Yanlış tutumlar, yanlış sözler...
Hüseyin KOCABIYIK 03 Haziran 2008
Demokrasinin yanında saf tuttuğum ve kaçınılmaz bir biçimde AK Parti hükümetinin birçok icraatını desteklediğim için zarar görmüş birisiyim. Ancak son günlerde hem Başbakan`ın hem de arkadaşlarının hal ve davranışlarından fena halde rahatsız olmaya başladım. Bir kere bu hükümet ikinci iktidar döneminde, 22 Temmuz gecesi, yüzde 47`nin gölgesinde balkonda sergilenen o unutulmaz olgunluğu bir genel ve sürdürülebilir tutum haline getiremedi. Daha seçimlerin üzerinden iki gün geçmeden, başta Başbakan olmak üzere, bazı AK Partililer birer `kibir abidesi`ne dönüştüler. Nerden belli? Şundan ki, henüz TBMM toplanmamışken, hükümet kurulmamış ve bakanlar kurulu oluşturulmamışken; Cumhurbaşkanı seçilmemişken bir de baktık ki Başbakan `yeni bir Anayasa yapma hazırlıklarına başladıklarını` açıklayıverdi. Bu açıklama ile Türkiye`nin önünde duran yeni anayasa yapma fırsatına ilk kurşunu Başbakan`ın bizzat kendisi sıktı. 22 Temmuz`un perişan ettiği Deniz Baykal düştüğü çukurdan Tayyip Bey`in uzattığı bu halata yapışarak hem kendi siyasi varlığını yeniden anlamlandırdı hem de hükümeti `rejimi değiştirecekler` biçiminde kategorize ediverdi. HHH
Ardından hiç gereği yokken ve daha 1,5 yıl varken `Diyarbakır`ı ve İzmir`i istiyorum` dedi mi Başbakan? Dedi. Deyince ne oldu? Uyuyan yılanı uyandırdı. Bütün rakip partileri bir seçim alarmı içine soktu. Oysa tek hazırlıklı parti AK Parti`ydi. Geldiğimiz nokta ne? Diyarbakır için önümüzdeki seçim bir `etnik direniş`, İzmir içinse bir `laik direniş`. O lüzumsuz çıkışın sonucu budur. Hatalar zinciri bununla da bitmedi: Başbakan İspanya`da 20 yıllık bir kronik sorunla ilgili `velev ki` ile başlayan bir cümle kurdu ve türban meselesi Türkiye`yi bir siyasi krizin, hatta bir devlet krizinin göbeğine oturttu. Şimdi AK Parti`nin kapatılmasını Tayyip Erdoğan`ın yasaklanmasını bekliyoruz ve her bir yanımızı belirsizlikler sarmış vaziyette.
HHH
Aynı tutarsızlıklar bugün de devam ediyor. Başbakan siyasete yönelik yargı kuşatmasını yarmak için mücadele edeceği yerde bir taraftan yasama ve yürütmeyi atıl bırakıyor, yani bir bakıma kelleyi giyotine uzatıyor; bir yandan da durmadan memleket ortamını geren ve hiçbir işe yaramayan söylemler icat ediyor. En son Ali Babacan Avrupalılara `Türkiye`de Müslümanlar özgür değil` deyiverdi. Başbakanda bu görüşü destekledi. Şimdi zerre kadar gerçeklik taşımayan bu görüşün sahiplerine `6 senedir ezici bir çoğunlukla iktidardaydınız, şu Müslümanları niye özgürleştirivermediniz` diye sormak herkesin hakkı değil mi?
Ve dahası, birileri çıkar da `Türkiye`de Müslümanlar Demokrat Parti döneminde özgürdü, AP döneminde özgürdü, ANAP döneminde özgürdü, DYP döneminde özgürdü; eğer şimdi özgür değilse sizin yüzünüzden özgür değil` derse ne diyecek AK Partililer?