Neye alışacağız?
LEVENT GÜLTEKİN 01 Ocak 1970
Yargı başkanları çay toplama bahanesiyle Erdoğan’ın Rize gezisine katıldı.
Kuvvetler ayrılığı ilkesine leke süren bu davranışı eleştirenlere Erdoğan şöyle cevap vermiş: “Bunlara alışmadılar bunlar bugüne kadar, ama alışacaklar.”
Sahi neye alışacağız?
Anayasa’nın askıya alınmasına mı? Kuvvetler ayrılığı ilkesinin alenen çiğnenmesine mi?
Yargının tamamen iktidarın kontrolüne girmesine mi?Ülkede kaba kuvvetin geçerli tek kural haline getirilmesine mi?
Farklı fikirlere, farklı görüşlere tahammül edemeyen, itaati tek kural haline getiren bu anlayışa mı alışacağız?
Demokrasiyi sandıktan ibaret gören, üstelik sandığa giderken de rakiplerini şantajla, tehditle, baskıyla binbir türlü hileyle baskı altında tutan bu siyasi ahlaksızlığa mı alışacağız?
Kendi kişisel hırsı için 40 yıllık yol arkadaşlarını bile bir günde hain ilan eden, onları harcamaktan zerre kadar çekinmeyen bu aç gözlülüğe mi alışacağız?
Aleni yapılan yolsuzluğun, hırsızlığın cezasız bırakılmasına mı alışacağız?
Çatışmanın, ayrımcılığın, ötekileştirmenin, aşağılamanın, tehdidin, şantajın siyaset olarak sunulmasına mı alışacağız?
Toplumu; inanç, mezhep, etnik köken ayrımcılığına sürükleyen, ülkeyi adeta lime lime eden bu politikalara mı alışacağız?
Demokrasilerin en önemli kurumlarında biri olan bağımsız medyayı tehditle, şantajla, baskıyla yok eden, bütünüyle susturan; gazetecilerin, yazarların ekmeğiyle oynayan bu kabadayılığa mı alışacağız?
Medya diye önümüze konulan, yayınlarında zerre kadar kamu yararı gözetmeyen bu pespaye gazetelere, TV’lere, gazetecilere mi alışacağız?
İktidarda kalmak için ülkeyi bile gözden çıkaran bu pervasızlığa mı alışacağız?
Kural- kanun tanımayan, bütün değerleri, kurumları birer birer harcayan, bu ilkesiz siyasete mi alışacağız?
Her adımı ülkeye büyük zararlar veren hamasete dayalı bu dış politikaya mı alışacağız?
Ülkemizin dünyadaki saygınlığına büyük darbe vuran, hepimizin başını öne eğdiren, diplomasiden uzak bu utanç verici kabadayı üsluba mı alışacağız?
Çocuklarımızı içi boş bir ‘dava’ uğruna hiçbir şey öğretmeden mezun eden, geleceklerini karartan bu eğitim sistemine mi alışacağız?
İnsan hayatını hiçe sayan, ölümü yücelten, kötülükten beslenen bu siyasi yaklaşıma mı alışacağız?
İstismarı, yalanı, hileyi, hak yemeyi, adam kayırmayı meşru gören bu sözde ahlak anlayışına mı alışacağız?
40 milyon insan yoksulluk sınırında yaşarken saraylarda, köşklerde, özel yatlarda lüks ve şatafat içinde yüzen bu görgüsüzlüğe mi alışacağız?
Her gün 5-10 çocuk ölürken tek gündem maddesi başkanlık olan bu vicdansızlığa ve vurdumduymazlığa mı alışacağız?.
Alışamayız. Alışmayacağız.
Tüm bunlara alışmak demek insan olma çabasından vazgeçmek demektir. İnsana yakışmayan bir hayata razı olmak demektir.
Kaba kuvvete, hukuksuzluğa, kabadayılığa teslim olmak demektir.
Dünyada utanç içinde, başı öne eğik bir şekilde yaşamayı kabul etmek demektir.
Onur, haysiyet, ahlak gibi değerlerden vazgeçmek, köle gibi yaşamayı kabul etmektir.
Kendi çıkarını ülke çıkarının üstünde gören ‘tek adam’a yenilmek demektir.
Yoksulluğa, çürümüşlüğe, eğitimsizliğe, cehalete razı olmaktır.
Kötülüğün, gaddarlığın, aç gözlülüğün, vicdansızlığın bütün bir ülkeyi teslim almasına ortak olmaktır.
Diyelim ki alıştık. Diyelim ki tüm bu sefaleti sineye çektik.
Böyle bir ülkeden kime, ne hayır gelir?
Böyle bir ülke, böyle bir toplum nereye varabilir?
Bağımsız yargısı, geçerli anayasası, kamusal fayda gözeten bir medyası, barışı ve insan yaşamını esas alan bir siyaset anlayışı olmayan, ahlak, dürüstlük, vicdan gibi değerlere kıymet vermeyen bir ülke ve tüm bunların yokluğuna alışmış bir toplum…
Ne elde edecek? Nasıl bir hayat kuracak? Dünyada kendine saygın bir yer nasıl edinecek? Çocuklarına nasıl bir yaşam bırakacak?
Bilimde, sanatta, ekonomide… nasıl yol kat edecek? Hangi değerlerle dünyada kendine bir yer edinecek?
Ve hepsinden önemlisi de insan gibi bir yaşamı nasıl kuracak ve sürdürecek?
Bu nedenle mesele Erdoğan değil, hâlâ anlamadınız mı?
Esas mesele onun meselelere yaklaşımı. Kötülükten beslenen siyaset tarzı. Kabadayı üslubu. Yasa, hukuk, kural, kanun tanımazlığı. Değerleri hiçe sayması. Yolsuzluğu, adam kayırmayı sorun etmeyen ahlak anlayışı. Düşünceye, akla kıymet vermeyişi. Özgürlükleri kısıtlayan, herkesi kendisi gibi düşünmeye zorlayan siyaseti. 78 milyona köle muamelesi çeken tavrı.
Üstelik tüm bunlardan gurur duyması..
Sadece Erdoğan değil, böyle bir anlayışı, siyaseti ve bu anlayışla oluşan bir ülkeyi bize kim dayatırsa dayatsın kabullenmeyeceğiz.
Ve yapılanlara alışmayacağız.
Çünkü insan gibi bir yaşam sürmek istiyoruz.