetin içinde yer alması. Türk medyası biraz da bu konularla ilgilensin, yok üzümlü elbise giydi, yok çilekli eldiven taktı yerine biraz da bu konulara baksınlar. Ve buradan yola çıkarlarsa sanıyorum epey güzel bilgilere ulaşırlar.
Grenville Byford üzerinden İngiltere'nin Ortadoğu'daki projesini daha net görebilirsiniz. Unutmayınız ki Erbakan'ın tavsiye edilmesi (!) Londra'da başladı... Yıllar önce Gül ve Erdoğan'ın birlikte Londra'ya giderek yaptıkları görüşmede Grenville Byford da vardı ve bu kritik toplantı yıllar boyunca siyasetin kaderinde belirleyici oldu. Grenville Byford'un geçtiğimiz hafta yaptığı Türkiye temasları çoğunuzun gözünden kaçtı...' Bu temasların etkilerini önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz.
Sizin için seçtiğim bir diğer nota bakalım şimdi de, iletişim yazarı Nuran Yıldız'ın Habertürk'teki yazısından;
'Söylem kendi başına bir mesajdır. Hangi sözcükleri seçip, hangi sıraya koyduğunuz anlamı belirler. Etkiyi de değiştirir. Tarz ise kendi başına bir stratejinin parçası olabilir. Bu yüzden söylem üzerine bilgi sahibi olmak satır arasını okumayı da kolaylaştırıyor.
AKP savunmasını okuduğumda pek çok insan gibi benim de ilk fark ettiğim, metnin savunma söyleminden uzak oluşuydu.
Savunma niteliğinden uzaktı ama, 'hukuk dili var, hukuki söyleme sahip' demek de pek mümkün değildi.
Tuhaf olan, AKP'nin ağır hukukçularından oluşan heyetin kaleme aldığı bir metnin savunma ve hukuk diliyle arasındaki mesafeydi.
Bunda bir bit yeniği olmalıydı. Varmış. Meğer cevap gibi yazılmış metnin şeklini verenlerden biri Ömer Çelik'miş.
Hani bir süredir Başbakan'ın etrafında görünmeyen, kulislerde Başbakan'la arasının açık olduğu konuşulan Adana milletvekili. Başbakan'ın etrafında sürekli değişen dengeler bir kez daha değişmiş belli ki. Ömer Çelik hukukçu değil bildiğim kadarıyla. Stratejilerle uğraşır.
Bu bilgilerle metni hukuk gözüyle değil, stratejik açıdan bir daha okumak gerek.'
Son olarak, Devlet eski Bakanı Yaman Törüner'in Milliyet'teki yazısından; 'Derviş geri dönebilir mi? Kemal Derviş'in yeniden işbaşına getirilmesi için İstanbul'da hummalı bir çalışma yürütülüyor. Sevgili Hıncal Uluç 6 Kasım 2002 günlü yazısında Derviş'in misyonunu değerlendirirken, '...AKP'nin, Derviş'in inkâr edilmez katkılarıyla, Anayasa'yı değiştirecek bir güçle Meclis'e egemen olması...' derken neyi kastetmişti? Ecevit, 'Derviş, en büyük hatamdır' lafını acaba neden söyledi? Derviş şimdi tekrar sahnelere mi dönüyor?'
Bu üç haberin kesişme noktasının analizini de artık size bıraktım efendim.