Eğer
Servet Avcı 01 Ocak 1970
Kesinlikle engellenemez bir yürüyüş bu... Bir yerinden bastırdığınızı düşünürsünüz başka bir yerden filiz verir... Mesele 'sosyal' olunca ırmak ne yaparsanız yapın akacağı yere doğru yolunu bulur...
Eğer teröristte onur ve gurur arayanlara itiraz varsa...
Toplumun önemli bir kesimi yıllardır başkalarının balkon konuşmalarına alıştırılmak istenirken kendi balkon konuşmalarıyla ilgili bilinen yüzyıla vâde veremeyen mantık artık son noktaya gelmişse...
"Ülkemin hatırı partimin hatırından, partimin hatırı da benim hatırımdan daha üstündür" diye düşünenlerin sabır taşı çatlamışsa...
İktidar tatminini ülkedeki muktedirleri yenerek değil, kendi parti için mücadelelerde arayanlara tahammül devri çoktan kapanmışsa...
Milliyetçilik milliyet düşmanların elinde oyuncağa dönerken, milliyetçilik üzerinden siyaset yapanlar Türk asrının erimesi karşısında ya işbirlikçi ya da ezikse ve bu çarpıklığı gören gözleri artık kapamak mümkün değilse...
Bölgedeki yangını ülkenin içine çeken, bu da yetmiyormuş gibi içerideki terör ateşininin 'çözüyoruz' dümeniyle kendi rahminde üç sene boyunca serpilmesine ve şiddetlenmesine yol açan kafa varsa ve bu kafa hâlâ muktedirse...
Ülkede muhalefet boşluğu artık siyaset literatürüne girecek derecede 'marka' olmuşken ve kitleler bu 'tek kale maç'ın adaletsizliğine her gün şahitse...
Seçim yenilgilerine tespih tanesi gibi dizip, sonra da havasını kendi insanına atmaya çalışanların oturdukları koltuklara on numara küçük geldikleri açık birer gerçekse..
Dün kendilerine 'zenci' edebiyatı yaparak mağduriyet piyesi sergileyenlerin, bugün büyük güce kavuşup, ülkenin diğer kesimlerine 'zenci' muamelesi yapıyor olması gizlenemiyorsa ve gizlenme ihtiyacı bile hissedilmiyorsa...
Ülke adım adım Kuzey Koreleşirken, tek kişinin 'istikbâl kaygısı' ülkenin 'istiklâl kavgası' gibi sunuluyor ve muhalefet bu konuda zerrece bir direnç gösteremiyorsa...
Son olarak İngiltere'de referandum sonucu istediği gibi çıkmayan Başbakan istifa kararı alıyorken, bizde mağlubiyetlerden zafer çıkarma hastalığı ve pişkinlik ilânihaye karşılık bulur zannediliyorsa...
Rejimin ve ülkenin bunalıma sürüklendiğini bilen büyük kitleler statükoya karşı ayağa kalkmayı "köprüden önce son çıkış" olarak görüyorsa...
Adaletsizliğin, kayırmacığılın, ehliyetsizliğin ve liyakatsizliğin kurumsal nitelik kazanması karşısında muhalefetin ihanete varırcasına silikliğine isyan duygusu artık bastırılamayacak noktaya ulaşmışsa...
Bir yandan eski vesayet rejiminden şikayetçi olunurken, bugün seçilmişlerin anlam yitirdiği, atanmışların bir kişi etrafında yeni bir rejim inşa ettikleri ve muhalefetin ancak kendi insanına gaz vererek kitlelerini uyuşturmaya çalıştığı açık bir hakikatse...
Size gönül verenler 'üvey evlât' muamelesi görürken, ülkenin imkân paylaşımında 'en alttakiler' kategorisinde bile zorlukla yer buluyorken, sizin Titanik batarken keman çalandan daha anlaşılmaz tavrınızı artık takan yoksa...
Bütün baskılarınıza, yalanlarınıza ve iftiralarınıza rağmen insanlar hiç geri atmıyor ve sadece partilerinin değil ülkelerinin mukadderatlarına sahip çıkmak için her türlü fedakârlığa hazırsa...
***
Hiçbir şeyi engelleyemezsiniz... Kiminle işbirliği yaparsanız yapın, kimin uzattığı ipe sarılırsanız sarılın...
Kortuklarını ve koltuklarını 'put' diye insanların üzerine salanlar, emin olun kaybeden sizler olacaksınız...
Ne mazlumum âhı bırakacak yakanızı ne de ensenizdeki o adalet nefesi... Ülkenin bu savruluşunda, bu belirsizliğe sürüklenişinde parmak izi olan kim varsa, yöneten veya yönetenle gizli/açık işbirliği yapan, tiyatrodaki rolünü oynayan kim varsa bu sorumluğun altından kalkamayacak...
***
Durdurun bakalım talimatla bu öfkeyi... Durdurun bakalım siparişle veya düzmece kararlarla bu ırmağın akışını... Gücü yeten durdursun, aklıyla, irfanıyla, hukukla, bakalım durdurabiliyor mu? En fazla haram saatlerden zaman kazanırsınız, en fazla... Ya sonra?
Bu artık memleket meselesi ve mukadderata el koymak isteyenlerin kararlılık dalgaları zafer sahillerini dövüyor... Bu bir akşam üstü ajanslara düşen 'şok' haberlerle durduralamayacak çapta isyanın ve kendine tutunarak yeniden ayağa kalkmanın ete kemiğe bürümüş hâlidir...
Korku hangi dağları beklerse beklesin, o dalga zafer sahillerini dövecek ve bu fetret tarihe gömülecek... Bunun bir 'siyasî sırat' olduğuna inananlar ülkeleri göz göre göre meçhule sürüklenirken geri adım atmayacaklar, adaletin tecellisi için ayaklarını yere daha da kararlı vuracaklar...