Bingöl Hikmet Tekin Havaalanı
Servet Avcı 01 Ocak 1970
"Ne mutlu Türk'üm, Laz'ım, Boşnak'ım, Kürt'üm, Zaza'yım, Gürcü'yüm, Çerkez'im, Çeçen'im, Pomak'ım, Roman'ım, Arap'ım, Süryani'yim, Ermeni'yim, Rum'um, Arnavut'um, Musevi'yim, Hıristiyan'ım, Müslüman'ım, Alevi'yim, Sünni'yim diyene..."
Eskiden bir reklâm vardı... Çikolata reklamıydı... Oynayan kişiye hangi soru sorulursa sorulsun, ilgisiz biçimde o çikolatanın markasını söylüyordu... "Niye" diye sorulduğunda "Hiç aklımdan çıkmıyor ki" cevabını veriyordu...
Bizi yöneten bir kesimde de böyle bir takıntı var... Ülkede ne meydana gelirse gelsin, akıllarına sadece meşhur '36 etnik parça' geliyor... Darbe teşebbüsü değil de, ülkede tsunami olsa, göktaşı düşse, deprem olsa veya düşman saldırsa yine çözümü aynı dilde arayacaklar: "Ben Rum'um, ben Ermeni'yim, ben Süryani'yim vs..."
Hadi iyi niyetli düşünelim... Sanıyorlar ki, böyle davrandıkça kardeşliğimiz daha da pekişir, millî birliğimiz artar... Başta 'çözüm süreci' olmak üzere bugüne kadar öyle mi oldu peki? Gerçekten 'etnik fark'a vurgu yapa yapa, Türk kavramını kuşatıcı bir üst kimlik olarak kullanma yerine, 36'nın 1'i gibi suna suna millî birliğe daha mı fazla hizmet etmiş olduk? Kesinlikle hayır...
Bari bu acı tecrübeden sonra hatadan dönmek varken, ilk fırsatta yine ayrıştıran, toplumsal adacıklar oluşturan bu dile dönmek neyin nesi? Yöneten akıl artık daha fazla 'millî birlik, kardeşlik, birlikte yaşama iradesi ve tahammül' üretmek mecburiyetindeyken, ucundan dönülen felâket ders olmadıysa, başka ne ders olacak? Kıyısında bulunduğumuz coğrafyada, sınırlar ırmaklar veya dağlarla değil, kanla, mezheple, ateşle, etnik farklarla çizilirken bizim sürekli 'daha fazla fark'a vurgu yapmamız hangi aklın ürünü?
***
O reklam dönmeye başlayınca hemen şunu merak ettim: Bu reklam ilk olarak kimin aklına geldi? Hangi reklamcının, hangi yöneticinin veya hangi siyasetçinin?
Sahneyi düşünebiliyor musunuz? Yüzlerce şehit var, ülkenin en kritik kurumları vurulmuş, felâketin atlatılıp atlatılmadığı bile tam belli değilken, birisi çıkıp, "Efendim, ben gündeme ilişkin çok güzel bir reklam konusu buldum, hemen televizyonlarda döndürmeye başlamalıyız" diyor... Peki nedir o? Cevap: "Ben Rum'um, ben Ermeni'yim, ben Süryani'yim..."
İnsanı ürküten şu: Bu cevabı alan yönetici -her kimse- "Dalga mı geçiyorsun?" demiyor, onay veriyor ve reklam dönmeye başlıyor... Böylece bizler de Rumluğumuzun, Ermeniliğimizin, Süryaniliğimizin öne çıkarılmasının verdiği hazla millî birliğe daha fazla sarılıyoruz!..
15 Temmuz'da bir felâket atlatıldı atlatılmasına da, şimdiye kadar Türklüğü 'etnisitelerden sadece biri' olarak gören anlayış değişmedikçe daha kaç felâket atlatabiliriz, işte orası muamma... Dileriz o reklama hâkim olan kafa artık istisnai bir durumdur ve yaşanan acı tecrübeler, devleti yöneten aklı 'millî birlik' lehine yontar...
***
Hikmet Tekin, Milliyetçi Hareket Partisi'nden Bingöl Belediye Başkanı seçildikten iki yıl sonra annesi ve kardeşiyle birlikte şehit edildi... Genç ilçesinden dönerken şehit düştüğünde yıl 1979'du ve o sadece 29 yaşındaydı... Şimdi Bingöl Havaalanı, onun ismini bekliyor devletinden, ülkeyi yönetenlerden...
Şırnak Havaalanı'na Şerafettin Elçi'nin adı konmuştu 'Şırnak'ın evlâdı' apoletiyle birlikte... O Elçi ki, Cizre'de PKK ve Barzani sembolleriyle toprağa verilmişti... O Elçi ki, 2011 seçimlerinden sonra geldiği Meclis'te "Parlamentoda edilecek yemini kabul etmemiz mümkün değil. Bu yemin faşizan bir anlayışla, sadece Türk şoven anlayışıyla hazırlanmış bir yemindir. Hiçbir zaman bu yemin bizim kabulleneceğimiz, benimseyeceğimiz, siyasi mücadele olarak bağlı kalacağımız bir yemin değil" diyecek kadar ileri gitmişti...
Bingöl'ün havaalanına 'Bingöl'ün evlâdı'nın adı yakışır... O evlât ki, gönül verdiği milliyetçilik ve millî birlik adına doğduğu topraklara şehit düşmüştü... Terörist sembolleriyle toprağa verilen Şerafettin Elçi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne ait bir havaalanında ismi varken, kanını bu millet ve devletin bekası için veren Hikmet Tekin'in isminin Bingöl Havaalanı'na verilmemiş olması hep izaha muhtaç kalacaktır...
'Millî birlik' televizyon reklamlarında "Arap'ım, Pomak'ım, Gürcü'yüm" demekle olmaz, o birlik uğruna kendisini 'Sivas'ın ötesinde de olsa' feda edenlerin isimlerini yaşatmakla olur...