« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Haz

2016

Popülizm çağı

Gökhan Bacık 01 Ocak 1970

İngiltere’de seçmenlerin AB’den çıkma yönünde oy kullanması hiç şüphe yok ki içinde bulunduğumuz dönemin en önemli olaylarından birisi. Bu kararı İngilizlerin neden verdiği konusunda pek çok neden gösterilebilir. Ancak bu olayın bütün dünyanın “sağa kaydığı” bir dönemde gerçekleştiğini görmek gerekiyor.

Dünya bir bakıma 1. Dünya Savaşı öncesindeki dönem gibi özellikler gösteriyor. İnsanlarda farklı nedenlerle korkular hakim hale gelmiş durumda. Korku, insanları bir sığınak (milliyetçilik, din, ülke vb.) aramaya sevk ediyor. İkinci bir nokta, küresel popülizm. Demokrasi ve halk iradesi önemlidir ancak siyaset bazen tıp gibi uzmanlık gerektiren konularla ilgilidir. “Her şeyi halkın tercihine göre yapalım” konusunu dikkatle yeniden tartışmak gerekiyor.

İngiltere’nin AB’den çıkmasının bu birlik için etkisine kalanlar karar verecek. Sanılanın aksine kalanlar daha güçlü bir AB kurgulayabilir. Zaten İngiltere, AB’nin tam entegrasyonunu engelleyen bir üyeydi. İngiltere örneği, diğer Avrupa ülkelerindeki siyasileri korkutacaktır. Halkların korkuları var. Mülteci konusunda “liberal” siyaset kimseyi mutlu etmiyor. Ortalama bir Avrupalı lider “mülteci yanlısı olursam oy kaybederim” diye dersler çıkaracaktır.

Küresel demokrasi yavaşça “İhtiyar, günlük ihtiyacım her şeyden üstündür ben ona bakarım.” diyen adama doğru kayıyor. Okumuş, mesleki olarak başarılı insanların kanaatleri artık azınlık. Küresel bir popülist çağdayız. Bunu çok iyi anlamak gerekiyor.

İngiltere’de AB’den çıkalım diyenlerin önemli popülist argümanlarından birisi de “Türkler geliyordu.” Bu diğer AB ülkelerinde ne anlama gelir? Türkiye gibi ülkelerin AB’ye zarar vereceği algısının artması, diğer ülkeleri Türkiye konusunda çekingen hale getirecektir.

İngiltere’nin AB’den çıkması şok etkisi oluşturacak bir olay. Büyük olasılıkla bu olay AB tarihinin en önemli bir iki olayından birisidir. Bu kararlara karşı ya “içe kapanma, frene basma” yahut “bu soruna rağmen ileriye bakma” şeklinde karşı strateji üretilir. O nedenle bekleyip AB’nin temkin mi yoksa açılım mı diyeceğini görmek gerekiyor.

AB’nin içinde bulunduğu bugünkü durum biraz da bu örgütün “sıradanlaşmasının” sonucudur. AB’yi farklı kılan yumuşak gücüydü yani demokratik değerlerdi. Bir zamanlar “çocuk işçi çalıştıran fabrikanın malını ithal etmem” diyen AB, şimdi “otoriter rejimlerle menfaatim için çalışırım” noktasına geldi. Bu dramatik çöküş AB’nin yumuşak gücünü neredeyse yok etti.

Bu kötü noktaya gelişte hem bütün Avrupa siyasetinde hem özellikle AB kurumlarında etkili liderlerin “kalitesizliği” büyük rol oynadı. Muhtemelen, halihazırda AB’yi yönetenler bu örgütün bugüne dek gördüğü en vizyonsuz ve ufuksuz kişilerden oluşuyor.

Referandum sonrasında İngiltere Başbakanı David Cameron istifa etti. Yakın bir geçmişte tek başına partisini iktidara taşıyan Cameron bu arada büyük bir ders verdi. “Benimsemediğim bir yola giren ülkenin kaptanlığını yapmıyorum”. İnsan doğrusu böyle şeylere gıpta ediyor.

Öte yandan bu olay, Türkiye’de sağ ve dindar kitlenin “Batı karşıtı” beklentilerini artıracaktır. Zaten Türkiye’de eskiden beri Batı karşıtı olan ve Batı’nın çökeceğini bekleyen bir büyük çoğunluk var. Bu gelişme, onların Batı’ya ilgisizliğini arttıracaktır. “Bakın Batı dağılıyor.” şeklinde iç kamuoyuna pazarlanacak bir olgunun Türk halkı tarafından benimsenmemesi mümkün müdür?

İngiltere olayı AB’yi elbette zor duruma sokmuştur. Türkiye diplomasisinin kurgusu şöyle olmalıdır: “Zor durumda olan AB’ye şimdi nasıl yardımcı olurum?” Zor durumdaki yardımı kabul eder. Türkiye, Avrupa dengelerini iyi okuyup “Yardıma ihtiyacın olan yerde ben varım.” diyebilirse bu konjonktürden fırsat elde edebilir.

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 50663

ulkucudunya@ulkucudunya.com