Son söz için özgür beyin
Ömer Lütfi METE 03 Haziran 2008
Putin, Rusya'da 'son söz'ün yeni Başkan Medvedev'de olduğunu söyleyince bizim düzeneğimiz hakkındaki keskin yargıma döndüm: Yıllardır 'Türkiye devlet olmaktan çıkartıldı' derken esas aldığım temel gösterge, son sözü söyleyecek makamın işlemeyişidir!
Rusya'yı istikrar içinde güçlendiren ana dinamik, Putin'le birlikte son sözü söyleyecek makamın işlemeye başlamasıdır. Birimler ve kurumlar ihtilafa düştüğünde, son sözü sıkıntısız şekilde söyleyecek makamınız varsa devletiniz var demektir! Rusya'da son sözün hâlâ Putin'de olması veya olmaması sorun değil! Zira 'Ben ülkemin ekonomik ve sosyal meseleleriyle ilgilenen mütevazı bir hizmetçisiyim' diyebilen Putin'in devlet görgüsü, Rusya için bağışıklık sistemidir. Medvedev sadece süs başkan olsa ve son söz fiilen Putin'de bulunsa bile Rus hiyerarşisi bozulmaz. 'Devlet etme' işinin şeklen çarpık olması, son sözü askıda bırakmaz.
Bizdeki kurulu düzene göre ise son söz başbakanda... Fakat sayılı demler hariç, başbakanlar son sözü söyleyemez! O yüzden de Türkiye'de devlet etme işi askıdadır. Esasen bugünkü şartlarda son sözü söyleyecek makamı işletmemiz pek mümkün de görünmüyor. Bu da, belirsiz bir süre daha devlet etme işinin askıda kalması, yani devlet olamamak demektir! 'Bugünkü şartlar' derken kast ettiğimiz, NATO'lu yıllar boyunca devlet bilincimizi çökertmişliğimizdir.
Bu bilinci ihya edebilmek için ise ülkede iletişim çarkının ıslah edilmesi şart! Bu zor işi başarabilmek için o kadar çok şey yapmak gerek ki, saymakla bitmez ama belli başlılarını özetlemeyi deneyelim:
1) Halk arasında dolaşan yabancı ajanların ürettiği bilgi kirlenmesini asgariye indirmek için, ülkemizi casuslar için cennet olmaktan çıkarmalıyız! Erbabı bunun nasıl olması gerektiğini bilir ama yapamaz. Çünkü yabancı servislerden ve devletlerinden ödü kopan siyaset ve güvenlik sorumluları, ilgili kadroların elini kolunu bağlar.
2) İletişim sektörünün can suyu olan reklâmdır. Bu can suyunu veren Karun'ların yayın içeriklerini kendi çıkar ve ideolojilerine göre belirlemelerinin önüne geçmek. (Aslında bu evrensel bir zorunluluk...) Meselâ televizyonlar için izlenme oranlarını ölçmeyi hakikaten bağımsız kılınacak RTÜK'e vermek, gazeteler için de işlemeyen meslek içi denetim çarkını işler hale getirmek...
3) Yabancı gizli servislerin ve onlarla bağlantılı sivil toplum kuruluşlarının yayın organlarımızdaki işbirlikçi ve tetikçilerini ayıklamak...
Peki, kim yapacak? Son sözü söyleyecek makamın fiilen mevcut bulunmadığı bir ülkede bu irade nasıl oluşsun? Özgür aydınların iğne ile kuyu kazarak yapacağı çalışmalarla mesafe kat etmekten başka yol yok! Kesintisiz Haçlı Seferleri'nin Sevr aşamasında komaya girdikten sonra devlet bilincimizi büyük ölçüde kaybetmiş olarak ayağa kalktık. Kalanını da İnönü zihniyeti ile bugüne kadar tükettik...
Yeniden bu bilinci kazanmak için elimizi çabuk tutmalı ama acilci davranmamalıyız! Zira iğne ile kuyu kazmak zorundayız! Bir avuç hakikaten özgür aydın iğne ile kuyu kazarsa ne olur? Hiç! Demek ki mesele, iğne ile kuyu kazmayı benimseyebilecek hakiki özgür aydın neslini çoğaltmak... Gerisi teferruat!