Ona mı sordunuz!
Emin Çölaşan 01 Ocak 1970
Sevgili okuyucularım, İHH isimli bir şeriatçı vakıf tarafından 2010 Mayıs ayında İsrail'e doğru yola çıkarılan Mavi Marmara gemisini İsrail komandoları bastı ve 10 vatandaşımız öldürüldü. Geminin gidişinden ve olacaklardan Tayyip'in haberi vardı.
Sonrasında çeşitli zamanlarda konuştu ve “Gemiye ben izin verdim” dedi. Şimdi İsrail'le dost oluyor ya, son sözü şöyle:
“Gemiyi gönderirken dönemin başbakanına mı sormuştunuz!..”
Yani “Bana mı sordular, benim olanlardan haberim yoktu” demeye getiriyor.
Çelişkinin bu kadarı az bulunur.
Elbette ona sordular. Atılan her adımdan haberi vardı ama şimdi inkar ediyor. Bu konuda olaydan sonra yazdığım üç yazıyı özetleyip harmanlıyor ve bilginize sunuyorum. Okuyunca belleğiniz tazelenecek… Haberi var mıymış yok muymuş, anımsayın bakalım o sırada neler olduğunu!
* * *
12 Eylül 2010 günü Türkiye'de bir anayasa referandumu yapılacaktı.
İktidarın bu referandum öncesinde birkaç adım atıp olayı oy avcılığına dönüştürmesi gerekiyordu. Bunun çaresi bulundu. Kur'an'dan kaynaklanan Yahudi düşmanlığı nedeniyle İsrail üzerine bir sefer düzenlenmesi planlandı. Peki bu sefer nasıl yapılacaktı!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait Mavi Marmara isimli bir gemi var. İlk aşamada bu gemiyi İHH isimli şeriatçı bir vakfa bir apartman dairesi fiyatına sattılar. Parası ödendi mi, bilinmiyor… Bugüne kadar açıklama
yapılmadı.
Gemiye İHH tarafından haritada yerini bile bilmediğimiz Komor Adaları bayrağı çekildi ve derhal tantana başlatıldı:
Gazze'ye insani yardım malzemesi götürüp İsrail ambargosunu deleceğiz!
* * *
Geminin kamarası yok, yemek yiyecek yeri yok. Uzun yol gemisi değil. Marmara Denizi'nde iç hat seferleri yapardı ama bunlar hiç önemli değildi.
Gemiye doldurulacak kadrolar şeriatçı kesim arasından özenle seçildi.
Liman belgelerine göre resmi kayıtlar şöyleydi:
Mavi Marmara gemisi İstanbul'dan Antalya'ya ve oradan da Mısır'a gidecekti. İşin içinde İsrail ve Gazze yoktu.
Gemi İstanbul'dan Antalya'ya 40 kişi ile ve büyük törenlerle yola çıktı. Gemide yardım malzemesi olarak neler olduğu bilinmiyordu. Zaten pek bir şey yoktu. Antalya Limanı'nda Mavi Marmara'yı büyük kalabalıklar, bindirilmiş kıtalar karşıladı. Kalabalık tekbir getiriyordu.
Antalya Liman Müdürlüğü belgeleri ve kaptan Mahmut Tural'ın imzalı belgelerine göre gemide kaptan dahil 29 mürettebat ve 42 yolcu vardı.
Gazze'ye gönderilen yardım malzemesi (!) ise şöyle:
“12 kilo margarin, 5 kilo sosis, 5 kilo sucuk, 6 kilo neskafe, bir koli hardal, ketçap ve mayonez, 500 kilo ekmek. 1.200 kilo et, 400 kilo şeker, 100 kilo pirinç.”
Resmi liman belgesinde ayrıca şu ifade yer alıyordu:
“Geminin İstanbul Limanı'ndan Türkiye/Antalya limanına gitmesine izin verilmiştir.”
Resmi izin Mısır'a, ama korsan geminin rotası önce Antalya, sonra İsrail'e!
* * *
Mavi Marmara Antalya Limanı'nda birkaç gün bekletildi…
Geminin yanında her gün şeriatçılar tarafından dualar edildi, kurbanlar kesildi… Ve ne olduysa Antalya'da oldu. Yolcu sayısı birdenbire 546'ya ulaştı. Demek ki birkaç gün içerisinde gemiye yaklaşık 500 kişi binmişti! Kimdi o militanlar?
Güya yardım malzemesi götüren bir gemide 546 yolcunun ne işi vardı?
Üstelik hiçbirinin pasaportu yoktu, İsrail vizesi yoktu. Antalya'da gümrük işleminden geçmediler.
Devletin yasaları açık açık çiğneniyor, rezalet başlıyordu.
* * *
Önceden karar verilmişti, İsrail'e giden gemiye bazı AKP milletvekilleri de binecekti. Ama her nedense, son anda Tayyip'ten gelen emirle bu girişim iptal edildi. Milletvekilleri gemiye binmedi… Çünkü olacaklar belliydi. İsrail gemiyi basacaktı.
Buna karşın Mavi Marmara'ya TRT kameramanları ve öteki yandaş gazeteciler alındı. Bunlar yol boyunca gemiden naklen canlı yayın yaptılar. Gemide “Gazze'ye şehit olmaya gidiyoruz” diye sloganlar atılıyordu.
İlahiler okunuyor, çember sakallılar topluca dua ediyor ve biz buradan uyarıyorduk:
“Bakın, İsrail resmi açıklamalar yaptı. Geminin Gazze'ye yaklaşmasına izin vermeyeceğini, karasularına girildiği takdirde silah kullanacağını bildirdi. Bu olayda kan akar. Ey Tayyip, gel bu işten vazgeç, gemiyi geri döndür!..”
İsrail bunlara bir çağrıda daha bulunmuştu:
“Eğer yardım malzemesi gönderecekseniz, bizim aracılığımızla gönderebilirsiniz. Biz onları uluslararası denetim altında Gazze'de dağıtırız.”
Hiç umursamadılar… Çünkü işin iç siyaset boyutu önemliydi.
Bir süre sonra referandum yapılacaktı ve Yahudi düşmanlığını bir kez daha sergilemeleri gerekiyordu!
* * *
Mavi Marmara Akdeniz'de seyrederken, ufukta İsrail hücumbotları ve helikopterleri göründü. İsrail komandoları helikopterlerden gemiye indi.
Gemide çatışma çıktı ve on vatandaşımız can verdi. Çok sayıda yaralı vardı. İsrail komandolarından da yaralananlar olmuştu.
Gemiyi İsrail'e götürüp bağladılar. Bunlar olurken bizim Yahudi düşmanı siyaset bezirganları Türkiye'de bağırıp çağırıyor, intikam yeminleri ediyordu!
Ölenler “Şehit (!)” ilan edildi, Üsküdar'da onların adına şehitler anıtı yapılacağı açıklandı. Cesetler, yaralılar, mürettebat ve öteki şeriatçılar bir süre sonra Türkiye'ye gönderildi, gemi aylar sonra geldi.
Tayyip'in yarattığı “Van minıt” skandalının rövanşı böyle alınmak isteniyordu!
* * *
Mavi Marmara tam bir utanç olayıdır. AKP ve Tayyip için önemli olan insanların canları değil, bu olayı referandum öncesinde iç siyaset malzemesi olarak kullanmaktı. İsrail'le kriz çıkarıp kitleleri sokağa dökeceklerdi. Nitekim döktüler. Ankara'da İsrail büyükelçisinin konutu önünde sabahlara kadar hoparlörden Kur'an okundu, cami çıkışlarında gösteriler düzenlendi.
Kitleler sokağa dökülürken, bir taşla dört kuş vurulacaktı:
1- İsrail'e posta konulacak, Tayyip'in yarattığı “Van minıt” komedisinin rövanşı alınacaktı.
2- İran ve İsrail'den korkan Arap ülkelerinde Tayyip saygınlık (!) kazanacak ve Araplardan para gelecekti.
3- Düğmeye basınca kitlelerin sokağa dökülüp dökülmeyeceği denenecekti.
4- Referandum öncesinde şeriatçı kesime gaz verilmiş olacaktı.
Test ettiler, onaylandı!
* * *
Mavi Marmara gemisinde ölenlerin tek sorumlusu Tayyip ve AKP'dir. Bir ülkenin sınırlarını zorlamak için gemi gönderdiler ve o insanların bilerek, göz göre göre can vermesine neden oldular… Çünkü olacakları biliyorlardı. Yardım gemisinde (!) yüzlerce kişinin ne işi vardı? Bu rezaletin hesabı Tayyip'ten sorulmalıdır, tek adres orasıdır.
Gemiye 60 adet yandaş gazeteci ile TRT kameramanları dolduruldu, seferde iken canlı yayınlar
yapıldı. Katılanlar “Sıkıysa gel de bize dokun İsrail” diye bağrışıyordu.
* * *
Bizim gazetenin internet sitesi arşivinden bakabilirsiniz. 2010 yılı Mayıs ayının son günlerinde yaşanan Mavi Marmara rezaletini 2 Haziran 2010, 17 Haziran 2010 ve 2 Nisan 2013 tarihli yazılarımda böyle anlatmıştım.
Şimdi gelelim günümüze.
İsrail'e yıllarca sövenler şimdi barış çubuğu yaktı, Yahudi dostu oldu!
Tayyip işte bu yüzden geçmişi inkar ediyor, İHH isimli şeriatçı
vakfa “Gemiyi gönderirken bana sormadınız” diye bindiriyor! Olanlardan ve olacaklardan benim haberim yoktu demeye getiriyor!
Mavi Marmara olayı yukarıda çok özetle anlatmaya çalıştığım aşamalardan geçti, insanlar öldü.
Tayyip o dönemin başbakanı olarak bu olanlardan haberdar değilmiş!
Tayyip yalan söylemez, mutlaka öyledir!
Vallaha helal olsun, başka ne diyeyim.