Yargı biterse…
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Yargıyı bitirecek tasfiye kanunu çıkarsa, ülkemizde hukukun namı nişanı bile kalmayacak. Bu sonu bilen en başta Parlamento’nun, özellikle muhalefetin, yargının ve bütün ülkenin ayağa kalkması kaçınılmaz.
Her şey 2013 yılının 17 Aralık’ında başladı.” Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Türkiye Raporu’nda bir hikâyenin girişine benzeyen bu ifadeyi andıran bir cümle yer alıyor:
“Dört bakan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu hakkındaki 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk iddiaları ulusal politik süreçlerle ilgili değişikliklerin başlangıç noktası oldu.” Demek dışardan bakıldığı zaman bu kadar açık belli oluyor. Elin oğlunun soğukkanlı ve isabetli hükümler vermesi doğal; canı yanan, demokrasiyi, özgürlükleri ve haklarımızı kaybeden biziz. Bizler de serinkanlı davranmalıyız ve yargıyı sıfırlayan tasfiye kanununu, doğrudan bu başlangıcın hemen ikinci adımı olarak okumalıyız.
Türkiye, üzerinden yolsuzluk ve hırsızlık şaibesini, doğal hukuk yollarını izleyerek atamamış bir iktidar şebekesi tarafından yönetiliyor. Kendisini soruşturacak savcıyı, kovuşturacak yargıcı değiştirerek bu soruşturmaları durduran iktidar, şimdi bütün bir yargı sistemini aklına bu soruşturmayı bir daha getirmeyecek şekilde elekten geçirip düzene sokma işlemini tamamlama teşebbüsünde bulunuyor. Başka hiçbir niyeti yok. Bizler sadece engelleyemediğimiz bu teşebbüsün kaçınılmaz-doğal sonuçları ile baş etmek zorunda kalıyoruz. En başta tûba ağacı gibi kökleri havada, meyveleri karanlıkta yerin altında duran hukuk düzeni gibi.
Türkiye için AKPM’de “siyasî denetime alınma” önerisi bile veriliyor. Ne yaptık bu muameleyi hak edecek? Cumhurbaşkanı, Avrupa’yı, “AB sürecini referanduma götürmekle” tehdit ediyor. Peki Türkiye’de sadece “17/25 Aralık’ta yolsuzluk yapıldı mı?” sorusunun yer aldığı bir referandum yapılsa, sonuç ne çıkar?
Gündelik Türkiye manzarasına bakıp, çok açık sebep-sonuç ilişkileri kuralım. Mafya denilen örgütlü suçlarda artış mı var? 17/25 Aralık’tan önce artık duyulmayan bu suçlarda neden adeta patlamalar yaşanıyor ve neden yakalanan her sanık suçunu “paralel”e bağlıyor?
Çözüm süreci neden sona erdi? PKK şehirlerde hendek savaşını neden başlattı? 17/25 Aralık olmasaydı, daha doğrusu yargı bu iddiaları tarafsız ve adil bir şekilde soruşturabilseydi PKK sadece kan dökmeyi amaçlayan terör eylemlerini bu raddeye getirebilir miydi?
Devletin ekonomik düzene müdahale yeteneği, 17/25 Aralık’ta iktidar koltuğunda başlayan yangını söndürmek için seferber edildi. Ortaya hiçbir kuralın işlemediği, en vahşi haliyle bir ahbap-çavuş kapitalizmi çıktı. Çarklar dönmüyor, taşıma su kaynakları bile kurudu. Kayyım tasarısı ile bel veren büyük sermayeye yönelik müsadere tehdidi, ürkek kuşa benzeyen özel sektörü perişan etmiş durumda. Hepsi 17/25 Aralık’ın kaldırıldığı rafta durması için. O dosyaları o raftan indirmeye yeltenecek mecal kalmayana kadar herkesin üzerinden silindir gibi geçilecek.
Medyanın susturulması, basın özgürlüğünün tepesinde akbabaların dolaşması 17/25 Aralık yüzünden değil mi? “Paralel” bunun için icat edilmedi mi? Tek sesli medya, takvimlerden 17/25 Aralık tarihlerini silmek için seferberlik halinde değil mi? “Özgür Gündem’e destek için gelen nöbetçi yayın sorumlularının tutuklanması, PKK terörünü nasıl etkiler?” sorusunun cevabını araştırın. Terörü sevimli gösterecek bu adli tasarruflar hangi akıldan ve neden çıkmış olabilir? 17/25 Aralık’la dengesi bozulmasaydı, yargı akl-ı selimden bu kadar uzaklaşır mıydı?
Yargının toptan tasfiyesinin ve sıfırlanmasının sebebi de aynı. New York’ta 17/25 Aralık’ı raftan değil, kendi çekmecesinden çıkartıp dünyanın önüne seren bir savcı olmasaydı, Anayasa’yı bile bile, kasten ve taammüden çiğneyen bu tasarı gündeme getirilir miydi? Hukuksuzluk ne kadar çoksa, korku o kadar büyük demektir.
Yargıyı bitirecek olan tasfiye veya sıfırlama kanunu çıkarsa, ülkemizde hukukun namı nişanı bile kalmayacak. Bu sonucu ve bu sonucun sebebini bilen en başta Parlamento’nun, özellikle muhalefetin, yargının ve bütün ülkenin ayağa kalkması kaçınılmaz. Anayasaya aykırı bir yasanın, iptal edileceği bilinerek çıkartılmasına neden izin verelim?
Geriye hukuk adına bir şey kalmayacağına göre, hukukun gösterdiği en son çarelere başvurmaya mecburuz.