« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

03 Haz

2008

Erdoğan’ın sisteme vermek istediği mesaj

İsmail KÜÇÜKKAYA 03 Haziran 2008

Başbakan Erdoğan'ı izleyip, Diyarbakır'dan döndükten sonra siyaseti bilen, teorisini okumuş ve pratiğini yapan herkese şu soruyu soruyorum:

"Herhangi bir Türk Başbakanı veya bir siyasi parti genel başkanı Güneydoğu konusunda önemli bir açılım yaptığı zaman bunun ülkenin diğer kesimlerindeki karşılığı ne olur?"

Yani o lider, neredeyse bütün bakanlarını, üst düzey bürokratlarının hemen tamamını -bağımsız kurul başkanları dahil olmak üzere- bankacıları ve işadamlarını yanına alıp Diyarbakır'a gittiğinde, canlı yayında iki saat konuşurken diğer bölgelerde yaşayan vatandaşlar üzerinde nasıl bir etki yaratır?

Bir soru daha: "Böyle bir hamle, sisteme, kurulu yapıya yani devlet kurumlarına nasıl yansır, devlet koridorlarında neler düşünülür, neler konuşulur?"

Diyarbakır'da, küçük ama tıklım tıklım salonda, bunaltıcı bir havada iki saati aşkın bir süre kesintisiz tezahürat altında, coşkuyla konuşan Başbakan Erdoğan nasıl bir strateji izliyor, merak ettiğim bu. Görüyorum ki, geçmiş tecrübeler bile net bir fikir edinmemize izin vermiyor. "Mahrumiyet önceliği" derken ve başına Güneydoğu yazarken, acaba ülkenin İç Anadolu'sunda, Karadeniz'inde zor koşullarda yaşayanlar neler düşünüyorlar, bilemiyoruz.

Erdoğan konuşurken, birlik ve beraberlik vurgularını yapmaya özen gösteriyordu, dahası "buradaki adımlarımız ülkemizin dört bir yanına refah getirecek", "bu bölgede ekeceğimiz tohumlar Türkiye'nin her yanında yeşerecek", "Doğu'daki vatandaşımla Batı'daki vatandaşımın talepleri aynı" gibi cümleler kullanıyordu.

Başbakan Erdoğan besbelli ki "partisinin mukayeseli üstünlüğü"nü devreye sokmayı hedefliyor. Bir detayı hatırlayalım: "AK Parti, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili son referandumda en yüksek oy oranlarına Doğu ve Güneydoğu'da ulaştı."

22 Temmuz'da AK Parti'nin bölgede elde ettiği oy oranları hâlâ seçimin en önemli ve ilgi çekici sonuçlarından birisi olmaya devam ediyor. Bölgede şu an itibarıyla fiilen iki parti var: Etnik milliyetçilik yapan DTP ve AKP. İkisi de kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.

Zamanlamaya dikkat...

Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında Güneydoğu geliyor. Esasen Ortadoğu'nun kendisi her zamankinden daha çok kaynıyor. ABD, bir gerçek olarak bölgede varlık gösteriyor. Sessiz sedasız da olsa Büyük Ortadoğu Projesi'ni uyguluyor. İç kamuoyunda neredeyse hiç yankı bulmasa da Türkiye, İsrail-Filistin konusunda yoğun çaba harcıyor, İsrail-Lübnan uzlaşması için arabuluculuk yapıyor, İran-ABD gerginliği için sessiz diplomasi yürütüyor. Hükümet hem Irak'ın bütünü hem de kuzeyiyle ilgili yeni açılımları ve sıcak ilişkileri devreye sokuyor. Acaba bu adımlar ABD ve AB'ye, kurulu dünya sistemine, "Ben bu bölgede önemliyim" mesajı vererek, oksijen çadırındaki AKP'ye yeni nefes sağlamak amacı taşıyor olabilir mi?

İçe dönelim:

DTP heyeti Irak'ta Barzani tarafından kabul edilmeden Türkiye'ye dönüyor. Partinin ılımlı bir politika savunmaya başlayan Grup Başkanı Ahmet Türk devre dışı bırakılıyor. DTP, yeniden sertlik yanlısı politikalara doğru, bizzat bölücübaşı tarafından iyice zorlanıyor.

Yaklaşan bir yerel seçim var. Erdoğan'ın gözünü diktiği bir Diyarbakır Belediye Başkanlığı hedef olarak ortada. Diyarbakır'ı alan Güneydoğu'nun siyaseten favorisidir. Anlıyoruz ki, Başbakan yerel seçimlerde bölgeye çok ama çok büyük önem atfediyor. AK Parti kapatılsa bile "ışık doğudan yükselir" demek istiyor.

Ama aslında Erdoğan, AKP sonrasından ziyade, kapatma davasını önlemeye yönelik yapı taşları döşüyor. Kapatma halinde oluşabilecek riskleri göstermek istiyor. Sisteme şu mesajı vermeye çalışıyor:

"Ben yoksam, burada DTP gerçeği ile karşı karşıya kalırsınız. Şu anda onlarla ben baş ediyorum. Ben, din kardeşliği üzerinden buraları bir arada tutarım. Şimdi yatırımlarla seçmenin desteğini iyice yanıma, devletin de tarafına çekeceğim. Sistemin burada başka alternatifi yok. Belediyelerin hepsi DTP çizgisine geçerse bunun faturası da ağır olur, teröre de etkisi yüksek olur. Bölge halkının yüzde 90'ının oy verdiği iki parti de kapatılırsa Ortadoğu'nun kaderinin şekilleneceği bir dönemde Türkiye çok zorlanır."

Paketi açıklarken Erdoğan, ilk kez kesin bir tarih de koydu: "2012'de GAP bitecek" dedi. Paranın da hangi kaynaklardan kullanılacağını açıkladı, yani kendisini çok sıkı bağladı. Sizce o tarih neyi işaret ediyor? Erdoğan yasaklansa bile...

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 31398

ulkucudunya@ulkucudunya.com