« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Haz

2016

Yerlerde sürünen Türkiye

Emin Çölaşan 01 Ocak 1970

Sevgili okuyucularım, yapılan halk oylaması sonucunda İngiltere, AB'den çekilmeye karar verdi.
Bunun ne gibi sonuçlar doğuracağını gelecekteki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Ancak bu nedenle yapılan kampanyaya kısaca göz atıp olanları anımsamak gerekiyor.
“AB'den çekilelim” diyen İngilizlerin kampanyada kullandığı en önemli koz yine ve ne yazık ki Türkiye idi.
Bütün İngiltere pankartlarla donatılmıştı:
“Türkiye… AB'de kaldığımız takdirde 76 milyon kişiyle içimize girecek. Buna razı mısınız?..”
Anlamı şu idi:
“Türkler başımıza bela olur.”
Türkiye Cumhuriyeti, tarihi boyunca hiçbir zaman böylesine aşağılanmamıştı.
Osmanlı döneminde her türlü aşağılama ve hakarete tanık olmuştuk ama Cumhuriyet döneminde böylesi hiç görülmemişti.

* * *

Halk oylaması öncesinde bizim Tayyip nutuk atmayı sürdürüyor, İngiltere başta olmak üzere AB‘ye posta koymaya devam ediyordu!
İşte 22 Haziran'daki son sözleri:
“Ben size şimdiden söylüyorum. Yarın AB'den çekilmeme kararı alacaklar. Bunların yapısı bu…
Eyy Avrupa Birliği, siz bizi halkımız Müslüman olduğu için kabul etmiyorsunuz…”
Bu konuşmayı kendi yandaşlarına ait olan bir üniversitede yapmıştı…
Ve her şeyi bilen (!) şahıs İngilizlerin kararı ortaya çıkınca bir kez daha ters köşe oldu.
Türkiye gibi bir ülkeyi tek başına yönetmekte olan bir şahsın bu kadar bilmeden, rastgele konuşup durması ve böylesine öngörüsüz olması inanılır gibi değildir.

* * *

AB'nin kapılarında yıllarca dolanıp durdular, binbir takla attılar.
Yalvarıp yakardılar…
Bu konuda yıllarca, en az 100 yazı yazdım:
“Boşuna zahmet ediyorsunuz, AB bizi hiçbir zaman almayacaktır. Bunun nedeni Müslümanlık falan değil, vizesini alıp bavulunu toparlayan milyonlarca aç ve işsiz insanımızın iş bulma umuduyla AB ülkelerine göç etmeye hazır bekliyor olmasıdır.”
Defalarca sordum:
“Siz AB olsanız böyle bir Türkiye'yi aranıza alır mısınız?..”
Adamlar artık açık açık söylüyor, “Türkiye başımızın belası olacaktır” diyor!
İngiltere'deki halk oylamasına işte bu gerekçeyi öne sürüp girdiler ve kazandılar.

* * *

Üstelik işin başka boyutları da var. Bugünkü iktidar AB'nin temel ilkelerini çiğnedikçe çiğniyor.
Basın özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü, demokrasi…
AB ülkelerinin aklı Türkiye'deki baskıcı rejimi almıyor.
Çok basit ve her gün yaşadığımız bir olayı örnek vereyim.
Bugüne kadar açılmış olan ve sayıları binlere ulaşan “Cumhurbaşkanına hakaret” davaları…
Meclis'i ele geçirmiş olan dinci-şeriatçı tek adam rejimi…
Yargının esir alınması…
Gel de bunları uygar dünyaya anlat bakalım.

* * *

İngiltere'de halk oylaması yapılmış, ülkenin AB'den çıkmasına veya kalmasına karar verilmiş, sadece onların sorunudur.
Sonucu şöyle veya böyle olur, AB bu kararla güçlenir veya zayıflar, bizi yöneten aymazların sorunu değildir.
Onlar sadece seyircidir, bol bol nutuk atar, palavra sıkıp iç kamuoyunu gıdıklamaya çalışır.
“Müslümanlık edebiyatı” bir yere kadardır.
Uygar dünya bunu yemez.
Sen önce kendi yaptıklarına bakacaksın, yalanların, hırsızlıkların, rüşvetlerin, yandaşlara yarattığın o inanılmaz rantların hesabını milletine vereceksin…
AB'ye daha sonra yalvarıp yakaracaksın.

Futbol rezaleti devam ediyor
Sevgili okuyucularım, futbolda yaşanan son olayları kıyısından köşesinden bile olsa mutlaka izliyorsunuz.
Burada kaçıncı kez soruyorum, herkes de merak ediyor…
– Avrupa kupası için Federasyon olarak Fransa'ya kaç beleşçiyi ve iktidar yandaşı torpilliyi hangi gerekçeyle götürdünüz?
– Bunlar kimdir, isimleri nedir?
– Bu işin toplam maliyeti ne olmuştur?

* * *

Gidenler Fransa'da ense yaptı, gezdi, eğlendi, yedi içti. Harcamaların tamamı şirketten!
Bazıları şu anda bile Türkiye'ye dönüş yapmadı. Tatlı hayat devam edip gidiyor.
Futbolcular derseniz onlar da öyle. Bir bölümü özel uçakla önceki gece geldi ama sadece yedi kişi.
Diğerlerinin ne olduğu, nerede olduğu bilinmiyor. Elde ettikleri büyük başarılar (!) sonrasında tatile çıktıkları söyleniyor.
Unvanı Türkiye Futbol Direktörü olan “İmparator” derseniz, o da kayıplara karıştı.
Küsmüş, kırgınmış, dargınmış, futbolcularla yaptığı ve rezalete dönüşen prim kavgaları sonrasında yorgun düşmüş!
İlk iki yenilgi sonrasında “Gereğini yapacağım” demişti, hiçbir şey yapmadı…
Demek ki ayda net bir trilyon lira maaş almayı sürdürmeye niyetli. İyi bir kazanç kapısı…Nasıl olsa sözleşmesi sağlam, kendisinden hesap soran olmadığı gibi vereceği bir hesap da olmadığı anlaşılıyor!

* * *

Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören derseniz, geçmişte Beşiktaş kulübü başkanı idi. Yaptığı anormal ve sorumsuz harcamalarla kulübü batırdı. Sonraki yönetimler onun bıraktığı inanılmaz enkazı
biraz olsun kaldırmaya çalışıyor.
Yüzlerce trilyonun döndüğü futbol sektörü işte bu Yıldırım'a emanet!
Yazıyoruz, bu rezaletleri dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışıyoruz ama kimseden tık yok.
Gençlik ve Spor Bakanı olan şahıs, Yıldırım Demirören, İmparator, futbolcular ve beleşçilerden ses gelmiyor!
Belki de işin utancını hep birlikte yaşıyorlar.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 81451

ulkucudunya@ulkucudunya.com