Artık her yerde bir sultancık var
ERGUN BABAHAN 01 Ocak 1970
Neredeyse her saat başı konuşup bir tek olumlu söz etmeyen, sadece öfke saçan bir lider var başımızda. Devamlı negatif konuşan, düşmanlık yaratan bu şahsiyetle Türkiye’nin normal düzene girmesi mümkün değil. Tepeden başlayan nefret söylemi dalgalar halinde tüm topluma yayılıyor.
Kendini herkese laf yetiştirme derdinde hisseden Erdoğan, Erol Evgin’den Firuzağa’ya, İngiltere referandumundan kadınların çocuk sayısına kadar konuşan beyfendi, saçmalama hakkını sonuna kadar kullanıyor açıkçası. Dünya politikası uzmanı gibi kalkıp İngiltere referandumu hakkında yorum yapma hakkını kendinde görebiliyor ve öngörülü bir lider olduğunu tüm dünyaya gösteriyor.
1 Kasım’dan sonra Doğan Grubu’nun da içine atladığı Havuz Medyası bunları yazmadığı için halkın çoğunluğunun bu gelişmelerden haberi olmuyor. Yazmaya veya anlatmaya cüret edenlerin başına gelenler ise herkesin malumu. Gerçeği yazan gazetelere kayyım atanıyor, televizyonların ekranı karartılıyor, gazeteciler cezaevine gönderiliyor.
Sultan hazretleri önüne gelene ağzının payını verdiği için avanesi de onu örnek alıyor. Gazetede haberini gören işadamı, haber merkezini arayıp gazetecileri tehdite cüret edebiliyor. Gazetecisi, Twitter’da kızdığı birine meydan okuyup şiddet mesajları atabiliyor. Çünkü kanunsuzluğun, yolsuzluğun, hukuksuzluğun bizzat iktidar tarafından korunup kollandığı bir dönemden geçiyoruz.
Mehmet Altan dün Özgür Düşünce’deki köşesinde yazdı.. AKP Odun Pazarı Kadın Kolları Başkanı Esma Çakır, Kurşunlu Külliyesi'ndeki dans gösterisine tepki göstererek, "Başkan Kazım Kurt'u uyarıyoruz. Ne pahasına olursa olsun bir daha Külliye'de dansa, çaça, tango, Hint ve modern dans gösterilerine asla ama asla müsaade etmeyeceğiz" diyebiliyor mesela. Bulunduğu konum kendisine ne böyle bir yetki, ne de insanların yaşam biçimine müdahale hakkı veriyor ama iktidar şımarıklığı, mafyavari yöntemler tepeden aşağı dalgalar halinde yayılıyor.
Artık sadece Saray’da bir Sultan yok. Her ilçede, her köyde, her mahallede birer küçük Sultan var. Herkes yukarı bakıp kendi doğrusunu dayatma hakkını kendisinde görebiliyor.
Ve sadece muhalefet de değil, havuz medyasında da korku dağları sarmış bulunuyor. Ahmet Taşgetiren’in Star’da eğitim konusunda kaleme aldığı makale bunun açık bir örneğiydi. Eğiitm sisteminin çöktüğünü kibarca anlatmaya çalışan Taşgetiren, Sultan’ın öfkesini üzerine çekmemek için her cümlede bir ‘’Sayın Cumhurbaşkanım…’’ yazma ihtiyacını hissediyor, her minik eleştirinin başına inanılmaz övgüler koyuyordu. Yeni Şafak’tayken sütten ağzı yanmış, Star’da yoğurdu üfleyerek yemeye başlamıştı.
Kendisini her konuda pervasızca destekleyen kalemlerin bile eğitim kalitesi gibi bir konuda yazı yazmaktan ürktüğü, korktuğu bir atmosfer bu. Ya yanlış anlarsa endişesiyle önce bir yıkama yağlama yapma, sonra kibarca tekliflerini dile getirme zorunda kalıyor.
Sadece Sultan’a yalakalık yapmak, yalana-dolana ortak olup gerçeği sayfalardan ekranlardan kovmak için var olan bir medya düzeninin ülkeyi sürüklediği yer ortada.
Havuz Medyası’nın herhangi bir bakanlıktaki herhangi bir aksaklığı bile haber yapamadığı, eleştiri ve sorgulama kabiliyetinin ortadan kalktığı bir ortamda, rezillik, hukuksuzluk, yağma sıradan hale geliyor.
Burası hızla bir devlet olma niteliğini kaybediyor. Kuralı olmayan, üçüncü sınıf Osmanlı taklitçiliğini tarihe sahip çıkmak zanneden zavallı bir ideolojinin memleketi getirdiği nokta bu.
İç savaş çıkarsa çıksın diyebilecek kadar zıvanadan çıkmış bir siyaset anlayışının ülkeyi götüreceği yer kaçınılmaz olarak o noktadır. Öngörülerinin isabetini Suriye’den başlayarak tüm bölge politikalarında gördük. İçeride öngörüsüzlüklerinin bedelini de hep birlikte ödeyecek gibi görünüyor açıkçası.
Yalan-dolanla gelinen nokta burası. Gerçeğin duvarına frensiz bir şekilde hızla gidiyoruz. Kaçanın canını kurtaracağı bir ülke haline gelen bu topraklarda AKP, insanların içinde yaşadıkları toplumdan neden soğuduğunu göremeyip Amerikalı şirketlere beyin göçünü durdurmak için akıl danışıyor.