'Ilımlı İslam' 'Ilımlı Milliyetçilik' ve Türk-İslam Ülküsü
İsrafil KUMBASAR 03 Haziran 2008
Türklük ve İslamiyet, et ve tırnak gibi birbirinin içine geçmiş, adeta birbirleri ile özdeşleşmiş iki kavramdır.
Ziya Gökalp, imparatorluğun son dönemlerinde ‘kurtuluş reçetesi’ olarak ortaya çıkan yerli’ akımları tek bir potada harmanlayarak, Türk milliyetçiliği hareketini “Türkleşmek, İslamlaşmak, Çağdaşlaşmak” temeli üzerine oturttu.
Dışarıdan dayatılan ideolojiler karşısında sürekli kendini yenileyen hareket, ülkücülerin elinde ‘Türk-İslam Ülküsü’ ideolojisine dönüştü.
Bu ideoloji, ‘Turan ideali’, ‘Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi’ ve ‘İlayı Kelimatullah davası’ kavramları sayesinde bir yönü ile ‘Türk dünyasını’, bir yönü ile ‘İslam alemini’, bir yönü ile de ‘bütün insanlığı’ esas alan bir içerik arzeder.
Onun içindir ki “Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur, ruhsuz beden ceset olur”, “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız”, “Rehber Kur’an, Hedef Turan” diye yola çıkan ülkücüler, birbirlerine gönderdikleri tebriklerde bile “...Türk dünyasına, İslam alemine ve bütün insanlığa...” ibaresini kullanırlar.
‘Dışarıdan’ beslenen ve ‘etnik’ rahatsızlıklarını ‘din’ ile perdeleleyen sözde İslamcılar, “Bize İslam yeter, ırkçılığa ne gerek var” diyorlar.
Kökleri ‘dışarıda’ olan sözde solcular ise, ‘Türklük’ ile ‘İslamiyeti’ birbirlerinin ‘karşı tezi’ imiş gibi kabul edip ‘senteze’ saldırıyorlar.
* * *
Küresel emperyalizmin ideolojik tasarımcılarından biri olan Dinesh D’Souza, Irak işgali öncesinde şöyle diyordu:
- “İslam köktencilerini dönüştürüp liberalleştirmeliyiz. ABD’nin dış politikası, Irak ve Ortadoğu’daki totaliter rejimleri yıkıp, Batı’nın kapitalizm, demokrasi ve bilim düşüncelerini oraya taşımaktır.”
CIA’nın Türkiye Masası Başkanlığı’nı yapan Graham Fuller ise ‘Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ isimli kitabında, aynen şu ifadeyi kullanıyor:
- “Kuluçka halinde ve sahipsiz olan Pantürkizm, gelecekte bölgesel bir güç haline gelmenin yollarını arayan Türkiye’nin elindeki en önemli silahlardan biri olabilir.”
Fuller, bu tespiti yaparken, aslında emrinde olduğu küresel güçlere “Dikkat edin ve tedbirini alın” uyarısında bulunuyor.
‘Türklükten’ koparılan İslamiyeti ‘tebliğ’, ‘cihad’, ‘fetih’’ şehadet’, ‘gazilik’ kavramlarından arındırarak, kendi hedefleri ile uyumlu bir ‘Ilımlı İslam’modeli oluşturan küresel emperyalizm, şimdi de ‘İslamiyetten’ koparılan Türklük üzerine yeni bir milliyetçilik inşa ediyor.
‘Türklük gurur ve şuurundan’ uzak, ‘İslam ahlak ve faziletinden’ habersiz, ‘Turan’ ve ‘Türk Cihan Hakimiyeti’ mefkuresinden vazgeçmiş, ‘yeni dünya düzeni’ ile uyumlu bir milliyetçilik.
Yani ‘ılımlı’ milliyetçilik.
* * *
‘Ilımlı İslam’dan sonra ‘ılımlı milliyetçilik’ de, taşeronlar aracılığı ile iyice mesafe kaydetmeye başladı.
Ama, herhangi bir ‘fikir temeline’ dayanmayan, tamamen ‘ani refleksler’ ile hareket eden ‘içi boş’ tenekeler, içki sofralarında kafaları tütsüleyip, Türk milletine hakaret ederek, İslam dinine küfür yağdırarak ‘vatanseverlik’ yaptıklarını zannediyorlar.
Bir kısmı, aslında ‘ılımlı milliyetçiliğe’ hizmet ediyorlar.
Bir kısmı ise,Türklüğü ‘Türkiye’ sınırlarına hapsederek, İslamiyeti ‘öcü gibi’ göstererek, ‘gerçek milliyetçiliği’ sulandırmak için birer ‘operasyon malzemesi’ olarak kullanıldıklarının farkında bile değiller.
Sözde ‘küresel’ emperyalizme karşılar, ama ‘Türk dünyası’ ile ‘İslam alemi’ ve ‘bütün insanlık’ ile ilgili bir tek düşünceleri yok.
Peki Türk milliyetçileri/ülkücüler ne yapıyorlar?
Tabiatın ‘boşluk’ kaldırmayacağını bilmiyorlar mı?
Kendilerini ‘devşirerek’ küresel emperyalizmin ‘gönüllü kurşun askeri’ haline getirmek, mensubu oldukları milletin evlatlarını ‘tüketim solucanlarına’ dönüştürmek isteyen taşeronların ‘gerçek niyetlerinin’ ne olduğunun farkındalar mı?
“Nasıl olsa milliyetçi bir parti var” deyip, ‘ihale fotoğraflara’ aldanıp yan gelip yatmaya devam mı edecekler?
Yoksa ideolojilerine sıkı sıkıya sarılıp yeniden ayağa mı kalkacaklar?