« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Tem

2016

Sahi, o 'son söz' neydi?

Servet Avcı 01 Ocak 1970

19 Mart 2013, Ankara... Bahçeli diyor ki: "Duyduk duymadık demeyin... MHP olarak son sözümüzü henüz söylemedik..."

19 Haziran 2013, Ankara... Bahçeli diyor ki: "Akıllı olun akıllı... Son sözümüzü söylemedik derken boşuna konuşmadık..."

20 Haziran 2013, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen Kahramanmaraş Kültür Günleri'nde basın mensuplarına açıklama yapan Bahçeli diyor ki: "Son söz söylenmemiştir. Son sözümüz Taksim'e benzemez..."

1 Şubat 2014, Denizli... Bahçeli diyor ki: "Daha son sözümüzü söylemedik..."

17 Kasım 2015, Ankara... Bahçeli diyor ki: "Bizim sözümüz doğrudur... Son sözümüzü daha söylemedik... Ne söz verdiysek, onun yanında durduk..."

***

O 'son söz'ün ne olduğunu kimse bir türlü öğrenemedi... Nakarat gibi tekrarlanıp durdu... Âlem balkon konuşmalarını seriye bağlarken, milliyetçilerin payına yıllardır 'son söz' edebiyatı eşliğinde oyalanma düştü...

'Söz' önemli tabii... Hele bunu Türk milliyetçilerine baş olduğu iddiasındaki kişi söylüyorsa...

Zaman zaman yazıp durduk "Milliyetçilerin söz ağırlığı neden yok oldu?" diye... Çünkü bir siyasî iktidar olanca kötülüğüne ve ülkeyi karanlığa doğru sürüklüyor olmasına rağmen iktidarını koruyor, bu tehlikeye sürekli dikkat çeken milliyetçiler toplumdan beklenen ilgiyi görmüyor... Bu çelişkinin bir izahı olmalıydı...

Daha önce de vurgulamaya çalışmıştım... Bunca kötülüğe rağmen halk yine de aynı yerde çakılı kalıyorsa bunun iki sebebi olabilir... Birincisi, bizim 'kötü' gördüğümüz aslında 'kötü' değildir, bu bizim göz yanılgımızdır... İkincisi, halk 'daha kötü'ye savrulma ihtimaline karşı mevcudun yanında yer almaktadır... Her ikisi de berbat bir durum...

***

Türk milliyetçiliğini yönetenlerin, başta Genel Başkan olmak üzere toplumda neden 'söz ağırlığı' yok? Bu soruya cevap için son gelişmeye bakmak bile yeterli...

MHP delegeleri kurultay istedi... Bahçeli direnebildiği kadar direndi... Yargıtay kararı çıktığı gün derhal 10 Temmuz'da kurultay kararı açıkladı... Amacı belliydi, hem yanında gördüklerinin panik hâlinde dağılmamasını, hem de muhaliflerin kurultayına daha az delegenin katılımını hesaplamıştı...

'Lider'in ağzından 'söz' çıkmıştı... Sınırlı sayıda kalmış taraftarları pek sevinmişti bu 'hodri meydan'a... "Kurultaysa kurultay, önce tüzüğü değiştireceğiz, sonra da seçimli kurultay yapacağız, hadi kaçmak yok, tarlada değil salonda görüşürüz" türünden meydan okumaya başlamışlardı muhalefete...

Nereden bileceklerdi 'bu söz de havada kalacak' diye? Bir türlü söylenemeyen 'son söz'ün sahibi yine yaptı yapacağını ve mahkeme kararını gerekçe göstererek 'bu şartlarda kurultay yapılamayacağını' buyurdu... Kurultayı toplamak elinde olduğu hâlde 18 Mart 2018'de ısrar ettiği, mecburiyetten 10 Temmuz 2016'yı zikrettiği tarihi sözü 10 dakikada buhar oldu... Yine 2018'e döndü... İmkânı olsa 2118'e dönecek... Çünkü toplanacak kurultayda mevcut delegeyle kaybedeceğini çok iyi biliyor ve buna göre kendisi için zaman kazanma stratejisi üretiyor...

O, zaman kazandığını zannederken, toplum nezdinde zaten tartışmalı olan 'söz, ağırlığı'nı kaybediyor... Sadece o kaybetmiyor, milliyetçi camia kaybolan ağırlıktan tümüyle yara alıyor...

***

Söz önemliydi, hem de çok önemli... Bu sözler yenilip yutuldukça, bundan sonra halkın karşısına hangi konuda çıkıp, proje sunduğunuzda veya tehlikeye dikkat çektiğinizde inandırıcılığınız olacak? Bu trajik hâlle mi yenilgiler zincirine son verilecek? İliştirin bakalım şu 'bilge lider, dürüst lider' gibi zorlama kavramların yanına tüm bu yaşananları ve sonra izah edin bakalım edebiliyor musunuz?

10 Temmuz'da da olsa kurultayı yaptırmamaya kararlı olduğu hâlde reklam panolarına kurultay ilânları yapıştırarak güya kurultay istediği tiyatrosu oynayan iradeye soralım: O reklâmlar kaça mâl olmuştur? Artık kurultayın 'taraflarından birisi' olacağınıza göre para kendi cebinizden mi yoksa partinin kasasından mı çıkmıştır? Tıpkı AKP'li hukukçu Hatemi'ye ödenen para gibi? Bu sorular 'dürüstlüğünüze' havale! Hadi bakalım...

***

Şu 'söz' meselesini 'bilge lider'in 4 Haziran tarihli tweetiyle bitirelim de daha bir aydınlatıcı olsun: "Söz ruhtan gelmiyorsa, kalben onaylanmıyorsa, yani dürüst değilse, altında bir oyun vardır..."

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 120305

ulkucudunya@ulkucudunya.com