« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Oca

2008

İmam Şafi ` Muhammed İbnu İdris`

01 Ocak 1970

Hicri 150 (M. 767) yılında Gazze’de doğan İmam Şafii’nin soyu, hem anne hem de baba tarafından Peygamber Efendimiz (sav)’in soyu ile birleşmektedir.(1) İmam Şafii’nin dördüncü dedesi Şafii, Ashab-ı Kiram'dandı. Bu mübarek soyuna duyulan hürmete istinaden gerçek ismi Muhammed ibnu İdris olan bu değerli İslam alimimize de Şafii ismi verilmiştir.

Yedi Yaşında Başlayan İlim Hayatı

Babasının vefatının ardından iki yaşındayken annesi ile Mekke’ye gelen İmam Şafii, yedi yaşına geldiğinde Kuran-ı Kerim’i ezberleyerek ilim hayatına başladı. Henüz küçük yaşta olmasına rağmen Mekke’de bulunan zamanın meşhur alimlerinin derslerine ve sohbetlerine katıldı. Bu şekilde büyük hadis alimlerinden Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerini öğrenip ve bu hadisleri ezberlerken, diğer yandan da Arapçayı düzgün ve mükemmel bir şekilde öğrendi. İmam Şafii Mekke’deki bu ilk tahsilinden sonra, Arapçanın inceliklerini ve Arap edebiyatını öğrenebilmek için çölde yaşayan Huzeyl kabilesinin arasında yaşadı.(2) Bu kabile içinde geçen on yıllık süre içerisinde ilmini artırdı.

Gençliğinin ilk yıllarında kendini tamamen ilme verip, Mekke’deki Süfyan bin Uyeyne, Müslim bin Halid ez-Zenci gibi fakih ve muhaddislerden ilim öğrenen İmam Şafii, hadis, fıkıh, lügat ve edebiyatta yüksek bir ilme sahip oldu. İlim öğrenmek konusundaki bu samimi gayreti neticesinde Mekkeli gençler arasında, ilimde yüksek bir dereceye ulaştı. İmam Şafii’nin aldığı bu ilk eğitim, o dönemdeki İslam terbiyesinin en mükemmel örneklerinden biriydi.



İmam Şafii’nin rivayet ettiği bir hadis:

“Kendisine mülayimlik verilen kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir. Mülayimlikten mahrum olan kimse, dünya ve ahiret iyiliklerinden mahrum olur.”





İmam Malik İlimde Derinleşmesine Vesile Olmuştur

İmam Şafii hazretlerinin eğitiminde en önemli safha, İmam Malik’in talebesi olması ile başlamıştır. Değerli İslam alimimiz İmam Malik ile tanışmak ve ilminden yararlanabilmek için Mekke’den Medine’ye gitmiştir. Bu sırada yirmi yaşlarında olan İmam Şafii, İmam Malik’in himayesinde 9 yıl ilim öğrendi.3 Bu büyük imamın vesilesi ile ilimde derinleşen İmam Şafii, Hicri 179 (M. 795) yılında İmam Malik’in vefat etmesinin ardından Mekke’ye döndü.



Kadılık Görevi ve Üstün Adalet Anlayışı

Tarihi kayıtlara göre; İmam Şafii Mekke’ye dönünce, oraya gelen Yemen valisi, onu Yemen’e götürüp kadılık vazifesi verdi.4 İmam Şafii’nin İslam ahlakından kaynaklanan üstün adalet anlayışı ve aklı, özellikle bu görevi yerine getirirken dikkati çekti. Yemen’e bağlı Necran’da görevli olan İmam Şafii, burada adaleti hakkıyla yerine getirdi. Necran’da yaşatılmak istenen adaletsiz ve çarpık düzene hiçbir şekilde izin vermeyerek, o dönemde uygulanması zor görülen adaleti tam olarak gerçekleştirdi.



Değerli Eserleri:

1.Ahkam-ül-Kur’an

2.İhtilaf-ül-hadis

3.Müsned-üş-Şafii

4.Er-Risale fi’l-usûl: Usul-i fıkha dairdir. Usul-i fıkhın kitap halinde yazıldığı ilk eserdir.

5.El-Mevaris

6.El-Ümm: Fıkıh ilmine dair olup, İmam-ı Şafii’nin içtihad ederek bildirdiği meseleleri içine alan bir eserdir. Yedi cild halinde basılmıştır.

7.Kitab’üs-Sünen ve’l-Müsned: Hadis ilmine dairdir.

8.El-Emali el-Kübra

9.El-İmla’es-Sagir

10.Edeb-ül-kadi

11.Fedail-i Kureyş

12.El-Eşribe

13.Es-Sebkû ve’r-remyü

14. İsbat-ün-Nübüvve ve Redd-i ale’l-berahime gibi eserleri ve divanı vardır.(10)



İlmini İlerletme Arzusu

İmam Şafii beş yıl kadar kadılık görevi yaptıktan sonra Bağdat’a giderek, ilmini ilerletmek için, İmam-ı A’zamın talebesi olan İmam-ı Muhammed’den ders almaya başladı. İmam-ı Muhammed, onu kendi himayesine alıp, yazmış olduğu kitaplarını okutmak suretiyle, Irak’ta derlenen fıkıh ilmini ve Irak’ta meşhur olan rivayetleri öğretti. İmam Şafii bu vesile ile hem Irak'ın hem de Hicaz'ın fıkhını birleştirmiş ve çağın en büyük fakihlerinden (fıkıh alimlerinden) ders almış oldu. Böylece Allah’ın izniyle, fıkıh ilminin kurallarını tespit edecek kadar yüksek bir mertebeye ulaştı.

İlim Öğrettiği Talebeleri

O dönemde herkes, İmam Malik’in talebesi olan İmam Şafii’nin Allah’ın izni ile edindiği ilimdeki bu üstünlüğünü tanıdı. Daha sonra Mekke’ye dönen İmam Şafii, Harem-i Şerif’te ders vermeye başladı.5 Hac mevsimi gelince İslam beldelerinden gelen ilim ehli onunla görüşür, ondan ilim öğrenirlerdi.

Mekke’deki bu ikameti, dokuz yıl kadar süren İmam Şafii, sonra tekrar Bağdat’a gitti. Bu sırada Bağdat, İslam aleminin önemli bir ilim merkezi idi. Burada bulunan alimler, güzel ve açık konuşması, ifade ve izah tarzı etki bakımından çok güçlü olan İmam Şafii’ye hürmet göstermiş ve ilim talebeleri onun etrafında toplanmıştır. Bağdat alimleri dahi ondan ders almışlardır. Daha önce Mekke’de İmam Şafii ile görüşen ve ondan hadis dinleyen Ahmed bin Hanbel kendisinin talebesi olmuş, onun üstünlüğüne hayran kalmıştır. Yine İmam Şafii ile emsal olan İshak bin Raheveyh ve benzerleri ondan ilim tahsil etmişlerdir.

Hicri 204 yılında (M. 820) vefat edene kadar yetiştirdiği öğrencileri ve eserleriyle İslam dünyasının aydınlanmasına vesile olmuş olan İmam Şafii, birtakım bidatlere karşı şiddetle mücadele etmiş ve günümüze dek gelen değerli fikir ve görüşleriyle ömrü boyunca İslam dinine en güzel şekilde hizmet etmiştir.

Değerli İslam Alimlerimizin İmam Şafii Hakkındaki Görüşleri

İmam-ı Ahmed bin Hanbel:

"Hadis okunan yerde, Malik, gökteki yıldız gibidir. İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse, Malik gibi olamadı. Allah ilminde bana Malik kadar kimse emin değildir." (6)

Ebü’l-Kasım bin Selam:

“Hayatımda nice alim ve faziletli kimselerle görüştüm. Şafii hazretleri gibi alim bir kimse görmedim.” (7)

İmam Şafii’nin Hikmetli Sözleri (9)

* “Dünyada zahit (dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren kimse) ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allahü Teala’yı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun.”

* “İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi; tevazu için, alimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur.”

* “Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbadeti ve itaati çok olan kimselere gıpta et. Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyalıklarına özenmeye değmez.”

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 10026

ulkucudunya@ulkucudunya.com